Türkiye-İsrail gerilimi nereye varır? Hamas'a destek, ikinci bir İhvan vakası mı? Erdoğan'ın İsrail'e yaptırım kararı, ABD'nin Türkiye yaptırım uygulamasına yol açar mı? Uzmanlar, DW Türkçe'ye değerlendirdi.
Türkiye-İsrail gerilimi nereye varır? Hamas'a destek, ikinci bir İhvan vakası mı? Erdoğan'ın İsrail'e yaptırım kararı, ABD'nin Türkiye yaptırım uygulamasına yol açar mı?
Uzmanlar, DW Türkçe'ye değerlendirdi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze savaşı nedeniyle İsrail'e yönelik tutumunu sertleştiriyor. 1 Mayıs'ta, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda (ICJ) İsrail'e karşı açtığı soykırım davasına müdahil olma kararını duyuran Ankara, dün de İsrail ile tüm ticari ilişkilerini "Gazze'ye kesintisiz, engelsiz ve yeterli miktarda insani yardım ulaştırılıncaya kadar" durdurma kararını açıkladı. Türkiye'nin bu hamleleri, İsrail'in sert tepkisine yol açtı.
İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz, yaptırım kararına tepkisinde doğrudan Erdoğan'ı hedef aldı.
Katz, sosyal medya paylaşımında "Diktatörler böyle davranış sergilerler" ifadelerine yer verirken, Erdoğan'ın limanlarda İsrail'in ithalat ve ihracatını bloke ederek anlaşmaları ihlal ettiğine dikkat çekti. Türkiye'nin Perşembe günü duyurduğu yaptırım kararının Dünya Ticaret Örgütü kapsamındaki yükümlülüklerine aykırılık teşkil edip etmediği, hukuki sonuçlar doğurup doğurmayacağı ile ilgili tartışmaları ise sürüyor. "Ticaret, ilişkilerin son oksijen kaynağı" İsrail-Türkiye ilişkileri uzmanı Gallia Lindenstrauss ise asıl bundan sonra yaşanabilecekler konusunda endişeli olduğu söylüyor.
İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) kıdemli uzmanı Lindenstrauss, Ankara'nın ticari ilişkileri tamamen durdurma hamlesini DW Türkçe'ye, "Bu çok ciddi ve endişe verici" sözleriyle değerlendirdi. Ticari ilişkilerin, İsrail-Türkiye ilişkilerinde "tek oksijen kaynağı" olarak kaldığını söyleyen Lindenstrauss, Ankara'nın bunun da darbe almasına yol açacak radikal bir tedbir almasını "şoke edici" olarak tanımladı. "Son derece kafa karıştırıcı" İsrailli uzman, AKP hükümetinin tedbirinin mahiyetinin aslında Türkiye'nin kendi çıkarları açısında da "son derece kafa karıştırıcı" olduğunu ifade ederken, şunları kaydetti: "Çünkü aslında Türkiye, İsrail ile pozitif bir ticaret dengesine sahip.
İkili ticaretin dörtte üçü Türkiye'nin İsrail'e yaptığı ihracattan oluşmakta. İsrail, zorluklara rağmen başka tedarikçiler bulacaktır. Ama diyelim Türkiye bir süre sonra yine rotasını değiştirdi. Güven ve öngörülebilirliği sarsan böylesine sert bir adımın ardından İsrailli ithalatçılar Türkiye ile ticarete devam eder mi? Devam etmek ister mi?" AKP'nin İsrail ile ticareti durdurma hamlesi özellikle Türk ihracatçılarını olumsuz etkileyecek gibi görünüyor.
Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, İsrail ile ihracatın durdurulması nedeniyle 5-6 milyar dolarlık bir kaybın söz konusu olacağını, ihracat yasağının uzun sürmesi halinde de devletin ihracatının büyük bir bölümünü İsrail'e yapan firmalara sahip çıkmak, kayıplarını da karşılamak durumunda kalacağını söyledi. Ankara'nın "Risk alan Türkiye stratejisi" sonuç verir mi? Peki Erdoğan, zaten zor bir süreçten geçen Türkiye ekonomisini etkileyebilecek adımı neden atıyor?
