Aylardır "Geldim, Geliyorum" diyen Operasyon: Şengal

Sait Aydoğmuş

6 Mart Tarihli yazımın başlığı: “Aylardır ‘Geldim, Geliyorum’ Diyen Çatışma: Şengal” idi. 

Geçen süre içinde, Kürtler-arası gibi görünen çatışma, adeta film gibi izlediğimiz senaryoya uygun olarak Türkiye’nin yeni  askeri  operasyonuna dönüştü/dönüşüyor. Bu nedenle eski  başlıktaki  “Çatışma”  kelimesini “Operasyon” kelimesi ile değiştirdim; o kadar!... 

Zira  film aynı, sadece “Bölüm” değişiyor. Yani filmin 2. Bölümü’nü izleyeceğiz…

Hatırlanacağı gibi, geçen süre içinde izlediğimiz ilk bölümün özeti şöyleydi: 

PKK, İŞİD'in saldırısına uğrayan Ezidilerle dayanışma için gittiği Şengal'de, Irak işgalini pekiştiren bir tutum takınarak, orada uyduruk statüler ilan etmişti. Türk yetkilileri durumdan vazife çıkartarak "PKK Şengal'den çıkmazsa, çıkarmasını biliriz" yolunda demeçler vermişti. Tam da bu esnada, Güney Kürdistan'da, bazı Hükümet ve Peşmerge yetkilileri, Türkiye'ye vazife çıkarır/verir mahiyette, "PKK Şengal'den çıkmazsa silahla çıkartırız" yollu demeçler vermeye başlamıştı.

Böylece, "Film"in  ilk  bölümü için yol görünmüş ve nihayet Güney Kürdistan Federal Hükümeti'nin Başkanı Sayın Mesut Barzani'nin Türkiye ziyaretinin hemen sonrasında Şengal’de  iki taraf arasında çatışma gerçekleşmişti. 

Çatışma sonrasında, söz konusu senaryonun asli aktörlerinden biri olan İran, PKK şemsiyesi altında Haşti Şahbi Milisleri vasıtasıyla Şengal’de daha bir görünmeye başlamıştı.

 

Filmin görünürdeki senaryosunun  devamını  bile bile, sıcak çatışmanın kesilmiş olmasına  hepimiz sevinmiştik. 

Şimdi sıra “Film”in 2. yarısında…

2. Yarı, Kürt ulusal davasının tarihsel stratejik adımlarının atılmakta olduğu bir döneme rastlıyor. 

“Kürdistan’ın Kalbi” olarak nitelendirilen Kerkük’te, Kürt Bayrağı’nın  resmen de dalgalandırılmasının hemen akabinde, Güneyli Kürt hareketinin belli  başlı güçlerinden olan I-KDP ile YEKİTİ’nin ortak toplantısıyla bağımsızlık  yolunda önemli adımların atılacağı ile ilgili gelişme  ve bunun yarattığı umutları;  yanı sıra, Kürdistan’ın  “Rojava” parçasında, kahramanca  bir mücadele ile yürütülen ve fakat  ulusal stratejik anlamda  PKK kaynaklı bütün  amaçsızlık ve dolayısıyla belirsizliğe  rağmen , Dünyadaki belli başlı güçlerin,  Kürtlerin siyasal bir statü edinmeleri  konusunda mutabık oldukları bir dönemi kastediyorum.

Aslında “2. Yarı”nın tüm işaretleri görünüyordu zaten. Şimdilerde Türk egemenlik sisteminin Devlet  planlarını yürütmekte olan AK Parti’nin  algı operasyonlarının, basındaki belli başlı habercilerinden olan A Kadir Selvi, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan  28 Mart  tarihli  “PKK Silah Bırakacak mı,  Çözüm Sürecine Dönülecek mi?”  başlıklı yazısında, konuyla ilgili olarak 2017’nin takvimini şöyle açıklıyordu:

“1-Terörle etkin Mücadele…

  2-Belediyelerdeki kayyumların  hizmet üretmesi,,,

  3-Fırat Kalkanı operasyonunun Irak ayağının görülmesi…

  4-Irak ve Suriye’deki tablonun netleşmesi lazım”

Nihayet dün (3 Nisan), Türk/Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rize’de, beklenen operasyonun yakında başlayacağını  özellikle tüm Kürtlere ve muhaliflerine  tehditler savurarak açıkladı:

"Suriye'de El Bab'ın da teröristlerden temizlenmesiyle Fırat Kalkanı Harekatı'nın birinci etabını sona erdirdik. Şu anda bitti. Bundan sonra da olacaktır. Şimdi diğer bölgelerde de terör örgütlerinin tepesine binmek için yeni harekatların hazırlıklarını yapıyoruz. Yeni harekatlara yeni isimler vereceğiz. Baharı bekleyen tüm terör örgütlerine, PKK'sıyla, YPG'siyle DEAŞ'ıyla FETÖ'süyle çok güzel sürprizlerimiz var. Önümüzdeki aylar, Allah'ın izniyle Türkiye'nin ve Türk milletinin baharı, teröristlerin ise kara kışı olacaktır"

Dikkatli  bir siyasi gözlemle, Bölge’de, Devlet’in konuyla ilgili tüm hazırlıklarını  görmek zaten mümkündü. Yukarıdaki demeç verilirken, Genel Kurmay başkanı dahil,  Türk Ordusu’nun  ilgili kurmayları  zaten Bölge’de  idiler. Haziran Genel Seçimleri sonrasında bir Devlet operasyonu olarak başlatılan “Kürdistan Savaşı”ında, yıkılan Sur’un harabelerini dikkatle  inceliyorlardi. 

Öyle görünüyor ki, esasen Kürt ve Kürdistan davası yolunda elde edilen ve edilecek olan tüm mevzileri yok etmeyi amaçlayan operasyonun bu 2. Bölümü,  16 Nisan’da yapılacak olan Anayasa Referandumu'nda “Evetçi”lere yarasın diye de özellikle kullanılacak, yani 16 Nisan öncesinde başlatılacaktır. Duruma göre, referandumun iptal gerekçesinde bile kullanılabilecektir.

Bu Operasyonda, bölgesel çıkarları, planları ve dolayısıyla rolleri için,  bir yönüyle  rekabet içinde karşı karşıya görünen/olan  iran  (mevcut yandaşları Irak ve Suriye ile birlikte)  ve Türkiye’nin,  tarihte olduğu gibi, gerektiğinde  ortaklıklarının  esasını  teşkil eden Kürd-Kürdistan karşıtlığında birlikte olmaktan kaçın(a)mayacakları bilinmelidir. 

 

Bu bilinç ve gereklilik ile, tüm Kürtler de, haklı ve meşru olduğu için kutsal da olan ulusal davaları yolunda, aralarındaki  anlaşmazlık ve çelişkileri  bir tarafa bırakıp, tüm Kürdistan çapında birlikte davranarak/dayanışarak, ulusal, bölgesel ve uluslar arası planda büyük fırsatlar sunan bu tarihsel konjonktüre karşı başlatılıp yürütülmekte söz konusu operasyona karşı durmalı, hep birlikte ulusal özgürlük ve kurtuluşları için onu başarısızlığa uğratmalıdırlar. 

Bunun aksine davranan Kürtleri, geneli ve özeli (Kürt ulusal tarihi) ile tarih, mahkum edecektir.

4 Nisan 2017