Celâl Temel
Yirmi yıl önce, yayın sorumlusu olduğum bir dergide[1], “Yaşasın Bencillik!” başlığıyla bir yazı yazmıştım. O zamanlar öğretmenlik yapıyordum ve yazıyı genellikle gençlere yönelik yazmıştım. O yazı,o zaman oldukça ilgiyle karşılandı. Devamında benzer yazılar yazdım. Bu yazıda, o yazıyı da kapsayacak şekilde, Bencillik (Egoistlik), Şovenizm ve Irkçılık konusunda, bencillikten ırkçılığa uzanan yolu değerlendirmeye çalışacağım.
Bencillik, hemen hemen her insanda bir şekilde vardır. İyi çağrışımlar yapmayan bu özellik, neden insana bu kadar egemendir? “Neden tüm insanlar, bir şekilde bencildir? Bu özellik, insanın doğal yapısında mı var, insan genlerinden mi geliyor? Eğitimle düzeltilebilir mi, düzeltilmesine gerek var mı?” gibi pek çok soru akla gelebilir.
Sözlük anlamında “bencillik”, “Yalnızca ya da öncelikle kendi çıkarını, yararını düşünen, her şeyi kendisi için isteyen insan” diye tanımlanabilir. Yalnız insanlarda değil, hayvanlarda da kendini koruma refleksi doğal olarak vardır. Yaşamak için koruma refleksi kaçınılmazdır. Kendini koruyamayan canlının yaşama şansı yoktur. Ancak insan bencilliği, yine insana zarar verecek özellikler taşımaktadır. Bencil, ahlak ve erdemi de kendini koruma içgüdüsü biçiminde kullanır. Kendi çıkarını düşünmeyi, bütün eylemlerinin haklı ve doğru amacı olarak görür ve bunu yaşamın değişmez ve kesin ilkesi yapar.
Bencillik özelliğinin, “Kendisini, kendisinin olan her şeyi değerli, kendine hayranlık duyan,kendisinin dışındakileri değersiz” bulan “Narsist” kişilikle de ilgisi vardır. Ama hastalık derecesinde bozuk bir kişilik özelliği olan narsistlik(özseverlik) veegoistlik(bencillik) elbette farklı insan özellikleridir. Narsist kişiliklerde, bencillik özelliğine daha çok rastlana da bir psikolojik hastalık olan narsizim, egoizmden çok farklıdır. Bencillik özellikleri gösteren bir insanın narsist olduğunu söyleyemeyiz. Burada, bencilliğin tersi bir anlayış olan “kendini hiçleştirme” veya “tapınma” tavrının da savunulacak bir davranış olmadığını belirtmek lazım. O da apayrı bir konudur.
Birçok düşünür, bencilliği, insanın doğal bir özelliği olarak görürken konuyla ilgili zıt görüşler iki ana gruba ayrılmaktadır. Fransız yazar La Rochefoucauld,17. yüzyılda, “Bencillik kolundan tutmasa, erdem pek uzaklara gidemezdi.” derken yine bir Fransız,Bernard de Mandeville, 1714 yılında yayımlanan ve çok tartışma yaratan “Arılar Efsanesi” ya da “Genel Zenginliği Yapan Kişisel Kötülüklerdir” adlı eserinde “Mutluluk erdemsiz olmaya bağlıdır, kişiyi mutlu kılan bencilliğidir.” der.
Sokrates, ta MÖ,Mandeville’nin görüşünün tam tersini savunuyor ve “Erdemlerimiz olmazsa, toplumumuz çürür.” diyordu. La Rochefoucauld, “İki yüzlülük, kötülüğün erdeme saygısıdır.” derken insanın kötülük yapmasını doğal ve kaçınılmaz görür. Mandeville’nin arılar topluluğu gibi, “İnsanlar bencil olmadıkları, birbirlerini kıskanmadıkları, azla yetindikleri takdirde toplum ıssız bir çöle döner.” görüşü, “Rekabet olmazsa, ekonomi gelişmez.” diyen Kapitalist görüşlere çok benziyor. Mandeville,“yaşasın bencillik” derken ve bilim adamları asırlardır bu konularda pek çok tahliller yaparken bencilliğin günümüzde yaptığı tahribatı, anti toplumcu gelişmelerin hepimize verdiği zararları her gün görüyor, yaşıyoruz.
