Birlik ve ittifak sorununun ‘’İlacı’’; çalışarak, kitleselleşerek, birlik ve ittifakta inat etmektir
Öncelikle kavramsal düzeyde süregelen bir yanlışlığa dikkatleri çekmek istiyorum.’’Ulusal Birlik’’, ‘’Ulusal Kongre’’ , ‘’Kürtlerin Birliği’’ ,‘’Kürt Partisi’’ gibi söylemlerin ,aslında tüm etnisiteleri, sosyal kesimleri, din ve mezhepleriyle Kürdistan halkını ve onun birliğini ifade ettiği, etmesi gerektiği anlaşılmalıdır.
Bu gerçeklik, Kürtlerin tarihsel olarak maruz kaldıkları inkar, asimilasyon ve imha siyasetine karşı Kürt ulusal bilincinin sahiplenilmesini, geliştirilmesini yok saymak, gereksiz görmek gibi başka bir yanlışlığa bizleri sürüklememelidir.
Bu anlamda birlik, kongre, konferans ve partiler sözkonusu olduğunda, Kürt ulusal davasının, Kürdistan’da yaşayan tüm kesimlerin özgürlük davasıyla bütünleştirildiği bir kombinasyonun sağlanması akla gelmelidir.
Birlik ve ittifağın aktörü de muhatabı da yine bizzat‘’birlik neden gerçekleşmiyor’’ diyen bizleriz
Birlik, ittifak sorunu tartışılırken büyük çoğunluğuyla Kürt siyasetçileri, aydınları olarak sanki başka bir ülkenin birlik ve ittifak sorununu tartışıyormuş gibi davranıyoruz. Ve ne yazık ki, birileri dışarıdan zorlamadıkça, adım atmamayı neredeyse adet haline getirmişiz.
Bir çok siyasi parti, örgüt ve grubun yanısıra , herhangi bir parti ve örgüt ile çalışmayan binlerce bağımsız kadro bu ihtiyaca dikkat çekmekte, eleştiriler getirmekte, ama sonuçta bir bütün olarak bu konuda somut adımlar atılmasında gereken duyarlılık gösterilememektedir.
Ayrıca, açıktır ki, birleşme ve ittifaklarda güç faktörü önemli bir rol oynamaktadır. Elbette ki herkes gücü oranında birlik ve ittifağın bir tarafı ve bileşenidir. Ama, birlik ve ittifakların önemli bir garantisi de kitle bağları ve kitlesel güçtür; zayıf, marjinal yapıların birliği, ittifakı etkili bir sonuca yol açamamaktadır.Güçlü partilerin çoğu kez , güçsüzleri sadece bir ‘’aksesuar’’ olarak gördükleri de gerçekliğin diğer bir boyutunu ifade etmektedir. Güçlenmek için çalışmak lazım; çalışma, aktivite ve kitleselleşme , aynı zamanda birlik ve ittifakları da hızlandırır, daha anlamlı ve etkili kılar.
Evet, bilmeliyiz ki birliklerin, ittifakların aktörleri de , muhatabları da bizleriz. Ve her uzun yol küçük bir adımla başlar. Tek hamlede ne birlik, ne ittifak gerçekleşir.Herkes kendi cephesinden küçük bir yakınlaşma adımı atarsa, sorun çok daha kolaylaşır.
Yoksa birlik ve ittifak sorunu Kürtlerin genetik yapısıyla ilgili tarihsel bir virüs müdür?
Birlik sorunu, kırk akıllının cevaplayamadığı bir soru gibi o kadar çok bilinmeyenli bir denklem haline gelmiş ki, belki de Kürtlerin genetik olarak dünden bugüne taşıdıkları tarihsel bir virüs olarak ele almak gerekir!
Mecazdan somuta dönersek bu virüsün, Kürtleri egemenlik altında tutan devletler ile, Kürdistan’ın da içinde bulunduğu bölgede çıkarları olan büyük devletlerin Kürtler’de tesbit ettikleri bir zaafiyet üzerinden onlar tarafından üretildiğini ve çıkarları gereği yaşatılması için, özel ‘’ilaç’’larla beslendiğini söylemek bir abartı olmasa gerek.
Kuşkusuz bu virüsün etkisini yitirdiği zamanlar olmuştur, fakat bu sefer de, büyük devletlerin çıkarları ile Kürtlerin çıkarları yeterli oranda çakışmamış; bu da Kürtlerin kazanımlarına, siyasal bir statü elde etmelerine engel oluşturmuştur.
