Benden söylemesi

Aydın Doğan

Türkiye’de yeni bir ‘fenomen’ oluşturuluyor: Seçimi kazandığı halde mazbatası elinden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu! Kendisinin de beklemediği bir ilgi O’nu, altından kalkması zor bir yükün altına doğru itiyor.

Anlaşılan, ağız tadıyla bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapamayacak! Kendisinin böyle bir düşüncesi olmayabilir -ki vardır- eldekinden mustarip toplumun çaresiz kısmı, O’nu, bütün dertlerinden kurtaracak bir ‘sihirli değnek’ olarak görüyor, yapabilirse, devletin tepesine oturtması için ileriye doğru itecek. 

Mümkün mü?

Mümkün!

Her gün biraz daha yıpranan, yıprandıkça hırçınlaşan, sorunlara çözüm bulmak yerine onları görmezden gelerek çözdüğünü sanan iktidar bloku, İstanbul seçimini kaybederse bunun yolu açılmış olacak. Diplomatik, ekonomik, politik olarak hareket alanı oldukça daralan iktidar, ‘Türkiye’nin bekası’ bakımından zaten ciddi bir sorun haline gelmiş durumda; İstanbul’u kaybetmesiyle eksik olan toplumsal taban sorunu da görülür olacak ki, bu şartlar altında hiçbir şey olmamış gibi hareket etmesi mümkün değil.

Bu durumda ’Üç vakte kadar’ erken seçim istekleri dile getirilecek. Farklı özlem ve amaçlara sahip muhalefet, Ekrem İmamoğlu gibi bir ‘lideri’ bulmuşken büyük bir ihtimalle harekete geçecek. 

Peki umduğunu bulacak mı?

Hayır, bulamayacak!

Neden mi?

‘Farklı özlem ve amaçlara sahip muhalefet’, mevcudun değiştirilmesi konusunda hemfikirdir fakat gelecekte olması gereken konusunda oldukça farklı yerlerde durmaktadır. Türkiye cenahında yer alan muhalefet anlaşmanın bir yolunu bulur fakat İmamoğlu üzerinden iktidar blokuyla hesaplaşmaya çalışan Kürt ve Alevi toplumu, bir müddet sonra, büyük bir ihtimalle, hayal kırıklığına uğrayacak. Erdoğan iktidar olduğunda büyük bir beklenti vardı. Hepsi hüsranla sonuçlandı. Bu kadar olmasa da İmamoğlu da yeni bir hayal kırıklığı olacak!

Bunun iki sebebi var.

Birincisi, İmamoğlu’nu sahiplenmek ve kullanmak konusunda en avantajlı durumda olan T.C. Devleti, içerdeki sorunları olumlu yönde çözmek konusunda henüz bir kanaate varmış değil. Sorunları görüyor fakat onları çözmek yerine bastırmayı deniyor. Başkanlık sistemine geçişin birinci sebebi, mevcut rejimin değişmesi gerektiğini gündemde tutan Kürt meselesini bütünüyle siyaset dışına çıkarmaktı. Büyük oranda başardılar.Görünür olmaktan çıkan Kürt meselesi böylece çözülmüş olacak!

İmamoğlu, mevcut rejimin sahipleri için, artık yıpranan, içerde ve dışarda iş görür olmaktan çıkan Erdoğan iktidarının yerine, aynı rejimi ayakta tutmak kaydıyla farklı şeyler söyleyen bir yeni iktidar oluşturmak için oldukça elverişli bir araçtır. ‘Farklı özlem ve amaçlara sahip muhalefet’, ‘her şey çok güzel olacak’ umuduyla canla başla çalışadursun, İmamoğlu’nu çoktan kuşatmış güçler, kendi geleceklerini kurtarmak için ihtiyaç duydukları zamanı bulacaklar.

İkincisi, kitlelerin umut bağladığı İmamoğlu, Türkiye’de yaşamasına rağmen Türkiye’nin sorunları konusunda gerekli entelektüel birikime ve onları çözmek için ciddi bir siyasi cesaret ve kararlılığı sahip değildir. Siyasal bir amacı yoktur İmamoğlu’nun. Ne bir Ecevit ne de bir Erdoğan’dır. Türkiye tarihinde Ecevit ile Erdoğan, egemenlere rağmen egemenlerin düzenini koruyan liderlerdir. Ecevit, 1970’lerde yükselen sol dalgayı kırmayı başarmış, kendi programıyla burjuvaziyi ikna etmeye çalışmış bir liderdir. Amaçları, mensubu olduğu partiyi terk edecek kadar O’nu motive etmiştir. Bu türden bir başka lider Erdoğan’dır. Erdoğan, sahiplenmiş olduğu ideoloji çerçevesinde gerekli olan donanıma sahip, politik olarak bu cenahta pişmiş, amaçları konusunda riskler alan, gerektiğinde partisini ve arkadaşlarını saf dışı eden bir liderdir. Orta-doğunun ve Türkiye’nin en hareketli döneminde başlıca iki büyük sorun olan ‘İslam’ ve ‘Kürt meselesini’ büyük bir beceriyle rejimin lehine kontrol altında tutmayı başarmıştır.

Peki İmamoğlu?

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlar hakkında siyasal bir perspektife ve entelektüel donanıma sahip midir? Bunu izah edebilecek biri var mıdır? Ne yazık hayır! İmamoğlu, şartlar itibariyle muhalefet gibi düşünen, iktidarın yaptığı hiçbir şeyi yapmayacağını vaat etmek dışında yeni bir düşüncesi olmayan vasat biridir. Gittiği her yerde yöre halkının duygularına hitap eden fakat Türkiye ve Kürdistan sathında düşünüldüğünde birbiriyle tezat görüşlere sahip olduğu rahatlıkla görülebilecek İmamoğlu, günün ihtiyaçlarına cevap vererek oy almaya çalışan bir politikacıdır. Türkiye’nin gerçeklerinden kalkan kendine özgü görüşleri olan biri değildir. Mevcut iktidardan kurtulmak için tek seçenektir fakat gelecek açısından değil büyük sorulara, küçük sorulara bile verilecek bir cevap değildir.

Doğrusu, kitleler de bu yanını hiç düşünmüyor. Geçenlerde Karadeniz ziyaretine çıkan İmamoğlu, Giresun’da bir tür amentüsünü okudu. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kutsallarını andı. Topal Osman’ı anmayı da unutmadı. Topal Osman, Giresun halkı için önemli biridir fakat gerek Kemalist iktidar ve gerekse Kürtler, Rumlar için sempatik biri değil. Onur Öymen’den daha alerjiktir. Özellikle Dêsîm’liler için. Eskiden olsaydı İmamoğlu’nun Topal Osman’ı yad etmesi karşısında Dêsîm’liler ciddi bir tepki gösterirlerdi. Şimdi kimse duymadı. Daha doğrusu duymak istemedi. Çünkü herkes için önemli olan mevcut iktidarın değişmesidir. Ondan sonrası büyük bir soru işareti olsa da ‘zamanın ruhu’, hiç değilse ‘farklı özlem ve amaçlara sahip muhalefeti’, baltalarını bir başka gün çıkarmak için saklamaya ikna etmiş görünüyor.

Benden söylemesi. 07.06.2019