Şefik Çolak
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na 200 ülkenin temsilcileri ortak bir teklif vererek MÜKEMMEL BİR İNSAN’da bulunması gereken en iyi özelliklerin tespit edilmesi için bilim insanlarından bir ekip oluşturulmasını istediğini hayal edelim. Araştırma gurubu önce özellikleri belirleyecek. Belirlenen listeye uygun olarak insanlık yaşamının başladığından bu yana mükemmel özelliğe uygun kişi belirlenecek.
Önce özellikler belirlenir:
- En iyi ekonomist
- En iyi hukukçu
- En iyi fizikçi
- En iyi biyolog
- En iyi kimyacı
- En iyi tarihçi
- En iyi çevreci
- En iyi insan hakları savunucusu
- En iyi devlet adamı
- En iyi işletmeci
- En iyi demokrat
- En iyi iletişimci
- En iyi muhasebeci
- En iyi mühendis
- En iyi planlamacı
- En iyi eğitimci
- En iyi doktor
- En iyi taktisyen
- En iyi asker
- En iyi siyasetçi
- En iyi çiftçi
- En iyi bürokrat
- En iyi vatansever
- En iyi kendini halka hizmete adamış
Ekip 11273 satırdan oluşan bu en iyi özelliklere uygun insanlık tarihinde kişiler aradı. İlk oluşturulan listede peygamberler, siyasetçiler, krallar, bilim insanları, filozoflar, sosyologlar, yazarlar, askerler, halk kahramanları, efsanelerdeki şahıslar, zalim hükümdarlar, diktatörler, değişik tanrılar vardı. Yapılan elemelerden sonra finale 3 değişik tanrı ve Mustafa Kemal Atatürk kaldı.
Finalde, onlar hakkında yandaşlarının yazdıkları olumlu yazılar belirleyici kriter olarak alınacaktı. Yapılan hesaplamalar sonucunda M.K.A. için yazılan övücü ve fazilet gerektiren davranışların anlatıldığı yazı sayısı diğer 3 tanrı için yazılanların 7,5 katı çıkmış.
Kara mizah ama, 100 yıldır T.C.nin resmi tarihçileri ve görevli kurumları ile elemanları aralıksız M.K.A. için yeni şeyler yazıyorlar.
Atatürk’ün yaptıklarını, söylediği vecizleri, yaptığı konuşmaları anlatan yazılar (birbirinin tekrarı olanlar hariç) bir dosya halinde toplansa kaç sayfa tutar merak ediyorum. Bir kütüphanenin rafları yeterli gelmeyebilir.
M.K.A. 1916-1938 yılları arasında yaptıklarını anlatan yazıları hiç tuvalete gitmeden, uyumadan, yemek yemeden, içki içmeden, toplantı yapmadan aralıksız 21 yılda okuyabilir mi? Sanırım, T.C.deki bütün matematik ve fizik profesörleri bu hesabı yapamaz.
Atatürkçüler bu davranışları ile ne kadar gülünç duruma düştüklerini görebilecekler mi? Sanmıyorum. Gerçekçi olmak hiç işlerine gelmeyecek. Bunu yaptıkları takdirde Resmî İdeolojinin çökeceğini çok iyi biliyorlar.
Çanakkale Savaşı’nda 3. Derece bir komutan olduğu bilindiği halde sadece iyi olan herşey kendisine mal edilmekte. Çanakkale Savaşı’nda Alman Emperyalizminin temsilcisi olan bir komutanın emrinde görev yaptığı görülmek istenmez. İttihat ve Terakki’nin bir üyesi olduğunu gizlemek için her türlü manevra yapılmakta. Aslında kimsenin derdi M.K.A. değil. Asıl amaç, tekçi, inkârcı, şiddete dayılı ırkçı sistemin devamıdır. Aynısını şimdi bazı kişiler RTE için yapmaktalar. Şaşırmamak gerekir. Sistem bunu gerektiriyor. Geçmişte Ecevit, Özal, Demirel, Menderes vs kişilere yapıldığı gibi yarın RTE de suçlanacaktır. Suçlanmayacak tek kişi M.K.A. ve tek kurum TSK’dır.
Bir tanıdığım aşağıdaki yazıyı Öğretmenler Günü anısına paylaşmıştı.
1 Şubat 1934’ün sabahı… Henüz uykuda olan Kılıç Ali’nin telefonu çaldı. Telefondaki ses telaşlıydı “Paşa çok kızgın hemen aracı hazırlayın!” Kılıç Ali yataktan fırladı. O sabah Çankaya Köşkü’nde alışılmışın dışında bir hareketlilik vardı.
Çankaya Köşkü'nden birkaç araba hareket etti. Ortalık kar kış kıyamet… Ankara’dan Kırşehir’e gidiyorlar ama nedenini bilmiyorlardı. Uygun bir aralık Falih Rıfkı, Kılıç Ali’ye anlattı; “Paşa dün gece bir mektup okumuş, Kırşehir’deki öğretmenlerin maaşı ödenmemiş, şikayet mektubu göndermişler Çankaya’ya. Paşa da neden öğretmenlerin maaşı ödenmez diye öfkelenmiş. Milli Eğitim Bakanı’ndan izahat istemiş! Bakan da ‘Paşam, yollar kapalı posta ulaşmıyor, o yüzden maaşlar ulaşmamıştır’ deyince Kırşehir’e gitmeye karar vermiş.”