Abartısız her Kürd’ün dillendirdiği ilk şey, birlik ve ittifak sorununun bizlere neler kaybettirdiğidir.Ama ilginçtir ki Kürt siyasetçilerinin büyük çoğunluğu bu virüse etkili bir ‘’ilaç’’ geliştirme yerine; ‘’neden birlik ve ittifak yapılamayacağı’’nın teorisini oluşturmaya çalışmaktadırlar. Yani deyim yerindeyse bu virüsü bir ‘’kader’’ olarak görüp, bu virüsle yaşamanın ‘’kaçınılmazlığı’’na bizleri ‘’ikna’’ etmeye çalışmaktadırlar.
Bugün en revaçta söylem ‘’Ne yapalım, çok denedik, ama olmuyor; birlik, ittifak gerçekleşmiyor, bu tür şeylerle vakit kaybetmeyelim, kendi işimize bakalım’’ söylemidir. Bugüne kadar değişik eksenlerde yapılan birlik ve ittifak girişimlerinin başarısızlığa uğramış olması, ne yazık ki, bu söylemin yaşam bulmasına daha uygun bir zemin yaratmıştır. Ama, bu söylemin çoğu kez birlik ve ittifakların oluşmasını, gelişmesini zaafa uğratan negatif bir rol oynadığını görmemiz, belki de birlik ve ittifakların yolunu açacak bir ilk adım rolü görecektir.
Birlik, işbirliği, ittifak Kürtlerin başarısının en temel ve olmazsa olmaz anahtarıdır.Bu konuda tüm yol, yöntem ve araçları zorlamak, aynı zamanda Kürdistani ve ulusal bir görevdir.Ayrı kalmakta ve birlikte yürümemekte ısrar etme hastalığını, inatla tüm ‘’ilaç’’ları , olanakları zorlayarak tedavi etmek zorundayız.
PAK olarak kuruluşumuzun ana felsefesini şu belgi oluşturmaktadır: ‘’Kürdistan sorununun çözümünde program, siyasal perspektif, mücadele ve örgüt anlayışları, birbirlerine yakın olanlar tek partide birleşmelidirler. Farklı program ve siyasal anlayışlara sahip olanlar işbirliği ve ittifaklar geliştirmelidirler.İttifak yapamayanlar, diyalog içinde olmalıdırlar. Diyalog bile geliştiremeyenler ise birbirlerine düşmanlık yapmamalıdırlar’’.
Bu perspektiften hareketle hem siyasal-örgütsel birlik, hem de işbirliği ve ittifaklar konusunda, parti olarak elimizden gelen hiç bir girişim ve fedakarlıktan kaçınmadık; kaçınmıyoruz. Bu anlamda bugün PAK,PSK,PDK BAKUR, Azadi Hareketi ve PAKURD arasında süren işbirliği, aslında uzun yürüyüşte atılmış mütevazi bir adım olarak kabul edilmelidir.Bu çaba daha da geliştirilmelidir.
Açık bir şekilde söyledik, söylüyoruz: Özgürlükçü, demokrat , Kürdistani , milli bir parti için program ve perspektif olarak anlaşabileceğimiz her kesimle, birleşme yolunda ne Genel Başkanımız, ne parti ismimiz, ne yönetimimiz kırmızı çizgilerimiz değildir; Kürdistan özgürlük mücadelesi ve bu onurlu dava , tüm parti ve örgütlerden, liderlerden daha büyüktür, daha değerlidir. Nihayetinde partiler, örgütler bu amaç yolunda birer araçtırlar.Aracı amaca dönüştürmek, tarihsel virüsün nüks etmesinden başka bir şey değildir.
Kuzey Kürdistan’da siyasal-örgütsel birlik ihtiyacı, bu konuda birbirlerini bu ihtiyacın tarafı olarak görenlerin, mevcut tabloyu esas alarak, kimsenin kimseye ‘’gel bana katıl’’ demediği, kimsenin kendisini diğerlerine dayatmadığı,ihtiyacın gerçekleşmesi için fedakarllık ve empatiyle yoğrulmuş bir birleşmeyi gerektirmektedir.Dünün başarısız girişimleri, yol açıcı birer tecrübe olarak değerlendirilmeli; birlik ve ittifaklardan kaçmanın gerekçeleri olmamalıdır.
