Haber Merkezi-Arap dünyası uzun süredir Libya krizine odaklanmışken, ABD ve İran arasında Irak üzerinden yaşanan gerilim ve İran’ın Ortadoğu’daki en güçlü eli General Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle gündem bir anda değişti.
ABD ve İran arasındaki kriz, ABD’nin Irak’ta İran’a yakın duran örgütlerden Ketaib Hizbullah’a (Hizbullah Tugayları) yönelik bombardımanı ve bu tugayların ABD’ye karşılık vermesiyle son bir haftada zirveye ulaşmıştı. Ancak, Ketaib Hizbullah ve Haşdi Şaabi’nin çağrısıyla sokaklara inen Iraklıların Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ni basması ve bazı Haşdi Şaabi liderlerinin orada bulunması gerilimi daha da tırmandırdı.
ABD’nin buna karşılık cevabı ise, İran Devrim Muhafızları’nın en elit birimi olan Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ve Irak’ta Haşdi Şaabi’nin sahadaki en etkin komutanı Ebu Mehdi El Mühendis’i Bağdat Havalalanı’nda hava saldırısıyla öldürmek oldu.
Kasım Süleymani’nin İran’ın Ortadoğu’daki savaşlarında askeri ve siyasi beyni olması hasebiyle, şimdi herkes İran’ın ABD’ye nasıl bir karşılık vereceğini merak ediyor. Bununla ilgili birçok senaryo gündeme gelirken, bir çok kesim İran’ın karşılık vermemesi durumunda prestijinin büyük oranda sarsılacağını düşünüyor.
‘İMAD MUĞNİYE’DEN SONRA EN AĞIR DARBE’
“Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El Mühendis defalarca ölüme çok yaklaştılar. Savaş çemberinin içinde, Lübnan, Irak ve Suriye’de. Daha önce her ikisine de suikast düzenlenmemesi, direniş ekseninin caydırıcı gücünden kaynaklanmaktaydı. Bugün gelinen noktada öldürülmeleri ise karmaşık bir güvenlik operasyonu sonucunda olmadı.
Siyasi terazide bu operasyon, direniş ekseninin en azından İmad Muğniye’den sonra maruz kaldığı en ağır darbedir. Daha geniş bakıldığında da bu ağır darbe, bölgede her türlü deliliğin kapısını açabilir. Bu kararı alan ya ne yaptığını bilmeyen bir aptaldır, ya da daha önce hazırlığını yaptığı savaşın kapılarını aralamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri bu kararıyla direniş eksenine, ‘caydırıcı gücün giderek azalıyor’ ve ‘hiçbir şey bizi seni bölgeden kovmamıza engele olamaz’ şeklinde bir mesaj vermek istedi.” (Hasan Alik / Lübnan El Akhbar gazetesi)
‘SÜLEYMANİ’NİN HALEFİ İNTİKAM VAADİNİ YERİNE GETİRECEK Mİ?’
“Usame Bin Ladin’in halefi Eymen El Zevahiri ve Ebubekir El Bağdadi’nin halefi Ebu İbrahim El Haşimi El Kureyşi, El Kaide ve IŞİD’in bütün uzantıları şu ana kadar Amerikalılara yönelik intikam vaatlerini büyük operasyonlarla yerine getirmekte aciz kaldı. Ancak Kasım Süleymani’nin öldürülmesi bu defa diğerlerinden farklı olabilir. Süleymani’nin devleti olan İran’ın tehditleri de bu yönde. Zira, İran büyük ve güçlü bir devlettir ve ‘sahada devlet olarak var olamayan ancak ismiyle kendini var eden IŞİD gibi’ değildir.
Yine El Kaide’nin Taliban döneminde Afganistan’da inşa ettiği devlet içinde devlet de değildir. Ayrıca Süleymani ve Devrim Muhafızları’nın Lübnan’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e kadar inşa ettiği uzantıları da El Kaide’nin veya IŞİD’in uzantıları gibi güçsüz değildir. Hepsi de intikam vaadinde bulunuyor. Peki ya Süleymani’nin halefi İsmail Kaani, Bin Ladin ve Bağdadi’nin haleflerinin yerine getiremediği vaadi yerine getirebilecek mi?” (Kamil El Tavil – Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)
‘İRAN’IN ÖNÜNDEKİ İNTİKAM SEÇENEKLERİ’
“İran tarafından gelen açıklamalara ve daha önceki emsallere bakıldığında İran’ın önünde birkaç seçenek olduğunu görüyoruz ki, bu seçenek veya senaryoları şu şekilde sıralayabiliriz:
Gerek ABD’nin içinde, gerekse de ülke dışında önemli Amerikalı siyasetçi veya askerlere yönelik suikastlar gerçekleştirmek.
