Suruç Katliamı Davası'nda 7’nci yıla girildi. Sanıklardan biri tutuklu diğer ikisi ise Suriye’de. Avukat Sezin Uçar, “Bu katliamı sadece 3 kişi yapmamıştır, siyasi sorumluları da vardır” dedi.
Urfa’nın Suruç ilçesinde 33 kişinin ölümüne ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan IŞİD'in 2015 yılındaki bombalı saldırısının üzerinden 7 yıl geçti. Katliamın yıldönümünde İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da anma etkinlikleri düzenlendi. Polisin saldırdığı etkinliklerde çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Katliamla ilgili açılan dava ise 7 yıldır devam ediyor. Suruç Katliamı Ana Davası olarak nitelendirilen ve Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, katliam failleri olarak Yakup Şahin, Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali görülüyor. Yargılanabilen tek sanık Yakup Şahin hakkında mahkûmiyetle sonuçlanan bir karar çıktı.
Suruç İçin Adalet Platformu’ndan Avukat Sezin Uçar, davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Katliamda siyasilerin de sorumlulukları olduğunu belirten Sezin Uçar, “Biz katliamın hemen ardında dönemin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere pek çok kamu görevlisine suç duyurusunda bulunduk. Bu katliamı sadece 3 kişi yapmamıştır. Bu katliamın siyasi sorumluları da vardır. Dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü ve İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı terörle mücadeleden ve istihbarattan sorumlu polis memurları yargılanmış oldu. Bunlar da insanlığa karşı suçtan değil, görevi ihmal suçundan yargılandılar. Almış oldukları hapis cezası da para cezasına çevrildi. Kamu görevleri hakkında katliamın sonuçlarıyla bağdaşmayacak kararlar alındı” dedi.
'SANIK ARANIRKEN HASTANEDE TEDAVİ OLDU'
Katliam sanıklarından Yakup Şahin yönünde bir mahkûmiyet kararı verildiğine dikkat çeken Uçar, diğer sanıklar hakkında şu bilgileri verdi: “Deniz Büyükelçi ve İlhami Bali hakkından yargılama devam ediyor. 7 yıldır aranıp bulunamayan İlhami Bali’nin, 2016 yılında Türkiye’de aranır durumdayken Konya Cihanbeyli’de bir hastanede tedavi olduğu kayıtları dosyaya geldi. Yine firari sanıklar yönünden İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan bilgi sorulması talebimizin kabulü üzerine, Deniz Büyükçelebi’nin Şam’da rejim güçleri tarafından tutuklu olduğu; İlhami Bali’nin ise Suriye İdlip’te Harabat köyünde bulunduğu bilgisi dosyaya geldi. Şu an yeni bir heyet firari sanıklar davasına bakıyor. Katliamın başından beri devlet-IŞİD arasındaki organik bağa işaret eden hususlar doğrulanmış oldu. İlhami Bali'nin Konya’da devlet hastanesinde tedavi edilmesi, her iki firari sanığın da Suriye’den iadesinin istenmemesi ve yargılanmıyor olmaları organik bağın işaretleridir.”
‘MAHKEME HEYETİ BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ DEĞİLDİR”
Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin (5 ACM sıfatıyla) davaya devam ettiğini ve taleplerinin şimdiki heyet tarafından büyük oranda kabul edildiğini aktaran Uçar, kabul edilmeyen taleplerini ise şöyle anlattı: “7 yılın ardından halen kamera görüntülerinin tamamı bir bilirkişi incelemesine olanak sağlayacak şekilde dosyaya sunulmamış. Adalet ve özgürlük mücadelesi veren sendika, dernek ve baro gibi kurumlar davaya müdahillik talebinde bulundu. Ancak sadece Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) müdahillik talepleri kabul edildi.”
Uçar, davanın müdahil avukatlarının tüm itirazlarına rağmen katliamla ilgili her gün yeni verilerin ortaya çıktığına, yetkili makamlar tarafından yeni açıklamalar yapıldığına ancak bunların araştırılmasına dair taleplerin hiçbirinin mahkeme heyeti tarafından kabul edilmediğine dikkat çekti.
Uçar, “Davanın müdahil avukatlarının hiçbir talebinin kabul edilmemesi üzerine avukatlar mahkeme heyetinin bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği için CMK’nin 24. maddesindeki düzenleme uyarınca heyeti reddetti. Ancak bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş olan bu heyet davaya bakmaya devam etti ve dosyayı karara çıkardı. Yakup Şahin hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olmak suçlarından Ankara-Gar Katliamı Davası'ndan hüküm kurulduğu için hüküm kurulmasına yer olmadığına, tasarlanarak, yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama, nükleer, biyolojik ya da kimyasal silah kullanarak öldürmeden 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesine, aynı maddeden öldürmeye teşebbüsten 70 kez 27 yıl hapis cezası verilmesine ve tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmadan 10 yıl hapis ve 40.000 TL para cezası verilmesine karar verildi.”
‘MAHKEME HEYETİNİN DAVADAN ÇEKİLMESİ HUKUKEN BÜYÜK BİR ÇELİŞKİDİR’
Ancak dosyanın diğer iki sanığı hakkında davanın tefrik edildiğine ve başka bir esasa kaydı yapıldığına dikkat çeken Uçar, “Bu kararla birlikte mahkeme heyeti; katliamda yakınlarını kaybeden, yaralanan kişiler ve davanın avukatları hakkında duruşmada söyledikleri sözlerden ötürü hakaret ve tehdit suçlamalarından suç duyurusunda bulunduk. Tefrik kararı üzerine diğer iki sanık yönünden yargılamaya başlanacağı sırada mahkeme heyeti; kendi suç duyurusu kararı nedeniyle davanın tarafları ile arasında husumet oluştuğundan hareketle tarafsızlığını yitirdiğinden bahisle davadan çekildi. Tabi bu hukuken büyük bir çelişki. Biz de bu kanı nedeniyle heyetin reddini talep etmiştik, ancak heyet davaya bakma ehliyeti yokken dosyayı karara çıkardı ve devam eden davada adalet mücadelesinin basıncından kaçarak davadan çekilmiş oldu” ifadelerini kullandı.
Uçar son olarak, sanıklar Deniz Büyükelçi ve İlhami Bali’nin Türkiye’ye iade süreçlerinin başlatılması ve Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenilmesi gibi iki başlıca taleplerinin bulunduğunu hatırlatarak, bir sonraki duruşmanın 5 Aralık 2022’de yapılacağını söyledi.
Kaynak / Gazeteduvar