Kürdistani –Ulusal Kongre ve İttifaklar Sorunu
Kürdistan’ın dört parçasını kapsayacak bir kongre, bir ‘’Ulusal Kongre’’ değişik dönemlerde daha yoğun bir şekilde Kürtlerin gündeminde olmuştur.Geçmişte bu konuda bazı girişimlerin olduğu, ama sonuçsuz kaldıkları bilinmektedir.Denilebilir ki, ‘’Ulusal Kongre’’ konusunda bugüne kadar atılmış en somut adım 2013 yılında Kürdistan Bölge Başkanı Sayın Mesud Barzani’nin ‘’Bu ulusal Kongre çalışmasını sayın Mam Celal ve sayın Öcalan adına başlatıyorum’’ dediği girişimdir. Bu girişim başarıya ulaşmadı ama elbette ki bir tecrübe olarak Kürtlerin tarihindeki yerini aldı.Bu girişimin bir ‘’ulusal kongre’’ olup olmayacağı ayrı bir değerlendirme konusu olabilir, ama, anlayış farklılıkları ve özellikle Kuzey Kürdistan’daki katılımın niteliği ve belirlenme şekli açısından da ciddi tartışma ve sorunlar içeren bir oldu-bitti olarak da hafızalarda kaldı.
Gerek 2013 Yılındaki ‘’Ulusal Kongre’’ girişimi, gerekse bugün yaşananlar, aslında ‘’Ulusal Kongre’’nin ne anlam taşıdığı konusunda bir anlayış birliğinin olmadığını göstermektedir.
Sözü edilen ‘’Ulusal Kongre’’,bağlayıcı bir siyasal programa sahip dört parça Kürt ve Kürdistanlıları temsil edecek söz, yetki ve karar mercii olarak bir ‘’Ulusal Kongre’’ mi dir; yoksa, aslında dört parça Kürt ve Kürdistanlılar arasında işbirliği,yardımlaşma ve dayanışmayı, dünya ölçeğinde de Kürtlerin dostlarını artırmayı hedefleyen bir koordinasyon merkezi midir?
Kürtlerin, Kürdistanlıların genel olarak ‘’gönlünde yatan’’ elbette ki birinci alternatiftir. Ama bugün ortak bir siyasal program etrafında bir araya gelmiş, söz, yetki ve karar mercii olarak tüm dünya Kürtlerini ve Kürdistanlıları temsil edecek bir ‘’Ulusal Kongre’’’nin koşulları yoktur.
Böylesi bir ‘’Ulusal Kongre’’yi engelleyen sebepleri ana hatlarıyla şöyle tarif edebiliriz:
1-Kürdistan’ın her bir parçasındaki siyasi partilerin, diğer bir parçayı egemenliğinde tutan devlet veya devletler ile olan çok boyutlu ilişkileri kimi zorunluluklardan kaynaklı bir realitedir. Ama herhangi bir partinin bölge devletleriyle olan ilişkileri o parçalardaki Kürdistan özgürlük davasına zarar vermemek üzere organize edilmelidir.Güney Kürdistan’ın bir federe devlet olarak bölge devletleriyle geliştirdiği ilişkiler elbette ki partilerin ilişkileriyle aynı kefede değerlendirilemez. Açıktır kiGüney Kürdistan’da Hükümeti oluşturan partilerin İran ve Türkiye ile olan ilişkileri , bu partilerin Kuzey ve Doğu Kürdistanlı partilerle, Kuzey ve Doğu Kürdistan’ın özgürlüğünü ifade eden bir siyasal statüyü içeren bir program altında bir ‘’Ulusal Kongre’’ oluşturmalarına yol vermemektedir, bu da gerçekliğin diğer yüzünü ifade ediyor. PKK’nin İran, Suriye ve Irak ile olan ilişki boyutu da , bu parçalardaki partilerle, bu parçaların özgürlüğünü ifade eden bir siyasal statüyü içeren bir program altında bir ‘’Ulusal Kongre’’ oluşturmalarına engeldir. Rojava Kürdistanı ve Doğu Kürdistan için de kısmen de olsa aynı sorun sözkonusudur.