Bazı yorumcular Erdoğan'ın sertleşen İsrail hamlelerinin gerisinde yerel seçim mağlubiyeti ve iç politika baskısının rol oynadığı görüşünde. Gallia Lindenstrauss ise bu denli ciddi bir politika değişikliğinin salt iç siyaset hesaplarıyla açıklanamayacağı görüşünde. İsrailli uzman ayrıca Ankara'nın hamlelerini değerlendirirken sadece Erdoğan'a odaklanılmaması ve daha geniş bir perspektiften bakılması gerektiğine işaret ederek, "Karar alma süreçlerinde yer alan başka kişiler, daha büyük risk alan bir Türkiye stratejisinin, hem sahada hem de Türkiye'nin uluslararası konumunun güçlendirilmesi bakamından olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyor" diyor.
Lindenstrauss, bu politikayı "macerapest dış politika" olarak tanımlarken, söz konusu stratejinin tıpkı Ankara'nın Arap Baharı döneminde İhvan'a, Müslüman Kardeşler'e verdiği destek politikalarında olduğu gibi yine başarısızlıkla sonuçlanacağını öne sürdü.
İsrailli uzman, "Tıpkı Arap Baharı'nın ilk yıllarında Türkiye'nin daha ideolojik bir dış politikaya yöneldiği dönemde gördüğümüz gibi bu da ciddi bir şekilde geri tepecek" diye konuştu. ABD'de Türkiye'ye yaptırım çağrıları yükseliyor Batılı diplomasi kulislerinde, 7 Ekim'de İsrail'i hedef alan terör saldırıları sonrasında Hamas'a çok güçlü destek vermesi nedeniyle Ankara'nın zaten Gazze'de ateşkes sağlanmasına dönük müzakerelerden dışlandığını ve aslında son hamleleriyle de "Türkiye'yi oyun dışında bırakamazsınız, bırakırsanız biz de oyunu bozarız" mesajı vermek istediği konuşuluyor.
Ancak uzmanlar ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) terör örgütü olarak tanıdığı Hamas'a güçlü desteği ile tepkileri üzerine çeken Erdoğan'ın İsrail'e yönelik son hamlesiyle sadece Türkiye ekonomisini zora sokmayacağı, aynı zamanda Türkiye'nin ABD yaptırımlarına hedef olmasına da yol açabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle ABD'de, Türkiye'nin İsrail'e yönelik art arda attığı adımlar, geniş yankı buluyor. Washington'da Türkiye'ye yaptırım uygulanması, hatta Biden Yönetimi'nin Türkiye'ye satışına onay verdiği F-16'ların teslim edilmemesi yönünde çağrılar yapılıyor.
"Endişeleri daha da körükleyecek" Alman Marshall Fonu (GMF) Başkan Yardımcısı ve Brüksel ofisi direktörü Ian Lesser ise bu çağrıların somut sonuç doğurma ihtimaline ihtiyatlı yaklaşıyor. Lesser, Türkiye'nin ABD başta olmak üzere Batılı partnerleriyle ilişkilerinde son aylarda "bir tür yumuşama ve iyileşme yaşandığını" söylerken, "Ama bu zaten ihtiyatlı bir yakınlaşmaydı" diyor.
Amerikalı uzman, Batılı başkentlerin özellikle Erdoğan'ın Hamas ile ilgili söylemleri nedeniyle Ankara'ya mesafeli bir tutum takındığını, Türkiye'nin İsrail'e yönelik son hamlesinin bu endişeleri daha da körükleyeceğini vurgulamakla birlikte, "Ama Ankara'nın İsrail ile ticareti durdurma kararının Türkiye ile zaten mesafeli ilişkilerde daha somut sonuçlar doğuracağını düşünmüyorum. En azında doğrudan olmaz" diye konuştu.