Erdem ve paylaşmanın zıttı olarak bencilliğin, kişiye mutluluk getirdiği söylense de başka kişilerin hak sınırlarına dayandığında, toplum için büyük sorun olmakta, çekilmez hâle gelmektedir .Bu yüzden yukarıda belirttiğimiz gibi, Tolstoy, kendi mutluluğundan başka hedefi olmayanı, yani bencili “kötü insan” kategorisine koyuyor.
Çocuktaki “ben” duygusu çok masumdur. İnsanın yaşı ilerledikçe bu masumiyet kaybolur ve insanda gelişen bencillik, başkalarının haklarına bir saldırı şekline dönüşebilmektedir. Bazı insanlarda ileri yaşlarda, bencillikten çok paylaşma kültürü artabilir, toplum için bir şeyler yapmanın çabası öne çıkabilir. Böyle insanlar, içinde yaşadıkları toplum için kaygı taşırlar. Bu onların mutluluğuna da engel değildir. Aksine, başka insanlar için iyi şeyler yapmak, kendilerini de mutlu eder. Bazı insanlar ise her şeyin merkezine kendilerini koyarlar, kendilerine kişisel çıkar sağlamanın peşindedirler. Hep bir şeyler almanın ama hiçbir şey vermemenin telaşındadırlar. Tüm ilişkilerinde, kurgu kendi çıkarları üzerine kuruludur. Böyle olanlar, bencillikleriyle mutlu da olmuyorlar, topluma da bir şey vermiyorlar.
“Erdemlerimiz olmazsa, toplum çürür.” diyen Sokrates’i de “Yaşasın bencillik” diyen Mandivelle’yide haklı bulanlar var. Mandeville ve benzer düşünürlerin görüşleri ahlak felsefesine de günlük yaşamdaki pratiğe de aykırıdır. İnsanlığın doğuşundan beri, insanın doğasında var olan bencilliği düzeltmenin çabaları vardır. Eğer bireysel çıkarlar, genel çıkarlarla çatışmasaydı asırlardır erdemlilik mücadelesi verilmezdi.
Bencilliğin topluma verdiği zararları yok etmek için hep uğraş verilmiştir. Doğru bir eğitimle bencil yerine paylaşmasını bilen insanlar yetiştirilebilir. İnsan bencillikten kurtulduğu oranda daha insani davranışlar ortaya koyabilir. Yardımseverlik, merhamet ve vicdani davranma, insanların olumlu özellikleri olarak kabul edilir.
Paylaşmayı bilmeyen, hoşgörüsüz ve toplumculuğa karşıt olan bencil insan, diğer insanlar için daima sorun olabilir.BENCİL, KENDİSİNE GÜL, ÇEVRESİNE DİKENDİR.Bencillik, kollektif davranmayı zorlaştırır, ortak yaşamı zehirler.Bencil düşünen, bencil davranan, her şeyden bencil sonuçlar çıkaran insan, diğer insanlar için yaşamı çekilmez hâle getirir. Bencilin bazı özellikleri ve marifetleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a)Bencil’le kolektif çalışma yapılamaz. Ekip çalışması diye bir şey tanımaz. Bir örgütlenmenin üyesi olma, bazı ilkelere bağlanma, toplumsal kurallara uyma ona göre değildir. Yüksek egosuyla, topluma karışmakta zorluk çeker. Paylaşma kültürü, hiç tanımadığı bir olgudur.
b) Hep o haklıdır. Herkes onun haklarını elinden almak için uğraşıyordur!