2- Tek tek Kürdistan parçalarında siyasal partiler arasında yaşanan sorunlar , ‘’Ulusal Kongre’’nin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Nedeni ne olursa olsun, Güney Kürdistan’da yaşanan siyasal kriz, hem Güney Kürdistan’da bağımsızlık yürüyüşünü ve sorunların çözümünü sekteye uğratmakta, hem de‘’Ulusal Kongre’’ye Güney Kürdistan’dan ortak iradeyle katılımın önünü kesmektedir. Rojava Kürdistanı’nda TEVDEM ve ENKS arasında imzalanan Hewler ve Dihok Mütabakatları , PYD, TEVDEM tarafından uygulamaya konulmadı. PYD ve TEVDEM yönetimi, ENKS’nin yönetici ve üyelerini tutuklamakta, siyasal faaaliyetlerine engel olmaktadır. Bu durum, Rojava Kürdistanı’ndan ‘’Ulusal Kongre’’ye ortak bir irade ile katılımın zeminlerini yok etmektedir.PKK, Şengal’de Güney Kürdistan Bölge Hükümeti ve Parlamentosu’nun iradesini yok sayarak, YPŞ adı altında, Heşdi Şabi ile koordineli bir askeri birlik konumlandırmış bulunmaktadır. Güney Kürdistan Hükümeti ve Parlamentosu’nun hükümranlığını tanımayan bu yaklaşımla,‘’Ulusal Kongre’’de bir ‘’ortaklık’’ oluşturulabilir mi? Kuzey Kürdistan’da kendi dışındaki hiçbir siyasal gücü bir ortak, bir aktör olarak görmeyen, sadece kendi siyasetine tabii birer ‘’faktör’’olarak değerlendiren; kendisini eleştiren herkese ağır ithamlarda bulunan; ‘’Çözüm süreci’’ vb. stratejik adımlarda hiçbir siyasal parti ve kesimi bir ‘’ortak’’ olarak görmeyen PKK’nin bu yaklaşımı ile , Kuzeyli diğer partilerle ‘’Ulusal Kongre’’de Kuzeyin ortak iradesi nasıl temsil edilecek?Dört parça Kürdistan’da benmerkezci, tek parti yönetimini dayatan kimi anlayış ve siyasetlerle ‘’ulusal kongre’’ toplamak mümkün müdür?
3-Kürdistan’ın dört parçasındaki tüm etnik, sosyal, dinsel, mezhepsel kesimlerin ortak taleplerini içeren bir programa dayalı söz, yetki ve karar sahibi bir ‘’Ulusal Kongre’’nin şartları bugünkü konjonktürde mevcut değildir. Bizce ‘’Ulusal Kongre’’ yerine, ‘’Ulusal Demokratik Koordinasyon’’ oluşturulabilir. Ama ‘’Ulusal Demokratik Koordinasyon’’a varmadan önce, öncelikle her Kürdistan parçasının kendi iç ittifağını oluşturması lazım. ‘’Ulusal Demokratik İttifak’’ olarak tanımlayabileceğimiz, her parçadaki Kürdistani-ulusal ittifakların da en temel prensiplerde anlaşmaları gerekmektedir; bir ön görüş olarak bu kriterler şunlar olmalıdır:
a-Kürt milletinin ve Kürdistan’ın varlığını kabul etmek.
b- 1921 Yılından beri tüm Kürtlerin benimsediği ve bugün Güney Kürdistan Bölge Parlamentosu’nun da kabul ettiği Kürdistan Bayrağı’nı ulusal bir değer olarak kabul etmek.
c-Bulunduğu parçada Kürdistan’a siyasal statüyü kabul etmek.
d-Kürdistan’da siyasal, sivil ,etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal kesimler arasında , birbirini kabullenme, hak ve özgürlüklerine saygı ve ulusal birliği korumaya dayalı bir demokrasiyi kabul etmek.
e- Kürdistan’ın her parçasındaki halkımızın iradesine saygıyı, kazanımlarını sahiplenme ve korumayı temel bir ulusal belge olarak kabul etmek.
Bu prensipleri ‘’taktik’’ ya da ‘’stratejik’’ herhangi bir sebeple reddeden, programına almayan ,gözardı edenler ile bu prensiplere yaşamsal önemde değer verenler bir ‘’Ulusal Kongre’’de bir araya gelebilirler mi? Israrla ‘’Ortak Vatan, Demokratik Ulus ve Demokratik Cumhuriyeti’’ değişik versiyonlarla dört parçada da savunan, ‘’ulusal devlet anlayışı miyadını doldurmuştur’’ diyerek aslında Kürdistan’da bir siyasal statü ve devletleşme fikrine ‘’hayır’’ diyen, ulusal, stratejik bir çok değeri ‘’taktik’’ derekesine indirgeyen bir yaklaşım ile ‘’ulusal kongre’’ hangi esaslar üzerinde topanabilir? Ayrıca zaten PKK’nin organize ettiği ‘’Kongreya Netewi ya Kurdistanê-KNK’’ adı altında bir oluşum varken, bu yeni Kongre önerisi niye PKK tarafından gündeme getiriliyor? ’’Ulusal Kongre’’ gibi büyük bir tarihsel ve ulusal öneme sahip bir değeri, bu şekilde işlevsizleştirmek, olur olmaz şekil ve yöntemlerle ‘’kurmak’’, gündemleştirmek, grupsal çıkarlarla amacından uzaklaştırmak, pasifize etmek, hatta değerini düşürmek, hangi ‘’ulusal’’ amaca hizmet edebilir?
