Apê Musa…

İsmi kutsal kitap Tevrat’ta ulusunu kölelikten kurtarmak için çöllere düşenden gelen kadim Kürt bilgesinin kaderi ulusunun Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı trajedinin aynasıdır.

İsmi kutsal kitap Tevrat’ta ulusunu kölelikten kurtarmak için çöllere düşenden  gelen kadim Kürt bilgesinin kaderi ulusunun Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı trajedinin aynasıdır.

Zekiydi, çalışkandı, “modern” Türkiye’de kendi çağında çağdaşı milyonlarca insandan daha çok okumuş, araştırmış, kendisini hayatın her alanında geliştirmiş, edindiği bilgileri onu “O” yapan Kürt kişiliğini zenginleştirmiş, renklendirmiş, meyveler vermiş, o meyveleri mazlum halkına ışık, umut olmuş ender bir Kürt şahsiyetiydi.

İlk kez ismini Siverek Lisesi sıralarında 1968 yılında duydum, Brina Reşi ile tanışmam da orada oldu, sonra onu tanıyanlardan (Necati Siyahkan, Dr. Kemal Parlak ve uzun bir liste…) onu tanıdım. Tanıdıkça hep bir gün karşılaşacağım anın heyecanıyla dolup taştım. Ta ki 1969 yılında İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenci olan rahmetli ağabeyimin önerisini kabul edip lise eğitimimin devamı için İstanbul’a gidişime kadar. Kaldığımız yer Diyarbakır Talebe Yurdu’ydu, yani o dönemde İstanbul’daki “Kürtçülüğün ocağı” -ki hemen hemen yurtta kalan herkes Devrimci Doğu Kültür Ocağı’nın ya üyesi ya da destekleyicisiydi.  İstanbul’a gitme fikri o kadar cazipti ki, nihayet gıyaben tanıdığım “Ağabeylerimizi ve Apolarımızı” tanıyacaktım.

İstanbul’da Pertevniyal Lisesi’nin 3.sınıfına kaydımı yaptıktan birkaç hafta sonra Apê Musa’yı ilk kez o dönem de İstanbul’daki Kürt aydınlarının uğrak yeri olan Aksaray’daki Bağdat Kıraathanesinde tanıdım. Sonra Diyarbakır Talebe Yurdu’na bir seferinde gelişinde ve öyle devam etti. 1970 yılının başında, Pertevniyal Lisesi’nden öğretmenlerin T.C. tarihindeki ilk grevlerini desteklemek amacıyla lisenin kapılarını kapatıp öğrencileri içeri bırakmadığımızdan ötürü liseden ihraç edilinceye kadar Apê Musa’yı hep bir yerlerde görür, dikkatle söylediklerine kulak verirdim. O, yol gösteren bir ışıktı.

Pertevniyal’den ihraç edilip Siverek’e geri dönmemle artık İstanbul’daki Apê Musa, Mehmet Emin Bozarslan, Neco Hoca, Mehmet Ali Arslan gibi ışıklardan da uzak kalmıştık ama Siverek de farklı ışıklara kavuşmuştum.

Liseyi bitirdiğimde DDKO içinde gizlice “kekolarımız”  bizim yeni kuşağın yurtdışına çıkmamız gerektiğini konuşuyorlardı. Yani 1970’te DKKO üyesi olanların onlardan küçük kardeşlerinin; Necmettin Büyükkaya’nın ondan küçük kardeşi, Hikmet Bozçalı’nın küçük kardeşi, benim ve onlarca aynı yaştakilerin…

O dönemde tüm Kürt aydınları içinde Avrupa ile en sıkı bağı olan Apê Musa idi ve eğitim için herkesten daha çok fedakârlık eden, zamanını ayıran, kendini riske atan da oydu.

1970 öncesi zaten kendi çocukları -akrabaları da dahil- birçok gencin çıkmasını sağlamış, yardım etmişti. Ümidi, isteği, arzusu, çabası genç nesillerin çok daha kaliteli eğitim görmeleri, yabancı dil öğrenmeleri ve aynı zamanda medeni dünyayı içinden tanıyıp geri ülkelerine dönüp uluslarına hizmet vermeleriydi, tek rüyası, hayali…

Berlin’de Hemreş Reşo, Paris’te Kamuran Bedirhan ve İsviçre’de Nuredîn Zaza ile ilişkisi vardı ve öğrencileri onlara yönlendiriyordu. Apê Musa’nın bu insan üstü gayreti, çabası sayesinde onlarca öğrenci yurtdışına çıkıp okudu. Ben de rahmetli ağabeyim ve Necmettin Büyükkaya ile Türkiye’yi terk etmeden 3 gün önce İstanbul’daki evinde ziyaret edip tavsiyelerini dinledim, büyüğüm olarak rızasını aldım.

O İstanbul’da taşralığını aşmış, dünya aydını olabilmiş ender Kürt şahsiyetlerinden biriydi. Çevresinin bir kısmının onu bazen anlamaması onun değil, o kısmın çağdaşlıktan uzak oluşundandı.

Apê Musa hayatını serseri mayınlar tarlasında usta, zarif bir balet gibi onlarla alay edercesine yaşadı. Ta ki bir gün bir puşt zulası canını vahşetle alıncaya kadar.

Apê Musa’nın cenazesinin sadece üç kişi tarafından kaldırılması onun canını alan kalleş kurşunların Kürt toplumu üzerinde hüküm gücünün o trajik ana yansıyan tablosudur…

Ape Musa köle halkının özgürlüğü için bir ömür süren mücadelesini siyasi kapital- ranta çevirme eğiliminin tuzağına düşmemiş  ender Kürt şahsiyetlerindendir. 

O, varlığımızda,  yön-yol gösteren, zalim karanlığı yaran güçlü bir ışıktır, öyle de kalacaktır!

Apê Musa, sen Brina Reş’in iltihap, kan,acı, irininden Kürdistan semalarına   sıçrayan kuyruklu yıldızımız, sönmeyen ışığımızsın.

YAZARLAR Haberleri

Önemli Bir Portre: Numan Efendi
Aziz Özdemir yazdı: Irkçılık Ya Da Işıl Özgentürk
İrfan Aktan: Işıl Özgentürk’ün çukuru
Yeni Amedspor yönetimi ve transfer politikası
Binbaşı Kasım Ataç: Bir Ajanın Anatomisi