“Aşı tereddüdü devlete güvenmemenin göstergesi”

.

Guardian gazetesi köşe yazarı Nesrine Malik’e göre aşı tereddüdünün en temel nedenlerinden biri devletlere duyulan güven kaybı: “Hartum’dan Kansas’a, aşı olmaktan sakınan tüm insanların ortak özelliği devlete duydukları güvenin aşınmışlığı…” Malik, doğduğu ülke Sudan’da ve birçok benzer ülkede “devletten iyi bir şey gelmeyeceği” duygusunun aşı tereddüdündeki rolünü irdeliyor.

Nesrine Malik’in Guardian’daki makalesini Türkçeye Evrim Yaban Güçtürk çevirdi. Perspektif’te yayımlanan makale şöyle:

Çok yakından tanıdığınızı düşündüğünüz birinin salgına ve aşılara ilişkin komplo teorilerini tekrarlamaya başlamasının nasıl hissettirdiğini anlatmak zor. Ne olduğunu hemen kavrayamıyorsunuz: Oldukça engin ve sarsıcı bir idrak, tek seferde hazmedilmiyor. Bu nedenle aşama aşama ilerliyorsunuz. Önce bu durumdan kurtulmak için her yolu deniyorsunuz. Belki kötü bir şakadır ya da gerçekten böyle demek istememiştir, belki de sadece yanlış bilgilendirilmiştir. Sonra hiddetli, yönünü şaşırmış bir öfke ve hüsrandan kaynaklanan bir sitem aşamasına giriyorsunuz. Bunun etkisi azalınca nihayet sakinleşiyorsunuz. Ama içinizde, sadece sevdiğiniz bu kişinin hayatını riske attığı farkındalığının ağırlığı olmuyor: Belki de onu hiçbir zaman gerçekten tanımamışsınız.

Pandemi hakkında oldukça acayip fikirlere sahip insanlara, çoğu insanın internete, kablolu televizyona ya da özel radyoların saldırgan üsluplu radyo spikerlerine ulaşamadığı ülkelerde bile rastlanabiliyor. Savunulan komploları yazıya dökmek ve WhatsApp’ta dezenformasyon veya akıl sağlığı ile ilgili konular etrafında dolanan gruplara göndererek iddia edilen felaketlere eklemek yaygın bir eylem. Bu şeyler doğru da olabilir –ama aşı olma tereddüdü daha kapsamlı yanlışların bir semptomu. Hartum’dan Kansas’a, aşı olmaktan sakınan tüm insanların ortak özelliği devlete duydukları güvenin aşınmışlığı. Bunun ayırdına varmazsak, hayal kırıklığımızı bireylere kanalize etmeye devam eder, insanların güvenlerini neden kaybettiklerini anlamayız.

Bu güvensizlik, insanların devlet dışında neredeyse tüm diğer bilgi kaynaklarına güven duyacağı bir hâl alacak kadar derinleşebilir. Doğduğum yer olan Sudan’da nüfusun yüzde 1’inden daha azı tam olarak aşılandı ve hatta ventilatörler aşıdan da az sayıda. Aşı tedariğinin insanların her şeyi bırakıp, sadece o gün aşı geldiği söylentisine dayanarak hastaneye gideceği kadar az olduğu diğer birçok Afrika ülkesinde de durum hemen hemen aynı. Öte yandan pek çok kişiye de nadir bulunan bu hayat kurtarıcı aşıların azı karar çoğu zarar gibi geliyor.

Bağışlanan aşıların ilk partisi bu yılın başlarında Sudan’a gönderildiğinde, ailemden riskli grupta yer alan iki kişi, birileri ülkedeki elektrik gücündeki bir sıkıntının aşıların uygun bir biçimde saklanamadığı anlamına geldiği ve bu nedenle de kesinlikle “bozulduğu” ve zararlı olduğu söylentisini yaymaya başladığı için, aşı olmayı reddetti. Ben ve diğerleri, onları söylenenler doğru olsa bile, aşıların gerçekten zararlı olmaktan ziyade, en kötü ihtimalle, etkisiz olabileceğine ikna etmeye çalıştık. Çabalarımız boşa çıktı. Yine de, ilk dozlar vurulup da herhangi bir zararı olmadığı görülürse yakınlarımın fikirlerini değiştireceğini umarak her yolu denedim. Ama mazeretleri hazırdı. Bana, Batılı ülkeler tarafından bağışlanan bu yeni partinin, aşıları çöpe atmaktansa iyi bir piar olsun diye Afrika’ya gönderilen “istenmeyen” aşılar olduğunu anlattılar.