c) Trafikte yol onundur. Önündeki tüm araçlar yana çekilecek, o istediği gibi davranacaktır. Diğer sürücülerin sinirlerini bozmak, trafiği alt üst etmek, kazalara neden olmak, hep o bencil tutumunun doğal sonucudur.
d)Daha çok kazanmak, bencilin bitmek tükenmek bilmeyen hırsı, kapitalist sistemin günümüzde yarattığı en büyük tahribattır. Bireyin girişimciliği, yaratıcılığı elbette desteklenmelidir ama bencilliğin sömürüye de kaynaklık ettiğini görmeliyiz. Bencillik, kapitalizmin küçük canavarıdır deniyor. Bu küçük canavarların, emperyalizmi de yarattığı söylenebilir!
e) Bencil,“biz” i bilmez, o hep “ben” der. Almasını bilir, vermesini bilmez. “1” verse bile, “1000” i nasıl alacağının hesabı ile verir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemez.
Bencillikten Irkçılığa, Faşizme
Bencil kişinin bencillik serüveni, genellikle kendisiyle bitmez. Bencilliği geliştikçe, yolu şovenizme, ırkçılığa kadar çıkar. Bencil kişi hep haklı olduğunu iddia ederken bunu genelleştirip şöyle düşünür: Herkes kendisine, sonra ailesine, sonra mahallesine, sonra şehrine ve en sonunda ulusuna karşıdır. Tüm dünya, mensubu olduğu halka düşmandır. Bu yüzden uydurulan çeşitli komplo teorilerine inanmaktadır.
Bencilliğin ırkçılıkla olduğu gibi milliyetçilikle (ulusçuluk) de ilgisini kuran toplum bilimciler vardır. Bencilliğin genelleşmiş bir şekli olarak,“Kendi ırkını veya ulusunu üstün görme, ırkını veya ulusunu körü körüne, bağnazca savunma, aşırı ulusçuluk” şeklinde tanımlanan ırkçılık, genellikle, bilerek veya bilmeyerek milliyetçilikle karıştırılır. Başka ulusları düşman görme temelinde gelişen ırkçılık veya aşırı ulusçuluk, ulusları birbirine kırdıran baskı düzeni olan “faşizm” e de ulaşır. Milletini, yurdunu sevmek, ezilen halkının kollektif çıkarı için, sömürgeleştirilen halkı için özverilerde bulunmak şeklinde gelişen “milliyetçilik” veya “yurtseverlik”,“şovenizm” ve “ırkçılık” familyasından sayılmamalıdır.
Milletinin kurtuluşu için çalışmak, milletinin davasına gönül vermek şeklinde de gelişen milliyetçilikle ırkçılık çok farklı olgulardır.Egemen ulus bireylerinin milliyetçiliği, elbette ezilen ulus bireylerinin milliyetçiliğinden farklıdır. Ezilen ulus bireyleri de bencil olabilirler ama isteseler de ırkçı olamazlar. Haksızlığa uğramış bir grubun veya bir ulusun hakları için mücadele veren insanın ırkçılıkla bir ilgisi yoktur. Ulusu için, halkı için canını bile verebilenin, bencillikle ne ilgisi olabilir?..
Bir ideoloji olarak milliyetçilik, başka ulusların düşmanlığı üzerine kurulursa evrenselliğe, insancıllığa terstir; genellikle ırkçılığa, hatta faşizme kadar ulaşır. Elbette “Tüm benciller, aynı zamanda ırkçı olurlar ya da tüm ırkçılar bencil insanlardır.” şeklinde bir önerme de doğru değildir. Ama genelleşmiş bencilliğin şovenizmle, ırkçılıkla ilgisi vardır. Bencilin aç gözlülüğü ile ırkçınınyayılmacılığı birbirine çok benziyor. Kötü çağrışımlar yapan “ırkçılık” ve “şovenizm”, iyi çağrışımlar yapan “milliyetçilik (ulusçuluk)” aynı familya içine alınsalar daçok farklıdırlar. Kısacası,“IRKÇILIK, GENELLEŞMİŞ BENCİLLİKTİR.”şeklinde bir sonuç çıkarılabilir.
