AP, Türkiye raportörü Amor: Türkiye, AİHM kararlarına uyduğunu göstersin

.

Türkiye hem hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, demokrasi ve özgürlükler konusunda hem de Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz politikasında Avrupa Birliği (AB) ile derin bir ayrışma yaşıyor.

Doğu Akdeniz krizi nedeniyle AB’de Türkiye’ye yönelik yaptırımların gündeme gelmesi ve ABD’de 3 Kasım’da yapılan başkanlık seçimlerini Demokratların adayı Joe Biden’ın resmen kazanmasıyla yaşanan gelişmelerle birlikte Türkiye dış politikasında ağız değişikliğine gitmeye başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan son günlerde art arda “Geleceğimizi AB’de görüyoruz. Tam üyelik hedefinden hiçbir zaman vazgeçmedik” yönünde açıklamalar geliyor.

Peki bu açıklamalar AB tarafında nasıl karşılanıyor?

T24’e konuşan AB’nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Erdoğan’ın sözleri için “Artık aşk mektupları değil, somut gerçekler istiyoruz” diyor.

Amor, Türkiye’nin AB’ye verebilecek iyi mesajlarının ne olabileceği konusunda ise şunları sıralıyor:

“AİHM kararlarına uyarak Demirtaş ve Kavala’nın serbest bırakılması, HDP’li belediye başkanlarının göreve iadesi, devletin yargı kararlarına ve STK’lara müdahale etmemesi.”

Amor, “Biz, Türkiye’nin Avrupa rotasına dönüş söyleminin olgularla desteklenmesini bekliyoruz. Türkiye hâlâ AB üyesi olmak istiyor mu? Kendimize sorduğumuz soru bu. Üyelik sürecinde yaşanan problem şu: Biz bu süreci reformlar konusunda bir zaman çizelgesi belirleyerek başlattık. Ama reformlar yapılmadı. Biz de Türkiye’ye şunu soruyoruz: Gerçekten AB üyesi olmak istiyor musunuz? Uzun süre önce başlayıp bıraktığınız reformları gerçekten başlatmaya hazır mısınız? Hiçbir sonuç alınmamasına rağmen biz resmi olarak üyelik sürecini açık tutuyoruz. Bence yapmak gereken sadece ‘üyelik süreci sonuç vermiyor’ demek değil. Sormamız gereken soru, ‘Üyelik süreci neden sonuç vermiyor?’ Bu sorunun cevabı da açık; çünkü Türkiye üyelik sürecinde reform yapacağına dair taahhütlerini yerine getirmedi. Bunu açıkça söylemeliyiz” ifadelerini kullanıyor.

Amor, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) Türkiye’yle ilgili davaları sık sık gündeme getirdiğinizi biliyorum. Davaları yakından takip ediyorsunuz. Bu davalar Avrupa Birliği’ne Türkiye’de hukukun üstünlüğünün durumu hakkında ne anlatıyor?” yönündeki soruya şu yanıtı veriyor:

“Şunun altını çizelim, Türkiye Avrupa Konseyi’nin üyesi. Türkiye AB’nin üyesi değil, bir aday ülke. Ancak Avrupa Konseyi’nin üyesi. Avrupa Konseyi’nin üyesi olmak, Strazburg’daki AİHM’in verdiği kararlara uymak zorunda olduğunuz anlamına gelir. Bu sebeple Türkiye AİHM kararlarını uygulamazken nasıl tekrar Avrupa yoluna girdiğini söyleyebilir anlayamıyoruz. Bu AİHM’in bütün kararlarına uyulması gerektiği anlamına geliyor; Demirtaş serbest bırakılmalı, Kavala serbest bırakılmalı. Kararlara uymamak için teknik gerekçeler yaratılmamalı. Hukuk değil de hükümet Demirtaş’ı veya Kavala’yı siyasi bedel yaşayacağı gerekçesiyle serbest bırakmıyorsa şu anda elinde bu sonucu yaşamadan yapmak için en iyi gerekçe var. Üyesi olduğunuz Avrupa Konseyi sistemindeki AİHM’in bu insanların serbest bırakılması konusunda kararı var. Yapın bunu. 

Reformlar konusunda içten olduğunuzu göstermek istiyorsanız Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakın; yaptığınız bazı reformları geri çevirin; rektör atanmasını protesto eden öğrencilere saldırmayın. Bu mesaj böyle verilmez. Eğer Avrupa’ya gerçekten AB’ye dönüş yolunda olduğunuzu göstermek istiyorsanız buna uygun bir şekilde davranmalısınız. Sadece aşk mektubu yazamazsınız. Bize aşk mektubu göndermeyin, bize AİHM’in kararlarına uyduğunuza dair, STK’larla ilgili yasa değişikliğini kaldırdığınıza, sosyal medya platformlarından temsilci istemediğinize, HDP’li belediye başkanlıklarına demokratik olmayan bir biçimde kayyım atamadığınıza dair haberler gönderin. 

Bizim gerçekten istediğimiz şey insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda verilecek kararlar. Bu nedenle verilebilecek iyi bir mesaj ne olabilir? AİHM’in verdiği kararlara uymak. Demirtaş ve Kavala’nın serbest bırakılması. HDP’li belediye başkanlarının tekrar göreve getirilmesi. STK’ların devlet müdahalesi olmadan düzgün bir şekilde fonksiyon gösterebilmesi. Hâkimlerin kararlarına müdahale edilmemeye çalışılması. Savcıların siyasi gündemi değil, hukuku korumak için görev yapması. Bizim Brüksel’de beklediğimiz şeyler bunlar.”

Dünya Haberleri

10.Fırat Romatoloji Diyarbakır’da yapıldı
OpenAI, ChatGPT’nin yeni yapay zeka modelini duyurdu
Araştırma: 10 yıl içerisinde yok olacak 10 meslek
Mücahit Bilici: Putlar ve Tanrılar
Mehmet Deniz Yürür: Yapay zeka çağında yazmak