Değerli basın mensupları,
“Vatansever ve Demokrat” ittifakın Değerli mensupları ve destekçileri,
Basınla tanışmayı, yerel yönetimlerle ve özellikle de Diyarbekir ile ilgili politikamızı kısaca da olsa açıklayıp tanıtmayı amaçlayan bu toplantımıza hoş geldiniz.
Konuşmama, payitahtımız olan Diyarbekir bağımsız belediye başkan adayı olarak son söylemem gerektiğini ilk başta söyleyerek başlamak istiyorum:
31 Mart yerel Seçimlerinde Diyarbekir Büyük Şehir Belediye Başkanlığı için başlıca iki rakip gibi görülen HDP veya AK Parti adaylarından birisinin seçimi kazanması demek, Diyarbekır halkının peşinen kaybetmesi demektir.
Meşhur bir söz vardır: “Aynı aktörlerle aynı yöntemleri uygulayarak farklı sonuçlar almak mümkün değildir!” diye…
Biliniyor ki, Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, belediyelerimiz ve dolayısıyla Diyarbekir Belediyesi, yaklaşık 70 yıl, Devlet zihniyetli Türk partilerince yönetildi. 19 Yıldan beridir de, Diyarbekir dahil, belediyelerimizin büyük çoğunluğu HDP ve öncelleri olan partiler tarafından yönetiliyor. HDP ve önceli partilerin yönetim ve dolayısıyla hizmet politikalarındaki ortak özellikleri, “katılımcı, özgürlükçü, demokratik” gibi içi bomboş laf kalabalığı içinde, halk tarafından seçilmiş olmanın irade ve insiyatifinden tamamen yoksun olarak dışarıdan gelen emirler ile yönetilmeleridir.
HDP ve vesayetçilerinin, tüm dinamiklerini ağır bedeller karşılığında hoyratça kullandıkları Kürdlüğün değer, sembol, hayal ve dolayısıyla taleplerinden tamamen uzaklaşarak siyasal asimilasyon ve entegrasyona hizmet ettikleri biliniyor. Bu nedenledir ki, neredeyse tümüyle Kürd tabanlı olan HDP’yi Türk solu yönetiyor; Kürdlerin oylarıyla seçilen HDP Milletvekillerinin yüzde 70’i Türklerden oluşuyor.
HDP ve öncellerinin Belediye başkanlarını yöneten “Parti komiserleri”nin gerek yönetim anlayışları ve gerekse de liyakatleri bakımından Devletin atadığı kayyumlardan daha liyakatli ve meşru oldukları söylenemez. Nereden atanırsa atansın; “Kayyum”, kayyumdur: Al birini vur ötekine!...
Bu iki zihniyetin biri birini takip eden toplam yaklaşık yüz yıllık belediyecilik politika ve uygulamalarının sonuçları, Diyarbekirimizin başta dil, kültür, tarih gibi kentsel kimliği ile ilgili sorunu olmak üzere çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar için modern bir sosyal yaşamın örgütlenmesi, suyu, doğal gazı, elektiriği, kanalizasyonu, ulaşımı, ekolojisi, mimarisi vb. belli başlı temel hizmet sorunlarının hiçbirisinin çözülememiş olmasıyla ortadır.
Yukarıda anılan meşhur sözde belirtildiği gibi, aynı aktörlerin, aynı politika ve yöntemleriyle farklı sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Üstelik iki tarafın karşılıklı mevcut açıklamaları, gelecekteki durumun “Hendek Savaşı”nın felaketinden daha büyük bir felaket yaşayabileceğimizin güçlü işaretlerini vermektedir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, HDP’lileri kastederek, “ Kazansalar bile görevden alınarak yerlerine kayyum atanacağını” açıkça ve sık sık belirtirken, Kandil’den “Yerel yönetim seçimlerini yerel ayaklanmalara dönüştürelim!” talimat ve mesajları geliyor.
