Tüm Dünya Devletleri’ni Güney Kürdistan Halkı’nın Barışçıl İrade Beyanına Saygı Duymaya Çağırıyoruz
Güney Kürdistan’da 25 Eylül 2017 günü bağımsızlık referandumu yapılacaktır. Referandum, bir milletin kendi iradesini en insani, en barışçıl bir şekilde ortaya koymasına imkan tanıyan en demokratik bir araçtır.
Yüzyıllardır sayısız soykırım, katliam, imha, inkar ve tacizlere maruz kalmış Kürt milletinin ve tüm Kürdistan halkının en meşru hakkı olan kendi geleceğini belirleme hakkının, en barışçıl şeklini oluşturan referandum kararı , tüm dünya devletleri ve dünya kamuoyunca desteklemesi gereken bir karardır.
Güney Kürdistan halkının referandumda barışçıl bir şekilde beyan edeceği bağımsızlık iradesi, Çek ve Slovak ayrılması örneğinde olduğu gibi, Irak ve Güney Kürdistan halkının da iki komşu devlet olarak yanyana yaşamalarının da ifadesi olacaktır.
Öncelikle Bağdat Hükümeti ve tüm Irak siyasi partilerini, tüm din ve mezheplerden Irak halkını, Güney Kürdistan halkının bu barışçıl bağımsızlık referandumu kararını destekleme ve çıkacak sonuca saygı duymaya çağırıyoruz. Bu tutum eşit iki halkın yüzyıllarca barış içinde sürecek komşuluklarının da teyidi anlamına gelecektir.
Türkiye Devleti’ni, bağımsızlık referandumunda Güney Kürdistan halkının beyan edeceği iradeye saygı duymaya çağırıyoruz. Türkiye Devlet yetkililerinin bağımsızlık referandumu ile ilgili yapmış oldukları olumsuz açıklamalar, bir halkın meşru hak ve iradesine karşı sergilenmiş yanlış bir tutumdur. Türkiye’de Kürt ve Kürdistan sorununun barışçıl yol ve yöntemler ile çözümü yerine, çözümsüzlük ve çatışma siyasetinde direten Türkiye Devleti, Güney Kürdistan bağımsızlık referandumuna karşı sergilediği bu olumsuz tutum ile şiddet ve güvensizliği daha da derinleştirmektedir. Türkiye Devleti, Kürtlerin dünyanın hiç bir yerinde herhangi bir kazanım elde etmelerine tahammül etmeyen, Kürt karşıtı siyasetinden vazgeçmelidir. Türkiye ve Kürdistan halklarının ortak çıkarı, Türkiye Devleti’nin Kürtleri eşit ve dost bir millet olarak görmesinde yatmaktadır.
İran Devleti’ni, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını engellemeye yönelik her türlü girişimden vazgeçmeye, bağımsızlık referandumuna ve ortaya çıkacak iradeye saygılı olmaya çağırıyoruz. İran devleti , Doğu Kürdistan halkının ulusal demokratik hak ve özgürlüklerinin siyasal, demokratik, sivil yol ve yöntemler ile çözümü için adım atmalıdır.
Türkiye ve İran Devletleri, bağımsızlık referandumuna karşı rahatsızlıklarını dile getirirlerken, ‘’Irak’ın toprak bütünlüğü’’nden dem vurmaktadırlar. Her iki devletin bu yaklaşımı, Kürt milletinin her türlü ulusal demokratik hak ve özgürlüklerinine karşı onlarca yıldır sürdürdükleri inkar ve imha siyasetinin aslında çıkmaz bir sokağa saplandığının da itirafıdır. Kendilerini saran bir korku ve telaşın dışa vurumudur.