Bencillik ve Kürdlerdeki “Ez û Ez (Ben ve Ben)” Hastalığı
Kürdler arasında şöyle bir söylem vardır: “Gundêbêrez, mala bêpez û zilamê dibêje‘ez û ez’, ne tiştekin.” (Bağsız köy, koyunsuz ev ile ‘ben ve ben’ diyen adam, bir şey değiller.)
Bu anlamlı söze rağmen, özellikle Kürd önder ve aydınları arasında, bir nevi bencillik olarak, “Ben ve Ben” anlamına gelen“Ez û Ez” anlayışı oldukça yaygındır.Bireysellik, egoistlik (bencillik), kıskançlık-çekememezlik (hesûdî-çavnebarî), grupçuluk, uzlaşamama gibi pek çok olumsuz niteliği içinde barındıran bu tavır, dünden bugüne Kürd ulusal birliğini hep engelledi. Yaklaşık üç yüz elli yıl önce Kürd Bilgesi Ehmedê Xanî bu durumdan şikayetçi oldu.
Tarihsel olarak Kürd ulusal mücadelesinde olumsuzluklar yaratan bu durum, günümüzde de büyük oranda devam ediyor. Kürd aydını üzerine sosyolojik çalışmaları da yapan İsmail Beşikci, yakın zamanda verdiği bir konferansta, bu konuda Kürd önderlerine şöyle bir yol gösteriyor: “Kürd önderleri, Kürd örgütleri birbirlerine taviz verirlerse bir şey kaybetmezler, büyürler, düşmanlarına taviz verirlerse kaybederler, küçülürler.”
Kürd önderlerin yaygın Ez û Ez tavrı, çoğunun aynı zamanda egoist (bencil) olmasından kaynaklanıyor olabilir. Ez û Ez tavrı gibi, Kürdler arasında, kendini yüksek görme, kibir anlamına gelen “kure” ifadesi de çok kullanılır. Kürd halkı kureleri sevmez.Günümüzde belkikure tavrı azaldı ama Kürd önder ve aydınları arasında hâlen “ben, ben” anlayışı oldukça yaygındır. Hep kendini haklı, başkalarını haksız gören, kendini beğenmişlik tavrı, en küçük görüş ayrılığını çokça büyüten bencil anlayışlar, kollektif çalışmanın veKürd ulusal birliğinin önünde büyük engellerdir.
Kürd ulusal mücadelesinde, bencil anlayışlar sonucu, bir tarafta küçük grupçuklar oluşurken diğer tarafta bu anlayışın tersi gibi görünen, kendisini hiçleştirme, bir lidere, bir kültetapınma anlayışı da yaygındır. “Ben, ben” anlayışı da “ben hiçbir şey değilim” anlayışı da ulusal mücadelenin önünde engel davranışlardır. Elbette, Kürd ileri gelenlerindeki,kure, hesûdî, ez û ezveya tapınma gibi olumsuz özellikleri, Kürd etnik yapısı veya genetiği üzerinden değil, toplumsal şartların yarattığı bir sosyal olgu olarak görmek gerekir. Durumun neden böyle olduğu, bilimsel araştırmalara konu olacak niteliktedir.
“Ben”i değil “biz”i, “ırk”ı veya “din”i değil “insan”ı merkeze alan anlayışların toplumlara egemen olması, insanlar arası kavganın önlenmesi ve dünya barışı içinde gereklidir.
Sen de varsın, senin dışında bir dünya da var. Bencil de olma kendini hiçleştirme de…
CT
[1]Üniversite Yolunda GENÇLİK, Mersin Test-Teknik Dershanesi Yayın Organı, Sayı: 37, 2004