4- ‘’Ulusal Demokratik Koordinasyon’’, Kürdistan’ın dört parçası arasında işbirliği, dayanışma, yardımlaşma, uluslararası diplomaside ortak proje , ilişki ve desteklerin sağlanması misyonuyla oluşturulmalıdır. Ve dört parçada oluşturulacak olan ‘’Ulusal Demokratik İttifakların’’ ortak üst koordinasyon merkezi olmalıdır. ‘’Ulusal Demokratik Koordinasyon’’, her parçanın, bir diğerinin talep ve mücadele anlayışına engel oluşturmamak kaydıyla, kendi siyasal statü ve stratejisinde özgür olduğu, bir parçanın diğerlerine herhangi bir startejiyi dayatmadığı ve bu konuda ortak bir siyasi statü hedefini zorlamayan bir merkez olmalıdır. Bugün dört parçanın realitesi, ortak bir siyasal statü hedefi ve stratejiye sahip ya da bir parçanın siyasi statü modelinin diğer parçalarca da kabul edildiği söz, yetki karar mercii bir ‘’Ulusal Kongre’’ yerine, dile getirdiğimiz misyona sahip bir ‘’Ulusal Demokratik Koordinasyon’’u daha bir gerçekleşebilir kılmaktadır.
Bu tarihsel dönemeçten nasıl kazançlı çıkabiliriz?
Tüm aktörlerin her seferinde dile getirdiği gibi, haritaların yeniden çizildiği bir süreçten geçiyoruz.Dünya’nın da, Kürtlerin de Sykes-Picot dünyası ve Kürtleri olmadıkları aşikardır.Ama Kürtler ulusal çıkarları temelinde birlikte ve koordinasyon içinde hareket etmedikleri müddetçe, dünya nezdinde bir muhatap olarak kabul edilemezler.
Bugün, tarihsel olarak ilk kez bu buyutta dört parça Kürdistan’ın kaderi birbirini etkilemektedir. Ama bu durum her parçanın gerçekliğini hesaba katarak , Kürtlerin bir birlerine yardımcı olmalarını gerektirmektedir; birbirlerine sorun çıkarma ve dayatmalarda bulunmalarını değil.
Dünya devletlerinin, özellikle ABD ve Avrupa devletlerinin çıkarları ile Kürtlerin çıkarları önemli oranda çakışmaya başlamıştır. Bu Kürtler için büyük bir destek ve şanstır.
Ama Kürtleri egemenlik altında bulunduran devletler de büyük devletlerle çok boyutlu bir çıkar ilişkisi içindedirler. Kürtler olarak bu tarihsel dönemeçten kazançlı çıkabilmemiz için öncelikle her parçada iç birliği sağlamamız ve şu konularda olmazsa olmaz diyebileceğimiz şu adımları atmamız lazım:
1-Güney Kürdistan’da bağımsızlık artık bir siyasal talep olmaktan çıkmış, Güney Kürdistan’ın varlık-yokluk meselesine dönüşmüştür. Güney Kürdistan’lı partiler acil bir şekilde iç siyasal krize son vermeli ve bağımsızlık ilanı için somut, geri dönülmez bir yol haritasını ortak irade ile oluşturmalıdırlar. Büyük, etkili çoğunluk buna evet dediği anda, herkes bu iradeye saygı duymalı ve bu konuda kesin adım atılmalıdır.Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı tüm Kürtlerin ‘’makus talihi’’ni değiştirecektir. Kürtleri egemenlik altında bulunduranlar bu gerçekliği Kürtlerden daha net görebildikleri için, tüm güçleriyle bunu engellemenin plan ve staratejilerini geliştiriyorlar. Ama ne yazık ki, Kürtler o oranda hassas ve duyarlı değildirler. Kürdistan Bölge Başkanı Sayın Mesud Barzani, PDK-YNK stratejilk ittifakını tüm boyutlarıyla bir kez daha yaşama geçirme , siyasal krizi çözme, parlamentoya işlerlik kazandırma ve tüm fedakarlıkları göstererek mutlaka bağımsızlığın geri dönülmez kapısını açma gibi ulusal-tarihsel bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır.Tüm taraflar da sayın Mesud Barzani’ye gerekli olan destek ve yardımı göstermelidirler.