Bugün ‘’Irak Devleti’’ adıyla gerçekte herhangi bir devletin kalmadığı herkes için aşikardır. Varlığı kağıt üstünde kalmış bir ‘’devlet’’i Kürt milletine dayatmak, herşeyden önce insan haklarına aykırıdır.Bu nedenle de, ABD, Avrupa Devletleri, Rusya ile dünya devletlerini de uluslararası diplomasinin kaçamak tutumlarını ya da artık mezara gömülmüş olan Sykes-Picot siyasetini bir tarafa bırakmalıdırlar. Özellikle ABD ve Avrupa Devletleri’nin IŞİD’e ve Ortadoğu’daki tüm terörist faaliyetlere karşı en açık, en samimi ve en yakın dost ve müttefiklerinin Kürdistan halkı olduğunu görmeleri gerekir. Bu nedenle de bu devletleri en yakın dostunuz Güney Kürdistan halkının referandum kararını desteklemeye ve Güney Kürdistan halkının özgürlük ve bağımsızlık talebinin yanında yer almaya çağırıyoruz.
Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı artık siyasal bir talep olmaktan çıkmıştır. Bağımsızlık, Güney Kürdistan halkının insani, sosyal, idari, ekonomik olarak varlığını idame ettirmesinin yegane yolu haline gelmiştir. Güney Kürdistan halkı bugüne gönüllü bir şekilde Irak halkıyla federal bir çözümden yana tutum almıştır. Ama Bağdat rejimi son yıllardaki uygulama ve siyasetiyle, federal sistemi yok saymış, tüm gereklerini ayaklar altına almış, Kürdistan halkını açlıkla terbiye etmeye çalışarak, aslında Kürtlere bağımsızlık dışında bir yol bırakmamıştır.
Güney Kürdistan Federe Yönetimi, dünyanın bir çok devletinden daha fazla, ‘’devlet olma’’ niteliği taşımaktadır. Yaşadığı tüm iç sorunlara rağmen, askeri, idari, ekonomik, sosyal doku ve imkanlar açısından bağımsız bir devlet olarak kendisini yönetebilecek ve varlığını sürdürebilecek bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir.
Kürdistan ve Kürt milleti iradesi dışında parçalanmış, tarihsel ve uluslararası bir haksızlığa maruz kalmıştır. Gelin, bölge devletleri, dünya halkları ve devletleri olarak, Güney Kürdistan’ın bağımsızlık referandumunu, Kürdistan’ın diğer parçalarında da barışçıl, siyasal, demokratik çözümlerin bir başlangıcına dönüştürelim.
Dünyadaki tüm Kürtlere sesleniyoruz: Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı, Kürdistan’ın diğer parçalarının da özgürlüğüne açılan bir kapı olacaktır. Bağımsızlık; Kürt ulus ve devlet bilincini daha da geliştirecek, tüm Kürtlerin kendilerini yönetme inanç ve güvenlerini artıracaktır. Bağımsız Kürdistan Devleti tüm dünya Kürtlerinin de ortak evi, sığınağı ve hamisi olacaktır.
Dünyadaki 50 milyon Kürt, Kürdistan’ı kendi ülkesi olarak gören tüm etnik, dinsel, mezhepsel kesimler; siyasal partileriyle, STK’ları ve etkili şahsiyetleriyle güçlü kampanyalar oluşturmalı ve ‘’Bağımsızlık Referandumu’nu Destekleme Platformları’’nı organize etmelidirler.
Bizler tüm Kürt ve Kürdistanlılar olarak elele tutuşmalı, dünya kamuoyunun desteğini almalı, devletlerin yetkililerini ya bağımsızlık destekçisi ya da en azından karşı çıkmayacak bir duruma getirmek için yoğun bir kampanya yürütmeliyiz.
Bağımsızlık referandumu kararını alan Güney Kürdistan’lı tüm kesimleri bu tarihi kararlarından dolayı kutluyoruz. Güney Kürdistan’daki tüm siyasal partiler, Parlamento ve Hükümet, tüm imkanları seferber ederek, dört parçadaki Kürdistanlılar ile ortak ve güçlü bir kampanyaya öncülük etmelidirler.
Bağımsızlık Referandumu’nu ve bağımsızlık ilanını desteklemek, bağımsız bir Kürdistan Devleti’nin yaşamasını sağlamak, her Kürt ve Kürdistanlı için tarihi ve ulusal bir görev olarak kabul edilmelidir.
10.06.2017
Mustafa Özçelik
PAK Genel Başkanı