Başkan Barzani: Savaştan daha kötü olanı teslimiyettir, biz teslim olmayız

.

Başkan Barzani, “Savaş en kötü şeydir, savaşa başvurmayı düşünmemeliyiz ancak savaştan daha kötüsü teslimiyettir, biz teslim olmayız” dedi.

Başkan Mesud Barzani, başkent Erbil’de Barzan devrimlerini anlatan kitapların belgelendirilmesi projesi için düzenlenen törende konuştu.

Başkan Barzani konuşmasına, söz konusu kitapları hazırlayan Behram Wledbegi ve Tahran Kürt Enstitüsü’ne teşekkür ederek başladı.

Kürdistan Kurtuluş Hareketi’nin üç sembol ismi olan Şeyh Abdulselam Barzani, Şeyh Ahmed Barzani ve Mela Mustafa Barzani’nin mücadelesi üzerine ilk kez çağdaş akademik düzeyde bir araştırmanın yapıldığını kaydeden Başkan Barzani, “Bu çalışma İran ve Osmanlı arşivlerindeki binlerce belgeye dayanıyor. Kutlu ve değerli bir çalışmadır. Barzani ve arkadaşlarının Aras Nehri’nin geçtiği gün olan 18 Haziran’da, bu törenle tanıtımı yapılıyor. Bu görevi üstlenen herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Başkan Barzani, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ne yazık ki milletimizin tarihi düşmanlarca tahrif edilmiştir. Daima bu kutlu mücadeleyi, birkaç aşiret ve tarafın mücadelesi olduğu ve bir ulusla ilgisi olmadığını göstermeye çalışmışlardır. Birçok kez, ‘haydut ve talancı’ gibi nitelemişlerdir. Ancak bütün bu belgeler, milletimizin mücadelesinin meşru bir mücadele olduğunu kanıtlamaktadır. Kürt alim ve araştırmacılarının bu süreçte kendilerini yormalarını, bu belgelerin izini sürmelerini ve uluslarının tarihini yazmalarını umut ediyorum.

Barzan Hareketi, kutlu bir harekettir. Ne yazık ki bu hareketi gerektiği gibi diğer insanlara tanıtamadık. Şehit Şeyh Abdulselam ve kardeşi Şeyh Ahmed tarafından bu hareket Allah’a kulluk ve insancıl bir temelde kurulmuştur. Bize öyle bir yol çizdiler ki yaşadığımız sürece onunla iftihar edeceğiz. Bu hareket, dini ahlak olarak tanımlayan, din ve ulus birbirinden ayrılmaz olduğunu ve tüm insanlığın kardeş olduğunu belirtmektedir. Zalimlere karşı mücadele farzdır, doğayı, toplumsal adaleti, inanç birlikteliğini savunmak, mücadeleyi aşiretten ulus sınırına geliştirmek gerekir. Bu büyük okulun küçük bir öğrencisi olmaktan büyük iftihar duyuyorum.

İngiliz Şarkiyatçı Wigram, 20’nci yüzyılın başında bölgeye gelmiş, birçok kişiyle görüşmüş ve Şeyh Abdulselam Barzani’nin huzuruna çıkmıştır. Kitabında birçok şeyden söz etmiştir. En dikkat çekici olanı, ‘Benden Londra’yı ziyaret etmem için yardımcı olmamı istedi. Neden Londra’yı ziyaret etmek istiyorsunuz, diye sordum. Şeyh, Kral George ile görüşmek, Kürdistan’ın bağımsızlığından söz etmek istiyorum dedi’ kısmıdır. Şeyh Abdulselam Barzani, gerek yaptığı reformlar gerekse de ulus ve dinle ilgili fikirleri konusunda çağının ötesinden bir insandı. Öyle ki Kürtler, Ermeniler ve Asuriler arasında federal bir devlet kurmak istedi. Bu amaçla Ermeni Adranik Paşa ve Asuri Marşemunu’yle birlikte Rusya’yı ziyaret etti. Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te Çar’ın temsilcisiyle görüştüğünü sanıyorduk ancak 2-3 yıl önce Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Erbil’i ziyaret ettiğinde, Çar’ın kendisinin orada olduğunu anlattı. Bunun kendi arşivlerinde olduğunu söyledi. Dönüş yolunda bazı Kürt hainleri ihanet etti ve Şeyh Abdulselam’ı Osmanlılara teslim ettiler. 1914’te Musul’da idam edilerek şehit edildi. O proje başarılı olmadı, durum değişmedi ancak kardeşi Şeyh Ahmed, onun yerine geçti ve boşluk oluşmasına izin vermedi. O da elinden geleni yaptı. Diğer Kürdistan liderleri Şeyh Said ve Şeyh Mahmud Hafid’le çok iyi ilişkilere sahipti.