Hem Erdoğan ve çevresinin hem Türklerin önemli bir bölümünün Filistin meselesini Türkiye'nin bölgesel liderlik üstlenmesi gereken bir konu olarak gördüğüne işaret eden Lesser, "Erdoğan'ın Filistin davasına eskiden beri süregelen bağlılığı ve Müslüman Kardeşler ile bağları dikkate alındığında aslında Türkiye'nin politikalarında son aylarda olduğu gibi çekingen davranması bir yönüyle şaşırtıcıydı. Şu anda ise Türkiye'nin asıl, yani gerçek politikasının bir yansımasını görmekteyiz" görüşünü de aktardı.
Erdoğan'ın Beyaz Saray ziyareti neden ertelendi? Erdoğan'ın bu ay gerçekleşmesi beklenen Beyaz Saray ziyaretinin ertelenmesinde Ortadoğu'daki gelişmelere ilişkin görüş ayrılıklarının etkili olduğu hatta ziyaretin ertelenmesi nedeniyle Ankara'nın son günlerde İsrail'e yönelik politikalarını sertleştirdiği iddia ediliyor. Ian Lesser'e göre bu ziyaretin gerçekleşmemesinde, "taraflar arasında ortak endişe konularında yeterli düzeyde görüş birliği sağlanamaması" etkili oldu ve her iki taraf gerilime sahne olacak bir ziyaretin gerçekleşmesini arzu etmedi.
Ancak Lesser'e göre aslında Filistin meselesi ve Gazze'de olanlar konusunda Türkiye ile İsrail ve Batılı partnerleri arasında çok ciddi görüş ayrılıkları olmasına rağmen tarafların bölgede gerilimin tırmandırılmaması konusunda ortak çıkarlar bulunuyor. İran ile tırmanacak gerilimin Türkiye dahil tüm bölge için ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çeken Lesser, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ayrıca Türkiye nükleer bir güç haline gelecek bir İran istemeyecektir yanında. Bu nedenle Türkiye-İsrail sürtüşmesi olsa da bölgede istikrarın sağlanması, Gazze'deki Filistinlilere yeterli düzeyde insani yardım ulaştırılmasını sağlayacak bir uzlaşıya varılması büyük önem taşıyor. Ayrıca Türkiye ile İsrail arasında gerilim yaşanıyor olsa da her iki tarafın ortak çıkarları bulunduğu göz ardı edilemez. Her iki ülke de Hizbullah gibi devlet dışı aktörlerin deniz ticaretine, enerji altyapılarına müdahale etmesini istemiyor. Bölgede gelecekte yaşanacak gelişmeler bakımından da bunlar büyük önem taşıyor. Ayrıca şu da göz ardı edilmemeli: Kızıldeniz'de yaşananlar Doğu Akdeniz'e de sıçrayabilir, bundan Türkiye de etkilenebilir."
Hamas'ın siyasi liderleri neden hala Türkiye'de? Bu arada Türkiye İsrail'e yönelik tutumunu sertleştirken, AB ve ABD'nin terör örgütü olarak tanıdığı Hamas'a güçlü desteğini sürdürmesi dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daveti üzerine Türkiye'ye gelen Hamas'ın siyasi liderleri İsmail Haniye ve Halit Meşal'in ülkede kalmaya devam etmeleri soru işaretlerine yol açıyor.
Erdoğan'ın 20 Nisan'da İstanbul'da ağırladığı Hamas temsilcileri, o günden bu yana aralarında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Büyük Birlik Partisi BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin de bulunduğu Türk siyasetçilerle görüşmeler gerçekleştirdi, ayrıca İsmailağa cemaatini de ziyaret etti.
İsrail ve Arap basınındaki haberlerde Hamaslı siyasi liderlerin "karagahlarını geçici olarak Katar'dan Türkiye'ye naklettikleri" iddiaları irdelenirken, "Haniye'nin bir süreliğine kimi Arap ve Filistinli yetkililerle görüşmek için Türkiye'de kalacağı" öne sürülüyor.
DW Türkçe
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir