Hatice DENİZ*
Silah sesinin melodi gibi gelmesidir Yüksekova’da yaşamak
Sabah kalktım güneşin ilk ışıkları odama vurmuştu. Gözlerimi açtığımda içimi huzur, mutluluk
kaplayan odamda değildim. Van’ın bir mahallesinin hiç alışık olmadığım bir evin odasındaydım.
Kahvaltı hazırlığı kırık kanatlıydı . Annem ve babam o kahvaltıyı mecburen yapıyordu. Yutkunmaları
isteksizdi. Babam her zamankinden daha sıkı tutmuştu ellerimi birlikte geçici bir süre olarak okuyacağım okula gidiyorduk. Ama içten içe o okula gitmek istemiyordum , ağır geliyordu her şey bana.
Okul ağır geliyor
Mahalle ağır geliyor
Özlem büyüyor Yüksekova’ya…
Ama artık hayata karşı daha güçlü olmam gerekiyor .Tıpkı kanatsız bir melek olan babam, bana güneş olup yolu gösteren annem gibi .Onları gördükçe yıkılmamanın, ezilmemenin ne olduğunu daha iyi anlıyordum. Yüksekova ‘ya özlem artıyor özlem artıkça benliğimde Yüksekova ‘ya karşı hasretim ortaya çıkıyor. Ben bile bilmiyordum Yüksekova’nın benim için bu kadar vazgeçilmez bir yer olduğunu, dünyanın neresine gidersem gideyim hep kendimi yabancı görecekmişim gibi hissediyorum. Ama gel gör ki Yüksekova öyle değil insanları, her şeyi bir başka hele ki karşındaki ile konuşurken göğsünden atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, benliğini, her şeyi. Yüksekova insanı bir günlük değil bir ömürlük benim için.
Aklıma ansızın şu söz geliyor hani derler ya bağlanmayacaksın öyle körü körüne o olmasa yaşayamam demeyeceksin işte yaşarsın. Ben de bütün bağlılığıma rağmen bak yaşıyordum işte Yüksekova’dan uzakta. Silah sesinin melodi gibi gelmesidir Yüksekova’da yaşamak. Bildiğin insanların korktuğu bir sese alışması, belki hiç kolay değil ama ben alıştım çünkü bilmiyorsun o korkuya bile alışıyor insan.
Alışmak hiç kolay olmasa da bazen acaba rüyamı görüyorum bu yaşadıklarım gerçek mi, diye düşünürken o korktuğum şey gerçekleşiyor yine. Keşke böyle olmasa bu hale gelmeseydik Yüksekova ile ilgili ne düşünüyorsunuz yazısını yazmasaydım. Onun yerine memleketimin güzelliğini yazsaydım. Bu yaşananların rüya olması için her şeyimi verirdim. Ben bir öğrenciyim ama okula bir ay geç başlayan sonrada öbürleriyle eşit sayılan bir öğrenci. Onun için ben bu dünyanın adaletini kabul etmiyorum.
Benim yaşadıklarım belki hiç kolay değil ama alışmayı öğrendim. Keşke böyle bir şeye alışmasaydım diyorum bazen ama sonra alışmaktan başka çarem olmadığını fark ediyorum. Şu an hislerimin, duygularımın nasıl olduğunu bilemezsiniz. İnsanoğlu öyle bir varlıktır ki sevincinİ de üzüntüsünü de bir arada yaşar, olanı da olmayanı da…
*Bu yazı yüksekovadan Van'a göç eden bir ilköğretim öğrencisinin okuldaki kitap yazma çalışmasında kaleme aldığı yazıdır.