2-Rojava Kürdistanı’nda Hewler ve Dihok Mutabakatları’nın mutlaka uygulanması sağlanmalı, ortak bir askeri, siyasi, ekonomik yönetim oluşturulmalıdır. PYD, TEVDEM bu konuda mutlaka ikna edilmelidir. Kürtlerin Rojava Kürdistanı’nda bugün oluşturacakları ortak yönetim, 1991 Yılında Güney Kürdistan’daki ‘’Bereyi Kurdistani’’nin oynadığı tarihsel role benzer bir rol oynayacaktır. ‘’Bereyi Kürdistani’’ 1991-2003 arası fiili, 2003 sonrası da resmi Federe Kürdistan Yönetimi’nin temellerini atmıştır. ENKS, TEVDEM ve tüm Kürt partilerinin ortak yönetim ve iradesi Rojava Kürdistanı’na bir siyasal statünün kapısını açacaktır.
3- Doğu Kürdistan’da birleşebilecek parti ve örgütler hızlı bir şekilde birleşmeli, ittifak yapabilecekler de ittifaklarını oluşturup, ABD ve diğer uluslararası güçlerle de güven verici bir ilişki içinde, İran rejimine karşı ulusal birlikle bir duruş sergilemelidirler.
4-Kuzey Kürdistan, diğer Kürdistan parçalarını önemli oranda etkileyecek ‘’Kürdistan’ın siyasal fay hattı’’ niteliğindedir.Kuzey Kürdistan siyasetinde bu tek seslilik aşılmalı, mutlak bir balans oluşturulmalıdır. Siyaset yapmayı, PKK’nin yanlışları üzerinde siyaset yapmaya indirgemeden, kendi program, perspektif, söylemleri ile kitlelerle kucaklaşabilecek , güçlü bir özgürlükçü, demokarat Kürdistani partiye ihtiyaç vardır. PAK bu yolda en önemli aktör olarak bu ihtiyacı örgütleyecek, büyütecek her adımın içinde olacak; kendi kitle çalışmasıyla bu süreci hızlandıracaktır. PAK , Kuzey Kürdistan’da gençliği, kadın potansiyelini, toplumun her kesiminden, her etnisite, din ve mezhepten toplumda karşılığı olan etkili şahsiyetleri kucaklamayı, örgütlemeyi ve bu temelde kitlelerle kucaklaşmayı en önemli hedeflerinden biri olarak belirlemiştir.30 Yılı aşkın bir süredir Kuzey Kürdistan siyaseti tek sesin, tek rengin egemen olduğu bir tabloyu yaşamaktadır.Çok renkli, çok sesli bir siyasete ihtiyaç vardır. Bunun da dinamosu güçlü bir Kürdisani parti ve güçlü bir ulusal demokratik ittifaktır. 30 Yıl öncesinin formatları bir tarafa bırakılarak, siyaseti sadece nostaljik bir avunma olmaktan kurtararak, geçmişin tecrübeleriyle ve yeni dünyanın, yeni Kürdistan toplumun sosyolojik, psikolojik, siyasal, ekonomik yapısının bilimsel analizine dayalı yeni , modern anlayış, yöntem ve araçlarla Kürdistan halkına yeni bir yol açılabilir, açılmalıdır.
Bu bağlamda binlerle ifade edilen Kürdistani bağımsız kadroyu, kendilerine en yakın gördükleri siyasal bir partide aktif, örgütlü çalışma için adım atmaya; aynı ve yakın düşünen parti, örgüt ve kesimleri de tek partide birleşmeye bir kez daha çağırıyoruz. Enerjimizi dağınık, bölük pörçük bir tablo ile heder etmeyelim.Bu birleşme ulusal demokratik ittifaklara da yeni bir dinamizm getirecektir.
Bugün PAK,PSK,HAKPAR, PDK BAKUR, PDKT,ÖSP’nin ne yerel seçimlere, ne de genel seçimlere parti olarak katılabilecek gereklilikleri yerine getiremediklerini önyargısız, objektif ve samimi bir şekilde değerlendirmek bile, gerçekliğimize tutulan en iyi aynalardan birini oluşturacaktır.