Barzan’nın Haykırışı Bir soykırım Belgesi

Şefik Çolak

Şerif Çolak

Bir ulus kendi tarihinden ve tarih bilincinden kopar ise sömürgeci sistem içinde kaçınılmaz olarak asimile olur ve süreç ne kadar uzarsa uzasın kaçınılmaz son gerçekleşir. Bir de ülkelerini işgal edenler tarafında masa başında yazılan bir yapay tarih kendisine dayatılır ise kendi tarih bilincinden yoksul olan bu ulus zaman içinde kaybolur ve kendini bu yapay tarihin parçası olarak görmeye başlar.

Bunun yanında bu masa başında yazılan tarihe egemen olan ulusun en az %80’ni inanmış veya inandırılmışsa, ne kadar trajediler yaşanırsa yaşansın, egemenlik altına alınan halkın asimilasyonu ve yok olması zaman içinde tamamlanır.

Bir halkın tarihsel mirası olan kültürü yok edildiği halde o topraklarda, ırkçılığın en barbar şekli olan, DEVŞİRME IRKÇILIĞI egemen olur. Bu durum sadece asimile olan halka değil o topraklarda yaşayan bütün halklara (Egemenler dahil) ve inanç guruplarına cehennemi yaşatır. Asimilasyon tamamlanmış gibi görülse de o devlette demokrasinin oluşması ve insan hakları kavramının gelişmesi mümkün olmaz. T.C. içinde bilinen veya temsilci olduğu düşünülen hiçbir Pontus (Katledildiler, sürgün edilenler dahil şartların gereği olarak gönüllü veya zorla asimile oldular) kalmadığı halde bu halkın yok olmasının acısını bu topraklar birkaç yüz yıl daha yaşayacaktır.

Gerçekler ebediyen gizli kalmaz ve zaman içinde dehlizlerdeki belgeler ortaya çıkacaktır. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak bu bilgilerin yayılması da hızlı olacaktır. Kendiliğinden olmasını beklemeden mazlumlar gerçeğin su yüzüne hızlı çıkmasını sağlamalıdır.

Son zamanlarda özellikleBakurêKurdistanê’deKurdler beklenilenin üzerinde yazmaya başladılar. Yazılan her eserin okuyuculara ulaşması da hızlanmaktadır. Roman ve Öykülerin yanında incelemelerin sayısı da hızla artmaktadır. Bildiğim kadarı ile Başür, Rojhelad ve Rojava’da da aynı durum geçerlidir.
Kurdler bilinen en eski tarihe sahip kadim halklardan biridir. Kurdler’in bilinen tarihi 5.000 yıldan daha fazladır. Buna rağmen son 100 yılda egemenlerin dayatması ile bu tarih yokmuş gibi davranılmış, yazıya dökülmesi de engellenmiştir. Sözlü tarih her ne kadar Kurdler arasında yaygınsa da zamanla kaybolma ile karşı karşıya kalmıştır.
Kurd tarihi konusunda eserlerin yaygınlaşması bu açığın giderilmesi açısından sevindiricidir. Tarih bilincinin gelişmesine, dolayısıyla aidiyet bilincinin gelişmesine büyük katkı vermektedir. Öyle görünüyor ki süreç ile karanlıkta kalan belgelere ulaşma (her çalışma yeni belgelere ulaşmanın da yolunu açmaktadır) ile Kurd tarihi ile ilgili eserler çoğalacaktır. Bu durum bazen umutsuzluğa düşen Kurdler’de büyük sevinçle karşılanmakta ve umutsuzluk emarelerinin silinmesine neden olmaktadır.
Kurdistan ne yazık ki yüzyıllar boyunca emperyal emeller peşinde koşanların karşılaşma ve savaş alanı olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak Kurdler büyük acılar yaşamışlardır. Kurdlerin topraklarını işgal edenler talan ve katliamlar yaptıkları halde Kurdleri tarihten silmeye çalışmadıkları gibi zaman zaman iyi ilişkiler içinde olmaya da çalışmışlardır. Gerçi gelenlerin büyük çoğunluğu gerek yapılan direnişlerin sonucunda gerekse de daha gelişmiş ekonomik ilişkilere sahip olan Kurdler içinde zamanla erimişlerdir. Lozan’dan sonra ise durum farklılaşmış ve yok etme esas alınmıştır. Yeni politikanın gereği olarak Yakındoğu’nun diğer kadim halklarına yapıldığı gibi Kurdlere de dört parçada soykırım uygulanmıştır.
Kurdlere düşen bu yaşananları zamanla kaybolma riski taşıyan sözlü tarihten çıkarıp yazılı belgelere dönüşmesini sağlamaktır. Başurê Kurdistanê’de artık üniversitelerimiz vardır ve bu kurumlar hızla bunları akademik çalışmaya da dönüştürmelidir.Bübê Eser yaptığı röportajlar sonucu yazdığı Barzan’ın Haykırışı (DOZ Yayınları, Mart 2022) kitabı ile Kurdlerin yaşadığı bir soykırımı belgelere dönüştürmüştür. Bu kitabı bir Arjantinli dahi okusa yaşananları bölgemizin insanları gibi rahatlıkla anlayacak ve hissedecektir.
Kurdlere yaşatılan katliamların son örneklerinde biri de ENFAL KATLİAMI’DIR. Yaklaşık 180.000 Kurd katledilmiş ve Birleşmiş Milletlerin SOYKIRIM TANIMI’NA bire bir uyan uygulamalar yaşanmıştır.Bübê’nin yazdığı kitapta da görüldüğü gibi bu katliamın sonucu Barzan kadınları dul kaldıkları ve bir daha evlenmedikleri için 1984-1992 yılları arasında Barzan’da hiçbir çocuk doğmamıştır. (Sayfa 19) Bübê yaptığı bu tespiti kayda geçirerek Lahey Adalet Divanı’nda yapılacak yargılamalara tartışmasız bir belge sunulmasını sağlamıştır.
Kalemine ve beynine sağlık sevgili Bübê.
Şefik Çolak
11 Mart 2024