Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BM ve YPG’nin çocuk savaşçılara ilişkin yaptıklara anlaşmaya yönelik olarak , "Daimi Temsilcimiz Feridun Bey, bizzat Genel Sekretere giderek yazılı protestomuzu da iletmiştir." dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu BM’nin YPG kararı ile ilgili şunları belirtti: “Genel Sekreterle görüşeceğiz.
Görüşme konusunda mutabık kaldık. Arkadaşlarımız zamanlamasını ayarlamaya çalışıyorlar. Daimi Temsilcimiz Feridun Bey, bizzat Genel Sekretere giderek yazılı protestomuzu da iletmiştir. Bu şahısla ilgili kırmızı bülteni önüne koymuştur. Genel Sekreter bunu görünce çok şaşırmış. Çünkü bu şahsın terör listesinde olduğunu ve de kırmızı bültenle arandığını bilmiyorlarmış. İşte terörle mücadeledeki çifte standart ve ikiyüzlülük bu. Kırmızı bültenle aranan kişi nasıl oluyor da İsviçre’ye gidebiliyor? İsviçre ki her zaman terörle mücadele ve diğer hak ve hukuk konusunda diğer ülkelerin biraz daha önünde olmaya çalışan bir ülke esasen.
Burada olumlu taraftan bakarsak, BM’nin bu terör örgütünün çocukları zorla savaşa götürdüğünü kabul etmesi ve tespit etmesi önemli. Fakat bu sorunu çözmek için bu terör örgütünü ve kırmızı bültenle aranan bir şahsı, teröristi muhatap olması çok vahim bir hatadır. Sorunun kaynağı bu. Aynı anlayışı başka yerlerde de görüyoruz. Yani terör tanımı konusunda gerçekten dünya ilginç bir geçiş sürecinden geçiyor. Çok farklı tanımlar ortaya çıkmaya başladı. Terörle mücadele konusunda dünya şu anda büyüm bir zaaf içerisinde. Bunu da başlatan ABD’dir. Yani ABD’nin bazı ülkelerle Suriye’de YPG’yle iş birliği yapması bu süreci başlatmıştır.”
"Washington Post terör propagandası yapmıştır"
Çavuşoğlu “Washington Post, herkes ifade özgürlüğü diyor, basın özgürlüğü diyor. Tamam, bu konuda bir sıkıntı yok. Peki terör propagandası ifade özgürlüğüne girer mi diyorsun, hayır girmez diyor. Nasıl oluyor da ABD’nin de terör listesine eklediği PKK’nın azılı teröristinin görüşlerini siz yansıtıyorsunuz. Şöyle sorayım, Washington Post, bugün IŞİD’in başındaki Bağdadi’nin makalesini yayınlar mı? Veya El Kaide’nin herhangi bir yetkilisinin makalesini yayınlar mı? Boko Haram’ın bir makalesini yayınlar mı? Onu yayınlamıyorsan yine terör listesinde olan PKK’nın azılı teröristinin makalesini neden yayınlıyorsun. Maalesef bugün dünyanın terörle mücadeledeki içine düştüğü zafiyetin göstergesidir. Washington Post terör propagandası yapmıştır.”
"S-400 bitmiş bir anlaşmadır"
Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi S-400 bitmiş bir anlaşmadır. Artık teslim süresi konuşuluyor. Biz S-400’ü alacağız, NATO’yla da diğerleriyle de görüşüyoruz. Eğer bir tereddüdünüz varsa gelin bunu konuşalım diyoruz, biz diyalogdan yanayız. Ama Amerika’nın daha önceki yaklaşımının da doğru olmadığını kendilerine hep söyleyegeldik. Şimdi daha sakin bir ortamda bu sürecin işlediğini söyleyebilirim.
"Onlar da biliyor ki bize karşı bir adım atamazlar"
Rum kesiminin bu tür tehditlerinin bizim için bir anlamı yok. Onlar da biliyor ki bize karşı bir adım atamazlar, atmaya cüret ederlerse de cevabını alırlar geçmişte olduğu gibi. O yüzden onlar da haddini esasen bili ama siyasi bakımdan böyle çalışma yaparlar. AB’ye gittiler, Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı aldırmaya çalıştılar aldıramadılar. Çünkü biz bu konuda gerekli bilgilendirmeyi net bir şekilde yaptık. Bu konuda da son derece rahatız. Attığımız tüm adımlar uluslararası hukuka uygundur.
"KKTC’nin de ruhsat verdiği alanlarda sondaj çalışmalarımızı yapacağız"
Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde ne yapacağına ancak Türkiye karar verir. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk halkının bir garantör ülke olarak hakkını korumak Türkiye’nin vazifesidir ve sorumluluğudur. O nedenle KKTC’nin de ruhsat verdiği alanlarda sondaj çalışmalarımızı yapacağız. Bu noktaya gelmemizin sebebi Rum kesiminin defalarca uyarmamıza rağmen Kıbrıs Türk halkının hakkını garanti altına almadan, yani orada çıkacak petrol ya da gazdan elde edecek geliri Türk tarafı ile paylaşım garantisi vermeden tek taraflı sondaja başlamasıdır. Biz bunları Yunanlara söyledik, Rumların kendisine de söyledik.
"Hafter gücü paylaşmak istemediği için saldırıya geçti"
Biz başından beri önce Roma toplantıları, daha sonra da Fas’taki konferanstan sonra herkesin, tüm Libyalıların kabul ettiği ve BM başta olmak üzere uluslararası toplumun meşru olarak tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümetini tanıdık. Onlarla ilişkilerimizi geliştirdik, büyükelçiliğimizi tekrar açtık, THY’nin uçuşlarının tekrara başlaması konuşuluyordu. Bu süreçte ben 2 defa Trablus’a gittim ve enerji satışları başlandı, Türk firmalarımızın alacakları ödenmeye başlandı. Yavaş yavaş ülke konferansa gidiyordu. Ulusal Mutabakat Hükümetinin başındaki Sarrac, tüm ülkeyi birleştirme konusunda çaba sarf ediyor. Ama diğer tarafta bu Ulusal Mutabakat Hükümetini tanımak istemeyen bir Hafter vardı. Hafter de bazı komşu ülkeler tarafından destekleniyor. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri özellikle… Bu desteğini de saklamıyorlar. Dolayısıyla tam bu konferans tekrar başlayacakken Hafter saldırıya geçti. Hafter gücü paylaşmak istemediği için saldırıya geçti. Gerekçesi de teröristlerle mücadele diyor.
Kaynak: (TRT)