Şeyh Ahmed Barzani, bu dünyada bir zahitti. Onun hizmetinde bulunanlar, onun ne kadar büyük biri olduğunu biliyordu. Vefatına kadar da paraya el sürmedi. Bağdat ve Basra zindanlarında elleri ve ayaklarına zincir vurulmuş şekilde kaldı. Bir af dileme mektubu yazması için Nuri Said ve İngilizler ondan birçok kez talepte bulundu. Ancak O, “Ben Allah’tan af dilerim, sizden dilemem” diye buyurdu. 14 Temmuz Devrimi'ne kadar zindanda kaldı, 20 Temmuz 58'de çıktı. O zindandan çıktığında ben küçüktüm, onu karşılamaya gittiğimizi hatırlıyorum. Mele Mustafa, o hareketin Peşmergesidir. Mele Mustafa onların öğrencisidir. O da tüm yaşamını ulusuna hizmete adadı. Aras’ı geçtikleri 53 gün boyunca birçok çatışmaya girdiler. Bu başlı başına kendisi ve arkadaşları için bir kahramanlık nişanesidir.

Barzan 1892’de ilk kez Osmanlı ordusu tarafından yakıldı. Baas’ın yıkılışına kadar Barzan bölgesi, gerek o devletlerin ordusu gerekse de hain ve kölelerin eliyle 16 kez viran edildi, yakıldı. Ancak her seferinde meydan okunarak, bir öncekinden daha iyi şekilde inşa edildi. O direniş silah sayesinde değildi ancak etkili ve güçlü bir silah vardı. O da inanç ve itikat sayesindeydi. 1931 yılında bir İngiliz bir de Irak alayı, haksız şekilde Barzan’a saldırarak Şeyh Hazretlerinin teslim olmasını istedi, Şeyh reddetti. Savaşıldı ve iki alay da yenildi. Ondan sonra bir İngiliz hava kuvveti köyleri bombalamaya başladı. Odakları da Barzan köyüydü. İlk kez bir zaman ayarlı bomba deneniyordu. 2-3 bomba atıldı, o dönemki insanlar uçağın ne olduğunu pek bilmiyordu ki zaman ayarlı bombayı bilsinler. Birçok kadın ve çocuk bombanın etrafında toplandı. Bir tanesi gece yarısı patladı, köyün çocuklarının neredeyse tamamı şehit oldu.

Barzanilerin eğitimi hakkında bir başka örnek vereyim. Savaş 1932’ye kadar sürdü. Bu sefer de Türkiye’ye gitmek zorunda kaldılar. Barzan köyü yakınlarında bir çobanı İngiliz ve Irak alay komutanlarının yanına getirip Şeyh’in nerde olduğunu sordular. O da ‘Size söylemeyeceğim’ dedi. ‘Biliyor musun nerde olduğunu’ diye sordular, ‘Evet biliyorum’ dedi. ‘Peki nasıl bize söylemezsin’ dediler, o da, ‘İhanettir, söylemem’ dedi. ‘Bilmiyorum de ki seni bırakalım’ dediler, o, ‘Biliyorum ama size söylemem, yalan da söylemem’ dedi. ‘Madem o kadar inançlısın, git o zaman’ dediler."