Göz gözü görmüyordu yolda. Tipi şiddetini artırmıştı. Konvoy Kırşehir’e giderken kayboldu, araçlar kara saplandı. Mola verdiler. Yürüyerek boş bir köy kahvesine girdiler. Üşüyorlardı. Bir iki odun bulup sobayı yaktılar. Gazi bir an önce çözmek istiyordu meseleyi “Hadi” dedi yanındakilere “öğretmenleri bekletmeyelim” Araçları ite kaka kardan çıkarıp yola devam ettiler.
Kırşehir sınırına yaklaşınca Gazi’nin konvoyu bu kez tarlaya saplandı. Köylüler yetişti, yardım etti, araçları kardan çıkardılar.
Vilayette, İl Özel İdare Binası’na girdi ATATÜRK, maaşını alamayan öğretmenlerle görüştü. Yolların kötü olmasından ötürü postanın düzensiz çalıştığını, maaşların bu yüzden geciktiğini, bundan sonra böyle bir hata olmayacağını söyleyerek, tabiri yerindeyse özür dileyerek gönüllerini aldı ve öğretmenlerin maaşlarını elden takdim etti. Tarihin tozlu sayfalarında bulduğumuz bu hatıra ATATÜRK neden bu kadar sevildiğini gözler önüne seriyor. O, cehaletle savaşın ancak eğitimle olduğunun farkındaydı. O yüzden öğretmenlere büyük önem veriyordu. Evet, geciken maaşlar için kar kış demeden yollara ancak bir kişi düşebilirdi; O kişiye de Mustafa Kemal ATATÜRK denirdi.
Biraz bakıldığında yukarıdaki tarihte olanın planlı bir gezi olduğu görülecek. Birkaç gün süren bir geziden farklı sonuçlar ve amaçlar çıkartmak resmi tarih (masa başı tarih) yazımının karakterini göstermekte.
Türkiye’de tarih yazımı Türk Egemenlik Sistemi’nin ihtiyacına göre kurgulanmakta ve yazılmaktadır. Kendisi gerçekte eğitim ve öğretim olmayan, doğru tanımlaması tam olarak propaganda olan eğitim sistemi ile halklarına kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Sistemden her türlü zararı gören bazı kesimlerin gönüllü olarak kurgu bilgilere inanması ve yandaşlarını inandırmaya çalışmaları hazin bir durumdur.
Tarihini iyi bilmeyenlerin geleceklerini doğru rotada planlaması mümkün değildir. Hele bunlar Kurdler adına siyaset yaptıklarını ve Kurd Özgürlük Mücadelesi’ ne öncülük ettiklerini söylüyorlar ise varacakları tek hedef Türk Egemenlik Sistemi’ne hizmet etmek olacaktır. Sonuç kaçınılmazdır. Ellerinde tek bir tarihsel bilgi vardır ve bu da sistemin yazım memurları tarafından yazılan kurgulardır.
İttihat ve Terakki ekibini 20. Yüzyıl başında dünyada geçerli egemenlik sisteminin yürütücüleri (İngiltere, Fransa, Rusya) ile anlaşarak bir konsensüs çerçevesinde yaptıkları iç temizlik hareketini emperyalizme karşı verilmiş ulusal kurtuluş savaşı olarak algılanmasının istendiğini görmezden gelirseniz Kurdistan sorununun çözümünü 1921 anlayışında ve Misakı Milli çerçevesinde görme gafletine düşersiniz. Kendinizi ne olarak tanımlarsanız tanımlayın fark etmez yalana dayalı bilgiye gönüllü inanmaya hazır Kemalistler’ den bir farkınız olmayacaktır. Ayşe Hür gibi yalan olan bilgiler (Ayşe Hür Kemalizm’de çözüm bulanlara verdiği cevabı yazıyı her Kurd birkaç defa okumalıdır. Link aşağıda) listesini yaparsak kaç satır olacağını ancak matematikçilerden oluşturulan ciddi bir ekip hesaplayabilir.
Türk Egemenlik Sistemi’ne olmayan olumlu özellikler hayal edip yüklemek bizim görevimiz değildir. Atatürkçüler ise bu davranışları ile aslında M.K.A.’yı da basitleştirdiklerinin farkına varacaklar mı? Sanmıyorum. Resmî İdeoloji ile yüzleşildikten sonra M.K.A. da Atatürkçüler de kurtulacak.
Atatürk’ü de zor ve olumsuz durumdan kurtarmak için YÜZLEŞME’ye var mısınız? Belki Çanakkale öncesi M.K.A.yı da tarladan “kuş kovalayan” kişi olmanın dışında hakkettiği yere oturturuz.
https://www.facebook.com/photo/?fbid=3798194913786463&set=a.2158118591127445