Bu durum tamamen irrasyonel bir tutum gibi gelse de aslında tam tersi. Sudan gibi ülkelerde devletten iyi ve bedava bir şey kesinlikle gelmez. Hükümet vatandaşlara hizmet etmek için değil, ceplerini doldurmak için vatandaşlarını soyan ve onlara hiçbir şey olmamış gibi kendi işlerine devam etmeleri için buyruk veren sömürücü bir organdır. Yolsuzluk, trafik suçları aracılığıyla rüşvet vermekten, tıbbi teknolojiyi devlet görevlilerinin yakınları stokladığı için özel hastaneleri kullanmak zorunda bırakmaya kadar, her yerde yaygındır. Devlet, bir şeyleri devlete rağmen başarabildiğiniz bir organdır. Hükümetin halkla kurduğu iletişim de bu sıkıntılı ilişkiyi yansıtır. Yetkililer halka, ya onları paylamak için ya da propaganda yapmak için seslenir ve karşı görüşte olmak yasaktır; Mısır’da, Kahire’de yoğun bakım ünitelerinde oksijen tankları tükendiği zaman devletin pandemi kayıtlarına karşı çıkan doktorlar tutuklanmıştı.

İnsanları, ücretsiz ve etkili Covid aşılarının temin edilmesinin tüm yaşantıları boyunca maruz kaldıkları kuralların istisnası olduğuna nasıl ikna edebilirsiniz? Bu aşılar ani bir cömertlik ve vazife salgını mı? Kuşku kolay ekilir, çünkü güvensizliğe yol açan istismarcı ve sahtekâr rejimleri ayakta tutmak için siyasal sistemlerin tam olarak otoriter olması gerekmiyor. Söz gelimi, kamu tarafından finanse edilen sağlık hizmetine aşırı bir siyasi direncin; saldırganca rantabl bir sağlık hizmetinin; lobilere yılda 306 milyon dolar (221 milyon pound) harcayan ilaç endüstrisinin ve grip aşılarından, doğumdan sonra bebeğinizi kucağınıza almanıza kadar her şeyin astronomik rakamlarla, kontrolsüz bir biçimde fiyatlandırılmasının söz konusu olduğu ABD’de yaşıyorsanız, Covid aşılarının ardında tehlike arz eden örtülü bir kazanç olduğunu düşünebilirsiniz. Birleşik Krallık’ta yaşıyorsanız, üst düzey yetkililerin pandemi politikalarını zamanla oluşturduklarını, ülkeyi bu politikalarla U dönüşlerine ve kurallarına kendilerinin dahi uymadığı kapanmalara sürüklediğini gördükten sonra, devletin aşının titizlikle test edildiğine dair verdiği güvencesinden şüphe duyabilirsiniz.

Devletin başarısızlığı paranoyaya yol açar. Ve hükümete duyulan güven zarar gördüğünde, insanlar kişisel olarak teyakkuza geçerler. Bu tereddüt ve ihtiyatlılık iklimi sahtecilik ticareti yapan kötü düzenlenmiş medyayla büyütülür. Örneğin Birleşik Krallık’ta etnik azınlıkların aşı denemelerinin dışında bırakıldığı yönündeki bir raporun yanıltıcılığı bir dipnotta ufak bir düzeltme yapılarak açığa kavuşturuldu.

ORTADOĞU Haberleri

ABD’nin Kiev Büyükelçiliği hava saldırısı tehdidi nedeniyle geçici olarak kapatıldı
İsrail'in Şam saldırısında İslami Cihad yöneticileri öldü
1964’te ne oldu?
İsrail'den Şam'a hava saldırısı
Vahap Coşkun: Kayyım pilavı çok su kaldırır