KIRMIZI CEMEDANİNİN HİKAYESİ

"Bir başka hikaye var. Birçok kişi, ‘Barzaniler neden kırmızı cemedani takıyor’ diye sorabiliyor. Bunu da açıklamak istiyorum. 1932’den sonra Barzaniler Türkiye’ye göç etti. İmkanı olan gitti, olmayan kaldı. O zaman Kürdistan’da sarık vardı, üç renkliydi; mor, yeşil ve siyah. Barzan’da da diğer bölgelerde olduğu gibi kendi zevklerine göre bir renk seçip bağlıyorlardı. Daha sonra pazara cemedani geldi. Şeyh Ahmed Barzani kırmızı cemedani bağladı. Onun sevgisinden, tüm Barzan müritleri de kırmızı cemedani bağladı. İlan edilen örfi hükümlerden biri de kırmızı cemedani bağlama yasağıydı, bağlamanın cezası da idamdı. Bir gün bir polis müfrezesi Barzan köyü yakınlarında, kırmızı cemedani bağlayan genç bir delikanlıyı görüyorlar ve onu cemedanisiyle boğuyorlar. Cesedini de dönemin kaymakamlık merkezi olan Bilê’ye sürüklüyorlar. Bu olayın ardından kadınlar ve çocuklar hükümet binasına saldırıyor, tarıyorlar. Çok sayıda kişi şehit oluyor, yaralanıyor. Ertesi gün Barzan’ın 12 kanaat önderini getirip halkın gözü önünde idam ediyorlar. O günden beri bu bir meydan okuma sembolü oluyor. Kırmızı cemedani bağlamamanın anlamı düşmanın zorbalığına ve zulmüne teslim olmaktır. Bu kırmızı cemedaninin hikayesidir. Rejimlerle olan meşru mücadelemizin, milletler arasında bir anlaşmazlığa dönüşmesine izin vermeyen egemenlikle dolu bu tarihle gurur duyuyoruz. Bize göre bu büyük ve kutlu bir şeydir ve bu yolda yürümemiz gerekiyor. Bölge ülkeleri yöneticilerinin bu kitap dizisindeki belgelerde ifade ettikleri, Barzan hareketi ve devrimlerinin direniş, zulmün reddi, adalete inanç, toplumsal barışı koruma ve birlikteliği koruma hareketi olduğunu, aşiret ve bölgesel hareketler olmadığını ortaya koyuyor.”

Tarih boyunca ulusumuza çok zulmedildi. Kendi kendimize de çok zulmettik. Kendimize karşı birçok sözü tutmadık, vefasızlığa maruz kaldık. İki tatlı söze kandık. Keşke şimdi bildiklerimizi 2003 öncesinde bilseydik. Ne yazık ki birbirini kabul etmeme, Kürtleri küçük görme ve haklarının olduğu kültürü kabul görmüş değil. Ne yazık ki… Şimdiki durum, gördüğünüz gibi bölge büyük krizlerle dolu. Birçok bölgede savaş var. Terör halen ciddi bir tehdit. O zaman da biliyordum, şimdi de tamamlanmadığını biliyorum, tamamlanmadığını da görüyorsunuz. Kolay kolay da tamamlanmaz. Irak’ta geçtiğimiz ekim ayında seçimler yapıldı ancak seçim sonuçlarının olduğu gibi uygulanmasına izin verilmedi.”

Başkan Barzani, Irak Anayasası’nın Kürtlere tanıdığı hakların yasadışı bir şekilde elinden alınmasının kabul edilemez olduğunu belirterek, sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini vurguladı:

“100 yılda yıkımdan başka ne elde edildi. Savaş en kötü şeydir, savaşa başvurmayı düşünmemeliyiz ancak savaştan daha kötüsü teslimiyettir, biz teslim olmayız. Birçok kez tehditler duyuyoruz, tehdit ediliyoruz. Kendi içimizde de bazıları Bölge’nin ne kadar ömrü kaldı diye iç geçiriyor. Bu Bölge şehitlerin kanıyla kuruldu, şehit evlatlarının kanlarıyla da savunulacaktır.”

(K24)

Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz