Roni Margulies / Serbesiyet
Diyarbakır’da yıllardır ciddi bir trafik sorunu yaşanıyor. Tomalar, zırhlı araçlar -çoğu çocuk ve yaşlı- insan ezip duruyor. İnternette birkaç dakikalık bir arama, sorunun boyutlarını hemen gözler önüne seriyor. “Peki,” diyeceksiniz, “Yozgat, Tokat veya Çorum’da çok sayıda vatandaş zırhlı araç, Kirpi veya TOMA altında kalıp ölüyor mu?” Kısa cevap, “Hayır, ölmüyor…” Çünkü bu bir Kürt sorunu.
Bazı okuyucular kuşkusuz hatırlayacaktır, Türkiye’de bir zamanlar bir “Kürt sorunu” vardı. Allah’a şükür, artık öyle bir sorunumuz kalmadı. Ne oldu, nasıl oldu, ben de pek anlayamadım, ama belli ki Kürtler sorun olmaktan çıktı.
Ve mesele “Seçimlerde Kürtler kime oy verecek?” sorusuna indirgenerek basit bir seçim taktiği sorunundan ibaret hâle geldi.
Tabii bu, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde hiçbir sorun kalmadı, hayat artık toz pembe anlamına gelmiyor.
Örneğin, Diyarbakır’da yıllardır ciddi bir trafik sorunu yaşanıyor. İnternette birkaç dakikalık bir arama sorunun boyutlarını hemen gözler önüne seriyor. Siz zahmet etmeyin, ben kendi yaptığım aramanın sonuçlarını özetleyeyim.
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 11 Eylül 2019’da sürücüsü olduğu zırhlı araçla beş yaşındaki Efe Tektekin’i ezerek öldüren polis memuru İ.A.’nın yargılandığı davanın ilk duruşması 4 Şubat 2020’de görülmüş. Çocuğu görmesinin imkânı olmadığını ve araçta kamera sisteminin bozuk olduğunu belirten İ.A., “Biz devlet adına görev yapıyoruz, önce kendi güvenliğimizi alırız” demiş.
Üstelik avukatlar da etkili soruşturma yapılmadığını iddia etmiş, çünkü dosyada bölgedeki güvenlik kameraları görüntüleri, sürücünün sürücü belgesi ve araç kamerası görüntüleri yokmuş. Ve dosyadaki bilirkişi raporunda Efe aslî, araç sürücüsü ise kısmî kusurlu sayılmış. Yani çocuğun ölümünün asıl suçlusu çocuğun kendisiymiş.
Efe’nin 85 yaşındaki dedesi Mehmet Tektekin de 6 Haziran 2018’de, yani torunundan bir yıl kadar önce, aynı bölgede bir TOMA’nın çarpması sonucu ölmüş.
Yine Bağlar ilçesinde 27 Aralık 2019’da yolda yürüyen 34 yaşındaki Cihan Can’a çarparak öldüren zırhlı çevik kuvvet minibüsünün sürücüsü polis memuru H.A. hakkında ‘taksirle ölüme sebebiyet vermek’ suçundan açılan davanın ilk duruşması 16 Ekim 2020’de görülmüş.
Sanık H.A., olay günü havanın karanlık ve yağışlı, trafiğin de yoğun olduğunu, sokağı döndüğü esnada araçta hafif bir sarsıntı hissettiğini söylemiş. Şöyle demiş: “Ancak olay yerinin yakınında fırın olduğu için odun olabileceğini düşündüm. Aksi bir durumda herhangi bir canlıya çarptığımı düşünseydim aracımı anında durdururdum. İkinci sarsıntı daha büyük olduğu için aracımı durdurdum. İndiğimde yaralı şahsı otobüsün arka tekerleğinin altında yatar durumda buldum. Olayın verdiği korku ve telaşla aracı üç metre daha ileri götürdüm.”
Lice’de 14 Haziran 2017 tarihinde yaşlılık maaşını almak için gittiği ilçe merkezinde trafiğe kapalı Mümin Ağa Caddesi’ndeki PTT binası önünde, Kirpi tipi zırhlı aracın ezmesi sonucu 85 yaşındaki Pakize Hazar yaşamını yitirmiş. Hazar’ın ölüm anına ilişkin güvenlik kamerası görüntüleri yaklaşık bir yıl sonra, 2018 Mayıs ayında dava dosyasına girebilmiş.
Bir gazeteci görüntüleri şöyle anlatmış: “Elinde bastonuyla Hazar, PTT şubesi önünde park hâlindeki zırhlı aracın sol tarafından geliyor. Hazar, aracın önünden geçip tam sağ ön tekerleğini geçeceği sırada araç bir anda hareket ediyor. Bu sırada aracın sağ tarafında bulunan ve aracın Hazar’a çarpacağını fark eden bir yurttaş, zırhlı araca yanaşarak elleriyle aracın içindeki askerlere işaret ederek durmaları için uyarıyor. Buna rağmen durmayan aracın altında kalan Hazar hayatını kaybediyor. Hazar’ı ezen zırhlı araç ise ilerleyerek kameranın görüş açısından çıkıyor.”
Yenişehir ilçesi Gevran Caddesi’nde 27 Nisan 2016’da yürürken 76 yaşındaki Hatun Elhaman’a Özel Harekât Şube Müdürlüğü’ne ait zırhlı araç çarpmış. Sürücü polisin araçtan inmemesi üzerine çevredekiler polise tepki göstermiş. Olay yerine gelen çevik kuvvet ekipleri toplanan kalabalığa gaz bombası ile saldırmış. Hatun Elhaman olay yerinde hayatını kaybetmiş.
Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık Ö.Ö.’ye ‘taksirle ölüme sebebiyet vermek’ suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası vermiş ve cezanın ertelenmesine hükmetmiş. Yani Ö.Ö., “Hadi bye bye” deyip el sallamış, yoluna devam etmiş.
Bu trafik sorunu anladığım kadarıyla Diyarbakır’la sınırlı değil. Daha geçen yaz Muş’un Malazgirt ilçesinde 25 Ağustos’ta düzenlenen ‘Zafer Kutlamaları’ndan dönen ve içinde Erzurum 3. Ordu Komutanı’nın olduğu öne sürülen 25 SH 249 plakalı araç, Bitlis’in Ahlat ilçesinde yolda 10 yaşındaki Eyüp Kırtay’a çarpmış.
HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir, olayla ilgili olarak bir önerge vermiş. Önergede, aracın olay yerinden kaçtığını yazmış: “Eyüp Kırtay’a aracın çarptığını gören amcası aracın kaputuna tutunarak durdurmak istemiş, ancak aracın sürücüsü durmadan amcasını kilometrelerce sürüklemiştir. Eyüp Kırtay ise kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmiştir.”
“Peki,” diyeceksiniz, “Yozgat, Tokat veya Çorum’da çok sayıda vatandaş zırhlı araç, Kirpi veya TOMA altında kalıp ölüyor mu?”
Kısa cevap, “Hayır, ölmüyor.”
Demek ki, Türkler için Kürt sorunu bir seçim meselesinden ibaret hâle gelmiş olabilir, ama Kürtler için eski hâliyle aynen devam ediyor.
Ben Kürt olsaydım, “HDP’yi zaten kapatacağım, bana oy verin” diyen Cumhur İttifakına da, “Bana oy verin, ama verdiğinizi kimseye söylemeyin ve ortalıkta görünmeyin” diyen Millet İttifakına da ne diyeceğimi bilirdim, ama kusura bakmayın, buraya yazamayacağım, ayıp olur.