Bu dünya kupasının çok neşesiz ve keyifsiz geçtiği doğru ama bunun çok sağlam bir nedeni var. Adına savunma denilen, toplun rakibe geçtiği anlar olarak ifade edilen yetenek gerektirmeyen işler konusunda istisnasız bütün dünya uzmanlaştı. Sözünü ettiğim şey klasik anlamda bir Çanakkale geçilmez filan değil bu; ya da otobüsü geriye park etmek manasında aşağılayıcı bir ‘’savunma’’ oyunu değil söz konusu olan. Modern bir ifade ile, dünya futbolu çağdaş savunmanın nasıl yapılması gerektiğini öğrendi ve bu dünya kupasında her takım bunun parlak örneklerini bir bir sergiledi.
Başka bir ifade ile söylemek lazım gelir ki, Çağdaş savunma , çağdaş hücumü battal etti. Bu dünya kupası savunmanın zaferiyle şimdiden taçlandı.
Arjantin Messi’ye rağmen bu savunma stratejisini aşamadı. Arjantin takımı kendisi savunma sorunları ile malüldü. Evlere şenlik bir savunma kurgusuyla sahaya çıkan Arjantin, daha ilk maçında savunma stratejisini değiştirmek zorunda kaldı ve doğrusunu söylemek gerekirse, değişen strateji de hiç işe yaramadı. Jorge Sampaoli, bir teknik adam olarak çok başarısız bir performans sergiledi. İçeriden gelen bilgilere göre, Sampaoli ile oyuncu gurubu arasında uyuşmaz çelişkilerin olduğu ifade ediliyor. Herneyse, başarılı teknik direktör, oyuncularını, oynatacağı oyuna ikna eden teknik direktördür.
Demek ki sorun o kadar büyük ki, Messi gibi bir dünya yeteneği, bütün maçlarda çok keyifsiz göründü. Esasında her takımın kademli olarak Messi için tedbirler alacağı açıktı. Ve her takım o tedbirleri aldı da. Ama Sampaoli, Messi’nin etkisizleştirilmesi planının bıraktığı boş alanlar üstüne hiç çalışmamıştı. Arjantin benim için tam bir hayal kırıklığı oldu.
Almanya’nın neden elendiğini hala anlayabilmiş değilim. Löw’ün planları doğru ama eksikti. Sanırım Löw’ de bu kadar kusursuz bir savunma ile karşılaşacağını hesaplamamıştı. Oysa bütün dünyaya savunmayı mecburi olarak dikte eden oyunların mucitlerinden biri Löw’ün kendisiydi. Her teknik adam Almanya ve İspanya ile karşılaşacağını varsayarak, takımını savunma açısından ileri seviyelere taşımış. Bunu öngörmemek ve hiçbir şey yokmuş gibi ezber planlarla sahaya çıkmak Löw’e hiç yakışmadı.
İspnaya kendi federasyonunun Feodal tavırlarına kurban oldu. Lopetegui’yinin son anda Real Madrid’e transfer olmasını içine sindirmeyen federasyon onun işine son verdi ve sahanın kenarında acı çeken bir yüz ifadesiyle bu seviye için yetersiz olduğu gözlerinden belli olan Hierro’yu işbaşına getirdi. Her maçın başladığı andan itibaren Hierro kenarda acı içinde kıvrandı; çünkü ne yapması gerektiği konusunda anlaşılan hiç fikri yoktu. Bu kadar yetenekli bir oyuncu gurubunu idare etmek elbette zordur. Ama ondan daha zor olanı, bu oyuncu gurubunu motive edip daha yaratıcı bir oyuna ikna etmektir. İspanyol takımı teknik direktörsüz oynadı desek yeridir. Takım savunmayı kusursuz yaptı ama iş hücuma gelince tıkandı kaldı. Takım geriye doğru oynamaktan helak oldu. Çünkü ileriye doğru yapılan bütün hamleler final vuruşundan yoksundu. Böyle olunca da eve dönmek adeta kader oldu.
Elde şimdilik Belçika ve İngiltere var gibi. Belçika bir adım önde. Hırvatistan belki sürpriz yapabilir. Bekleyip göreceğiz. Gözünü Belçika da Kevin DeKevin Bruyne Ve Hazard da olsun. Elbette Lukaku’yu unutmadan.