İslam tarihinin en önemli Kürt alimlerinden Bediüzzaman Said-i Kurdi’nin vefat etmesinin üzerinden 61 yıl geçti.
Ünlü İslam alimi Bediüzzaman Said-i Kurdi (Nursi), 23 Mart 1960 yılında 82 yaşında Urfa’da İpek Palas Oteli’nde hayata gözlerini yumdu. 61 yıl önce vefat eden Kurdi’nin Risalei Nur adındaki eserleri dünyanın dört bir yanında onlarca dile çevrildi.
Said-i Kurdi kimdir?
Said Kurdi İslam tarihinin en önemli Kürt düşünürlerinden biridir. 1878 yılında Bitlis’in Hizan ilçesi Nurs köyünde doğan Said Kurdi, 15 yaşında bir medrese öğrencisi iken hocası tarafından verilen Bediüzzamân (zamanın eşsizi) lakabı ismiyle birlikte anılır.
Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen hafıza sebebiyle, önceleri "Molla Said-i Meşhur" diye tanındı. Daha sonra "Zamanın eşsizi" anlamında "Bediüzzaman" unvanı aldı. Talebelik yıllarında temel İslamî ilimlerle ilgili doksan kitabı ezberledi. Kürdistan’ın birçok kentini gezdi.
Van'da kaldığı sürede eğitim metodunu tamamen kendisinin hazırladığı bir medrese kurdu. Esas hedefi, aynı metodun uygulanacağı bir üniversiteyi Kürdistan’da kurmaktı. Bu üniversitede din ilimleri ile fen ilimleri birlikte öğretilecek, etnik diller de serbest tutulacaktı. Bu üniversiteye, Kahire'deki Ezher Üniversitesi'nden hareketle "Medresetü'z-Zehra" ismini verdi.
1900'lü yılların başında 1907 yılında Kürt illerinde Medresetü-z Zehra adında bir İslam üniversitesi kurmak fikriyle İstanbul'a gitti ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret gösterdi. Dini ve fenni ilimlerin bir arada okutulacağı üniversitede Kürtçe eğitim verilmesini istedi.
Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi’nde 5 Aralık 1908 tarihinde kaleme aldığı “Ey Geli Kurdan” sözleriyle başlayan makalesinde Kürtlere çağrıda bulunarak birlik olmalarını istedi.
Birinci Dünya Savaşı’na katıldı, Mart 1916'da Bitlis'te yaralanıp iki buçuk yıl Rusya'da esir kaldı. Ardından Rusya’daki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtulur, Avrupa üzerinden 1918’de İstanbul'a ulaşır.
1925’te Şeyh Said kıyamı sırasında önce Burdur'a, ardından Isparta’ya sürgün edildi. Burada kaldığı 8 yıl boyunca "Risale-i Nur" isimli Kur'an tefsirinin büyük bölümünü burada yazdı. Eserleri ve fikirleri nedeniyle 1935’te yargılandı ve Kastamonu'ya sürgün edildi.
Hayatının yarısını sürgünde ve zindanlarda geçiren Said Nursi, 23 Mart 1960 tarihinde 82 yaşında Urfa’da hayata gözlerini yumdu. Naaşı Halilürrahman Dergâhı'nda kendisine ayrılan yere defnedildi. Ancak iki ay sonra 27 Mayıs 1960'da bir askeri darbe oldu. Milli Birlik Komitesi hükümeti Bediüzzaman'ın kabrinin nakledilmesine karar verdi.
27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren dönemin askeri yönetimine bağlı Alpaslan Türkeş’in de aralarında bulunduğu grup 12 Temmuz 1960’ta Said-i Kurdi’nin Urfa’daki mezarını açarak naaşını bilinmeyen bir yere götürdü.
Bediuzzman Said Nursi’yi dünyanın dört bir yanında takip eden talebeleri “Nurcu” olarak tanımlanıyor.