Ankara katliamı yıl dönümü: IŞİD'le mücadelede neredeyiz?

Ankara Tren Garı önünde 103 kişinin ölümüyle sonuçlanan ve 10 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen terör saldırısının 4'üncü yıl dönümünde terör örgütü IŞİD’e karşı mücadele gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.

Euronews

 

ABD Başkanı Trump’ın pazar akşamı yaptığı açıklamayla, Fırat’ın doğusundaki hapishanelerde tutulan IŞİD’liler ve onların ailelerinin sorumluluğunu Ankara’ya vermesi ise, önümüzdeki dönemde IŞİD sorununun “sıcak patates” olmaya aday olduğunu gösteriyor.

IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi, Temmuz 2014'ten bu yana ilk kez geçtiğimiz Nisan ayında bir video yayımlayarak, elinde “Türkiye vilayeti” yazan bir belgeyle görüntü vermişti.

Uzmanlar bu mesajı, örgütün Türkiye’de “resmi” bir varlık sergilemeyi hedeflediğine dair bir sinyal olarak yorumlamıştı.

16 Eylül günü Bağdadi’nin ses kaydının yayımlanmasının ardından Türkçe konuşan IŞİD destekçilerinden örgüte destek amacıyla yazılan notların sosyal medya üzerinden paylaşılması ise, her ne kadar ikinci dalgada paylaşılan kişiler polis takibiyle yakalanmış olsa da, güvenlik endişelerini tetiklemişti. Notlar ilk başta daha önce kullanılmamış hesaplardan paylaşılırken, ikinci dalgada örgüte sempati besleyen kişiler tarafından gerçek hesaplardan atılmıştı.

 

Ülkenin farklı illerinde IŞİD karşıtı operasyonlar sürüyor

Bural’a göre, IŞİD, Türkiye’de bir yapılanması olduğunu ve genel hiyerarşi içerisine dahil ettiğini bu video ve ses kaydının ardından verilen yaygın mesajlar aracılığıyla vurgulamak istedi.

“Sadece Eylül ayı içerisinde 120 IŞİD şüphelisi gözaltına alındı; 35’i de tutuklandı. Türkiye içerisinde finans ayağını sağlayanlar takip edilerek yakalanıyor. Ülkenin çok değişik illerinde operasyonlar oluyor. Dolayısıyla Türkiye’nin her yerine dağılmış bir tehditten bahsediyoruz. Kolluk kuvvetleri ve istihbarat bu işin üstüne eğiliyor,” diyor Bural.

Yine Eylül ayı içerisinde IŞİD’in “Telafer emiri” Kayseri’de, Suriye'de silahlı faaliyetlerine katıldığı ve örgütün bomba uzmanı olduğu iddia edilen Suriye uyruklu U.E. Osmaniye'de, infaz timi olduğu belirtilen Muhammed Ramadan da İzmir’de yakalandı.

Emekli binbaşı ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) danışmanlarından, güvenlik uzmanı Nihat Ali Özcan, Ankara gar saldırısıyla birlikte IŞİD’in stratejisinde üçüncü aşamasına geçtiğini belirtiyor.

“IŞİD, Kürtlere karşı yapacağı bir saldırının kendisine Türkiye’de taban sağlayacağı düşüncesindeydi. Kobane’de o sırada PKK ile IŞİD arasında yaşanan mücadeleyi böylelikle Türkiye içerisine taşımış, sempati elde etmeye çalışmıştı. Ondan sonraki aşamada da yabancılara yönelik saldırılara yöneldi,” diyor Özcan.

Özcan’a göre, IŞİD kapasitesini epey yitirdi, ancak henüz yok oldu demek için erken.

“Türkiye şu anda bu teröristlerin ülke içindeki uzantılarını eyleme geçmeden etkisiz hale getirmeye yönelik operasyonlar yürütüyor. IŞİD küresel bir tehdit olduğu için de birçok ülkeden istihbarat konusunda işbirliği desteği alıyor. Türkiye terör tehditleri konusunda iyi veri toplama ve ağ çözme açısından geçmişe göre oldukça iyi”, diye ekliyor Özcan.

IŞİD’in Türkiye yapılanması konusunda kapsamlı çalışmalar yürütmüş olan araştırmacı Doğu Eroğlu, Türkiye’de örgütle mücadelenin özellikle 20 Ağustos 2016 tarihinde Gaziantep’te bir düğüne IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucu 57 kişinin ölümünün ve 1 Ocak 2017 tarihinde gerçekleşen ve 39 kişinin ölümüyle sonuçlanan kanlı Reina saldırısının ardından hız kazandığını kaydediyor.

 

"Türkiye'de IŞİD sempatizanları halen var"

Euronews Türkçe’ye konuşan Eroğlu, “Bunun ardından hem Türkiye içinde yerel yapılanmalara, hem de bir şekilde Suriye ile irtibatta olan, cihada katılmış veya cihatçıların sosyal ağlarında yer alan gruplara yönelik baskı arttı. Ancak Türkiye’de halen eski savaşçıların aileleri de dahil olmak üzere IŞİD’e sempati besleyen ve sayıları 10 binleri geçen bir topluluk var,” diyor.

Eroğlu’na göre, IŞİD’in Suriye ve Irak’ta toprak egemenliğini yitirmesiyle birlikte, örgütün ilişkide olduğu diğer aşırılık ve şiddet yanlısı gruplar artık kendilerini IŞİD’le özdeşleştirmemeye, isimlerini onunla anmamaya başladılar ve “yol arkadaşlıkları” çatırdamaya başladı.

Kamuoyunda Ebu Hanzala olarak da bilinen, IŞİD, El Kaide ve örgüt yöneticiliği gibi suçlarla itham edilen Halis Bayancuk’un duruşması Eylül ayında Sakarya Adliyesi'nde görüldü.

Eroğlu, “Bu tutukluluğa itiraz eden yüzlerce kişi, mahkeme salonu önünde gösteri yaparlarken “Biz IŞİD değiliz, El Kaide değiliz” yazılı pankartlar tutuyorlardı ellerinde. Artık IŞİD’le aralarına mesafe koyuyorlar, kendi güvenliklerini, ailelerini riske atmak istemiyorlar,” diyor ve ekliyor:

“IŞİD’in temel hedefi olan İslam Devleti kurma projesinin artık geride kaldığını düşündükleri için, geçmişte Afganistan’da El Kaide’nin direnişinde gördüğümüz bir hüviyete büründüler. Her ne kadar IŞİD’in bugün Türkiye’de harekete geçireceği gruplar olup olmadığını şu an için göremesek de, artık eskisi gibi ciddi bir lojistik üssü olmadığımızı söyleyebiliriz. Sınır güvenliği daha da ciddiye alınıyor. Yüzlerce kişi yargılandı.”

Ancak Eroğlu’na göre, denetimli serbestlikle bırakılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı eski IŞİD mensupları toplum güvenliği için bir tehdit oluşturmaya devam ediyorlar; zira mahkemelerin tekil kararları hariç bir ılımlaştırma projesi söz konusu değil, psikolojik destek şartıyla denetimli serbestlik gibi uygulamalar da çok nadir.

Fırat’ın doğusundaki hapishanelerde tutulan IŞİD’lilerin Türkiye’ye getirilmesi sürecinde ise, Eroğlu’na göre, yasal açmazlar olabilir:

“Bu kişilere terörle mücadele kanunu kapsamında “silahlı terör örgütü kurma veya yönetme”, “silahlı terör örgütüne üye olmak" gibi suçlarla davalar açılacak; ancak insanlığa karşı işlenmiş suçlar söz konusuysa buna ilişkin soruşturmalar Türkiye'nin yetki alanına girmiyor.”

Uluslararası mahkeme kurulmalı

Bunun için tek çözüm, Eroğlu’na göre, uluslararası bir mahkeme kurulması ve etkin soruşturmanın bu kanal üzerinden yürütülmesi: “Yoksa hem Türkiye kendi vatandaşı olan IŞİD’lilerle sorun yaşayacak, hem de diğer ülke vatandaşları olan IŞİD’li esirleri ülkeleri kabul etmediği için üçüncü ülkelere göndermek zorunda kalacağız. Bu kişiler de daha sonra Belçika havalimanı saldırganında olduğu gibi kendi ülkelerinde eylem yapma riski taşıyacak.”

 

Siyaset Haberleri

Bakan Reşid: Vatandaşlardan nüfus sayımı için memleketlerine dönmelerini istiyoruz
Kürdistan Bölgesi ve Irak'ta nüfus sayımı süreci başladı: 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi
İran ile Elon Musk 'arasında gizli görüşme'
Fransa, 40 yıldır cezaevinde tutulan FHKC üyesini serbest bırakıyor
Bakan Işıkhan: Belediyelere haciz işlemi başlatacağız