Dr. Arzu Yılmaz, Kürdistan Amerikan Üniversitesi, uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı. Talihsizliğin en büyüğü de bu ya!
Dr. Arzu Yilmaz, 3 Eylül 2017 de, Cumhuriyet Gazetesinde „Kuzey Irak referandum analizi... Devletin adı kondu sandık bekleniyor" adlı bir makale yayinladı. Makale „Hem Nalına Hem Mixina"(!) misalı, Kurdleri küçümseyen, siyasi tercihlerinin bir irade beyanı değil „bir mecburî tercih" gören, kurdlerin umutlarını kırmayı hedefleyen bir makale.
Dr. Arzu Yılmaz; Güney Kurdistan yetkililerinin, kurulacak Kurdistan devletinin biçimine ilişkin açıklamalarına dayanarak:
„Irak Kürdistanı'nda 25 Eylül 2017 tarihinde yapılacağı ilan edilen bağımsızlık referandumunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği tartışıladursun, kurulacak devletin adı çoktan kondu: Federal Kürdistan Cumhuriyeti. 'Federal' vurgusundan da anlaşılacağı gibi yetkilerin merkezde toplandığı bir ulus-devlet modelinden ziyade her bir federe bölgenin kendi meclisi ve hükümeti aracılığıyla kurulacak devlete dahil olduğu çoğulcu bir yapı hedefleniyor."diyor. Bunu genel anlamda onaylarken "ama"(larla), Kurdlerin "bunu başaramayacağı" imajını yaratarak, küçümseyen bir eda kullaniyor!
Dr. Arzu Yılmaz şunu söylüyor baştan: „Ortadoğu'da ne Türk'ün ne Acem'in ne de Arap'ın beceremediğini Kürtler becerebilir ve ilkelerine, kurallarına ve kurumlarına sadık demokratik bir düzene işlerlik kazandırabilirler mi" diye bir soru soruyor ve ardindan da hemen kendisi cevap veriyor "meçhul."(!)
Bir bilim insanı bağlı olduğu ulus, kurum veya yapının arzuları ve siyasal istekleri gereği araştırma yapmaz. Toplum bilimi gereği, Toplumsal gerçeklerin ortaya çıkarılması ve bu gerçekler üzerinde toplumsal projelerin adlandırılması geliştirilmesine katkı sunar.
Kurdler kimdir?
Nasıl bir toplum?
Neden bunca zulüme ve acıya rağmen kurdler bağımsızlık umutlarını 21.yüzyıla taşıdılar?
20 küsür yıllık defokto ve federasyon yapılanması olarak, Güney Kurdistan'ın iç ve dış etkenleri nelerdi?
Güney Kurdistan iktidar süreci boyunca Kurdistan toprakları üzerinde yaşayan dini ve ususal azınlıklara karşı tutumu nasıl oldu?
Dr. Arzu yılmaz, bu soruları irdelemeden, Kurd ve Kurdistan'ı enine-boyuna tarafsız bir şekilde araştırmadan „mechul" kelimesini kullanması, bir önyargıdır. Söyleyeni değil, söyletireni öne çıkaran bir önyargı.
Dr. Arzu Yılmaz;
„Zira Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin 25 yılı aşan siyasal pratiği bu konuda umutvar olmaya imkân tanımıyor."(!) diyerek, bilinçli bir şekilde iyimser düşünmenin, bilimsel araştırmayı tarihsel verilere dayanarak, sonuca götürmenin önü kesiyor. Devreye, bilimsel kaygılardan kaynaklanan hasasiyet yerine; siyasi kaygılardan kaynaklanan "hasasiyet" geçiyor. Olguların değerlerdirmesi ve bilimsel analize tabi tutulması da siyasi kaygılardan kaynaklanan nedenlerden dolayı, olumlu önermeleri, çözümü farklılaştırmaktadır. Yani hiç bir ezen ulus aydını, demokratı, bilim adamı, siyaset adamı, gazeteci-yazarı, Kurdlerin bölgesel durumu ve sömürge Kurdistan konjöktörü gözönüne alarak değerlendirme yapmiyor. Dr. Arzu Yılmaz da bunlardan biri.
Dr. Arzu Yılmaz, Güney Kurdistan'ı kastederek; „25 yılı aşan siyasal pratiği bu konuda umutvar olmaya imkân tanımıyor" diyor. Dr. Arzu Yılmaz, gerçekten sağlıklı bir araştırma sonucu mu bu belirlemeyi yapiyor? Sanmiyorum. Çünkü, eğer tarafsız, önyargısız, bir bilim şahsiyetı olarak bu konuya eğilmiş olsaydı, görecekti ki gerçekler hiç de onun ileri sürdüğü gibi değil.
Önce şu kısa verileri sunalım:
Güney Kurdistan, tarihin en ağır Enfal ve kimyasal saldırılardan çıkmiş, uzun yıllara yayılan savaş sürecinde, yerleşim alanları yerlebir olmuş, ağır göç ve jenosid tehdidi altında, 1991'lere gelmiş. Uzun süren bir savaşın getirdiği, düşman saldırıların şiddetli bir şekilde yerleşik hayatı ve ikame olayını zorlaştırdığı bir dönemde; üstelik Türk, Arap ve Perslerin tehdidi ve kuşatması altında defakto bir sürece başladı. Bu 2003'lere kadar uzayan bir süreç.
Hem kendilerini kuşatan düşman devletlere karşı ve hemde içteki siyasal çatışmalı dönemi aşması gerekiyordu. Herboydan, her tür mihrakın iç ve dış tehdit olarak boğmaya çalıştığı bir dönem. Lojistik destekten, elektrik ve ulaşım hizmetlerinden yoksun bırakılarak boğdurulmaya çalışılan bir küçük ada durumundaydı Güney Kurdistan.
Güney Kurdistan, bu dönemde büyük bir özveriyle, sorunlarının büyük bir kısmını sabırla çözerek 2003'lere geldı.
Saddam'ın devrilmesi ile birlikte, uluslararası siyasi bir statüya, kağıt üzerinde „federal devlete" ulaştı.
2003'ten itibaren, 2014'e kadarki 7 yıllık süreç; hem ülkenin inşası, yaşam ve ikame sorunları ve devletin temel kurumlarının inşası sürecı olarak yoğun bir pratiğin yaşandığı bir süreç. Güney Kurdistan bu süreçte ciddi başarılara imza atmiştir.
Bölgesel kuşatmayı kırmiş.
Uluslararası büyük şirketlerin bölgeye getirilmesini başarmiş.
40'a yakın ülke temsilciliğinin Güney Kurdistan'da açılmasını sağlamiş.
Eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme ve ekonomik sorunlarını büyük oranda aşmiş..
2014'te yeniden Iraq merkezi devletin tehdidi ile karşılaşmiş. Iraq'tan kaynaklanan ırkçı ve uniter devlet zihniyetinin dayattığı bir ekonomik ve askeri, anayasal ambargo uygulaması. Kurdleri tehdit altına alma ve terbiye etme ambargosu da başarı ile kırılmiş.
Tam bu dönemde Güney Kurdistan, başarılı bir şekilde bu ambargoya karşı, „kendi petrolümü kendim satarım" demeye ve uygulamaya başlamiş. Bu alanda da zorlu bir iç ve dış engelere rağmen başarılı bir şekilde pilanını uygulamiş. Bugün Kurd petrolü dünya pazarında..
Sömürgeci güçlerin örgütleyip bölgeye, Kurdistan'a saldığı IŞID denilen belalı saldıriya maruz kalmiş. Bütün dünyanın övgüsünü kazanan büyük bir özveri ve zaferle, bu belayı da kırarak, yeni başarılara imza atmiş, uluslararası ilişkilerini olumlu yönde katlayarak, geliştirerek, bugünlere gelmiş. Bugün Güney Kurdistan ilan edilmemiş bağımsız bir devlet statüsündedir.
Dönelim Güney Kurdistan'ının demokratik siyasetine.
Çoğulcu ve demokratik bir sistem var.
Bu 25 yıllık süreçte bütün dini ve ulusal-etnik azınlıklar bütün demokratik haklarından, -hiç bir baskıya maruz kalmadan- yaşamlarını ikame etmektedir. 5 tane resmi dil, bu dillerde eğitim, basın-yayin hakları yasalarla garanti altına alınmiş. Bütün aidiyetler için örgütlenme özgürlüğü hiç bir engele tabi kılınmadan uygulanmaktadır. Üç sömürgeci devletin ‚(İran, Türkiye ve Suriye) zindanları siyasi tutsaklarla dolu iken, Güney Kurdistan'da bir tek siyasi mahkum yoktur.
Evet, Sayin Dr. Arzu Yılmaz; Kurdler düşmanlarına karşı mücadele ederken, insan bireysel özgürlüğü, toplumsal özgürlüğünün ne olduğunu da çok iyi kavradılar. Sizin belirtiğiniz, amalarla tersyüz ettiğiniz gerçekleri; „Ortadoğu'da ne Türk'ün ne Acem'in ne de Arap'ın beceremediğini Kürtler becerebilir ve ilkelerine, kurallarına ve kurumlarına sadık demokratik bir düzene işlerlik kazandırabilir(!)ler." Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Sayin Dr. Arzu Yılmaz; Kurdler, özgürlüğü için bunca bedel ödemiş bir ulus. Özgürlüğün ne olduğunu bilen ve değer veren bir toplumun, başka toplumları egemenliği altına alma ve ezme değil, koruma ve geliştirmeyi öğrenir. Kurdistan direniş tarihi, kurdlere bunu öğretti. Kendisine layik gördüğü her değeri, başkası için de savunma meziyetine sahiptir kurdler..
08.09.2017