ABD’nin Irak’taki üslerine yönelik füze saldırıları gerçekleştirmek. Bu üslerin sayısı 15 olmakla beraber, buralarda görev yapan askerlerin sayısı da 5 bin 300.
ABD’nin Körfez Arap bölgesindeki askeri üslerini hedef almak. Örneğin Katar’daki El Udeid hava üssü veya Manama’daki 5. filoya ait üs, Kuveyt’teki kara üssü veya Abu Dabi’deki Rabia üssü.
İşgal altındaki Filistin topraklarındaki İsrail askeri hedeflerine saldırılar düzenlemek. Nitekim İsrail’in Süleymani’nin öldürüldüğü operasyonda yer aldığına dair haberler çıkmıştı.
İran yönetimi General Kasım Süleymani’nin intikamını alacak ancak bu konuda acelesi yok. Çünkü İran kurumlarla yönetilen bir devletti ve hesaplarını iyi yapmak durumundadır. (Abdülbari Atvan / Rai Al Youm gazetesi)
‘İRAN’IN VERECEĞİ KARŞILIK SINIRLI OLMALI’
“Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, Tahran için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır. Zira Süleymani’yi başkasıyla değiştirmek hiç de kolay değil. Bu sadece Süleymani’nin Şam’daki rejimi kurtaracak askeri operasyonu ortaya koyan kişi olduğu için değil. Bilakis Süleymani İran’ın Irak, Lübnan ve Yemen’deki politikasını belirleyen ve uyuyan hücreleri de harekete geçiren kişiydi.
Bu yüzdendir ki, İran İslam Cumhuriyeti’nin bu kaybı taşıması biraz zor olacak. Dolayısıyla da bir karşılık vermesi gerekiyor. Ancak bu karşılığın da sınırlı olması lazım ki, İran özellikle ağır ekonomik ambargo koşullarında ABD ile geniş çaplı bir savaşa giremez. Bu bağlamda en uygun karşılık da Irak ile sınırlı olacak karşılıktır.” (Hattar Ebu Diyab / Londra merkezli El Arab gazetesi)
‘EN OLASI SEÇENEK IRAKLI MİLİSLER’
“İran’ın bölgedeki ve dünyadaki uzantıları, onun vermesi muhtemel karşılığın tahmin edilmesini zorlaştırıyor. Ancak Lübnan Hizbullah’ını böyle bir karşılık vermesi için çağırmak konusunda da tereddüt edecektir. Özellikle de Lübnan’da başlayan halk intifadasından sonra Hizbullah’ın nüfuzunun önemli bir kısmını kaybetmesinin ardından. Bunun yanı sıra Arap Körfezi’nde (Basra Körfezi) verilecek herhangi bir karşılık da, çatışmayı İran’ın içlerine taşıyacak bir karşı adımı da beraberinde getirebilir.
Bu nedenle en muhtemel karşılık, en büyük mühimmat deposu olan Irak’taki milisleri kullanmasıdır ki, bu senaryoyla da Iraklılar, kendilerine büyük zarar verecek bir savaşla karşı karşıya kalır. Bu savaş da, Iraklılar’ın uzun süredir devam eden ayaklanmalarının da boşa düşmesine ve bitmesine neden olabilir. (Kuds El Arabi gazetesi)
‘İRAN HANGİ DURUMDA KARŞILIK VERMEZ?’
“İran’ın kendini tutması ve sarsıcı tepkiler vermekten imtina etmesi için ne ikna edebilir? Akla birkaç seçenek geliyor. Bunlardan biri, ABD’nin muhtemelen Irak hükümeti veya parlamentosundan çıkacak ve ABD’nin Irak’tan çekilmesini isteyecek karara olumlu karşılık vermesi. Böyle bir durumda İran, “Süleymani’ye karşı Irak” şeklinde bir denklemle başarı elde etmiş olabilir. Bunun haricinde ABD’nin İran’a yönelik ambargolarda esnekliğe gitmeye başlaması veya daha önceki 5+1 ülkeleri çerçevesinde tekrardan müzakere masasına oturması da İran’ı bir karşılık vermemeye ikna edebilir. Ancak İran’ı tam olarak neyin sakinleştireceğini ve ikna edebileceğini bilemiyoruz.
Peki Washington böyle bir uzlaşmaya gidecek mi? Eğer böyle bir şey gerçekleşirse, seçimlerin yapılacağı bu yılda Trump büyük bir hezimet yaşamış olur. Eğer böyle bir uzlaşmaya yanaşmazsa da, büyüyen bir krizde bir maceraya girmiş olur ki, bu da seçimlerde Trump’ın elindeki fırsatları da elinden alır.” (Oraib El Rintavi / Ürdün el Destur gazatesi)
Gazete Duvar