Bu gidişatın ufukta görünen felaketini engellemenin tek yolu, bu felaket telallarının, 31 Mart’ta, Diyarbekir’de kaybetmelerini başarmaktır. Dün de bugün de, Kürt ulusal hareketinin merkezi durumunda olduğu için, yıllardır ulusal hayal ve taleplerin siyasal merkezi durumunda olan ve bunun için çok ağır bedeller ödeyen; öldürülmekten, evi barkı yakılıp yakılmaktan, hapse atılmaktan, göçertilip sürgün edilmekten artık bitap düşen Diyarbekir halkı, meşru seçim hakkını kullanıp beni ve diğer aday arkadaşlaırımı seçerek bu trajediye son vermelidir.
“Welatperwer û Demokrat” seçim ittifağı adayı olarak Diyarbekir’i her şeyden önce sözde değil özde katılımcı, çoğulcu, demokratik bir sistemle, yani asla kayyum ve parti komiserleri gibi vesayetçilerden emir almadan, halkın kendisiyle ve seçilmiş meşru temsilcileriyle yöneteceğim.
Diyarbekir’i, özellikle dili, kültürü ve tarihi değerleriyle Kürt kimliğini pekiştirip güçlendiren bir anlayış ve uygulamanın örnek pilot bölgesi haline getireceğim.
Kadim Diyarbekir’in yerli halklarından olan ve fakat devletin tekçi ulus oluşturma plan ve projelerinin öncelikli hedefleri olarak katledilip göçertilen Ermeni, Süryani ve Keldanilerin kendilerini, kültürlerini inanç ve ibadethaneleri ile tüm tarihsel eser ve miraslarını özel olarak korumaya çalışacağım.
Yaygın ve modern bir kreş uygulamasından başlayarak, iki dilli eğitimin her aşamada uygulanmasını izleyip teşvik edeceğim.
Kadın ve gençler, özellikle de işsiz olanları için, kişisel yetenek ve gelişimlerini arttırarak, iş bulma ve üretime katılma imkanlarını sağlayan sosyal tesisler ve kurumların oluşturulmasını sağlayacağım.
Yaşlılar için huzurlu ve sağlıklı bir yaşam ortamı sağlayan sosyal tesisler kurulmasına öncülük edeceğim.
Rahat, huzurlu ve medeni bir yaşam için gerekli su, elektrik, doğalgaz, kanalizasyon, ulaşım, temizlik, çöp toplama ve atıkların sağlıklı işlenmesi gibi temel alt yapı sorunlarını köklü bir biçimde adım adım çözmeye çalışacağım.
İklimi, meraları ve tarıma elverişli arazileriyle zaten çok elverişli koşullara sahip olan Diyarbekir’in, yeterli ve sağlıklı bir beslenme için gerek duyulan gıdaların üretimi bakımından kendi kendine yetecek bir seviyeye kavuşması hedefiyle gerekli teşvik ve girişimlerin öncülüğünü yapacağım.
Belediyeye ait semt pazarlarında yerli ürünler için özel üniteler açılmasına çalışacağım.
Belediyenin tüm ihtiyaçlarını, öncelikle yerel üreticilerden, sanayicilerden ve esnaflardan satın alarak karşılayacağım.
Belediye’ye ait tüm projelerin ihalelerini, piyasa koşullarını da göz önünde bulundurarak, öncelikle yerel mütteahit ve girişimcilere verilmesini sağlamaya çalışacağım.
Tüm bunlarla birlikte mimarisi, yaygın yeşil alanları, sağlık kurum ve kuruluşları ve dolayısıyla ekolojisiyle Diyarbekir’i acilen ihtiyaç duyduğu refah içinde sağlıklı ve huzurlu bir yaşama kavuşturacağım.
Hep birlikte Diyarbekir’i yeniden kazanmayı başaracağız!
Beni dinlediğiniz teşekkürler.
19 Şubat 2019
Sait Aydoğmuş
Bağımsız Diyarbekir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı