Haber Merkezi- Türkiye 171 maddede son beş yılda kuvvetler ayrılığı, demokratik haklar, yargı gibi alanlarda iyileştirmeler yapıldığını öne süren yirmi sayfalık bir raporu kurula sunacak.
Ancak konuyla ilgili bir açıklama yapan İnsan Hakları İzleme Komitesi, BM’nin yapacağı durum değerlendirmesi ile Türkiye'nin içinde bulunduğu insan hakları krizi ve hukukun üstünlüğü kavramının nasıl erozyona uğradığını ortaya koyma çağrısında bulundu.
Son dört yılda Türk yetkililerin muhalifleri, gazetecileri, aktivistleri ve insan hakları savunucularını geniş ve muğlak terör tanımı altında tutukladığı ve kovuşturmalara maruz bıraktığı belirtilen Komite açıklamasında toplanma ve dernek kurma haklarının ülke genelinde ciddi bir şekilde kısıtlandığı, hükümetin mahkemeler üzerinde ağır bir siyasi kontrol sağlamasından dolayı yargıçların insan hakları normlarına aykırı olarak çok sert mahkumiyet kararları aldığının altı çiziliyor.
Açıklamada, Avrupa ve Orta Asya İnsan Hakları İzleme Direktörü Hugh Williamson’un, ‘Çok sayıda gazeteci, politikacı ve hükümeti eleştirenlerin dosyaları, hükümetin ülkedeki insan hakları durumu hakkında yaptığı açıklamalarla hiçe sayılmaktadır. BM incelemesinde yer alacak ülkeler Türkiye’de temel haklar ve özgürlükler konusunda yaşanan keskin düşüşleri ele almalı ve gerçek reformları gerçekleştirmesi için acilen baskı yapılmalıdır.' sözlerine de yer veriliyor.
Temmuz 2016 yaşanan ve 250 kişinin ölümüyle sonuçlanan darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gerçekleştirilen baskıcı önlemlere bir gerekçe yapıldığı da vurgulanan açıklamada hükümetin darbede yer alanları yargı önüne çıkarması gerekirken, tam tersine hükümeti eleştirenler ve muhalifler üzerinde geniş bir baskı oluşturulduğuna işaret ediliyor. Açıklamada darbeden sonra Erdoğan’ın başkanlık sistemi adı altında kontrol ve denge mekanizmalarını ortadan kaldırdığı, yargıyı da yürütmenin emrine verdiği ifade ediliyor.
Kararnamelerle 130 binden fazla kişinin görevinden atıldığı, davaları değerlendiren komisyonun başvuruların çoğunu reddettiği, bunun sonucu olarak bu kişilerin iş bulamadığı, seyahat edemediği ve temel kamu hizmetlerinden dahi faydalanamadıklarının altı çizilen açıklamada ülkenin güneydoğusunda 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra Türk hükümetinin sahte terör suçlamalarıyla HDP’den demokratik yollarla seçilmiş belediye başkanlarının görevden alındıklarına vurgu yapılıyor.
Türkiye’nin 2016’daki darbeden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen hareketine mensup oldukları öne sürülen erkeklerin kaçırılması ve zorla kaybettirilmelerinin soruşturulmamasınan diğer bir endişe kaynağı olduğu vurgulanan açıklamada Suriyeli mültecilerin tutuklanması ve zorla geri gönderilmesi uygulamalarına da son verilmesi çağrısında bulunuluyor.
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, Canan Kaftancıoğlu ve Ahmet Altan’a yönelik hukuksuz tutuklamalara da işaret edilen açıklamada EPİM’de yer alacak ülkelerin Erdoğan hükümetine yönelik şu çağrılarda bulunması da isteniyor:
Gazeteciler, aktivistler, muhalifler, yazarlar, insan hakları savunucuları yönelik keyfi uzun süreli gözaltı sürelerinin sona erdirilmesi, tutuklamalara gerekçe yapılan kararların inandırıcı olması.
Tarafsız bir yargı oluşturulması ve yargı üzerindeki politik baskının kaldırılması.
Toplanma haklarının engellenmemesi.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda derhal serbest bırakılmaları.
Terörle Mücadele Yasası’nın gözden geçirilmesi.
Ancak uluslararası kamuoyu ve insan hakları örgütlerinden gelen sert eleştirilere rağmen Türkiye hazırladığı yirmi sayfalık raporda yargı, demokrasi, göç, kuvvetler ayrılığı gibi konularda ciddi ilerlemeler kaydedildiğini öne sürüyor.
‘BM İnsan Hakları Konseyi 16/21 Sayılı Ek Kararı’nın Beşinci Paragrafı Bağlamında Sunulan Ulusal Rapor‘ adıyla hazırlanan 171 maddelik raporda AKP Hükümeti’nin attığı demokratik adımlar anlatılıyor.
2015’teki ikinci tur EPİM incelemesinin ardından yapılan anayasa referandumu ile kuvvetler ayrılığına daha fazla vurgu yapılan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine 16 Nisan 2017’de yapılan referandumla geçildiği belirtilen raporda 15 Eylül 2019 itibariyle Avrupa Konseyi Sözleşlemeleri’nden 225’inden 121’ine Türkiye’nin taraf olduğu da vurgulanıyor.
15 Temmuz 2016’daki darbeden hemen sonra Olağanüstü Hal ilan edildiği, bu süre boyunca 32 Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe konduğu, 22 Mayıs 2017’de Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun kurulduğu ve Komisyonu’nun 9 Ekim 2019 itibariyle 126.200 başvuruyu değerlendirdiği ve 7.600’sının başvurusunun kabul edildiği belirtiliyor.
20 Ocak 2016’da kurulan ve ayrımcılıkla mücadele etmeyi üstlenen Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu’na 2018 yılında 371 başvuru yapıldığı, bu başvurulardan 337’sinin ayrımcılık temellerinden herhangi birine dayanmadığı gerekçesiyle reddedildiği, 37’sinin ise kabul edildiği belirtiliyor.
Tüm vatandaşların din ve inançlarını özgürce yaşayıp ibadet edebilmelerini sağlamak için din ve vicdan hürriyetinin korunmasına yönelik kapsamlı bir çerçeve sunulduğu iddia edilen raporda AİHM’in “ibadethane statüsü olmalı” kararı verdiği cemevlerinin statüsüne dair bir ifade bulunması ise dikkat çekiyor. Raporda, 2016 yılında, AİHM’in “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi” ile ilgili kararını takiben çalışma yapıldığı belirtildi.
Raporda, “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü alanında uluslararası standartlardan faydalanan aktif ve çoğulcu bir medya topluluğu bulunmaktadır” ifadelerinin yer alması dikkat çekti. Ancak Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 157’nci sırada bulunan Türkiye’de hala yüzlerce gazeteci cezaevinde bulunuyor.
Raporda, "Ekim 2019 itibarıyla, 12 bin 830 ulusal basın mensubuna basın kartı çıkartılmıştır. Türkiye’de yaşayan uluslararası basın mensuplarının akreditasyonları ve basın kartları da yıllık olarak yenilenmektedir. 2018 yılında, 41 ülkeden 341 basın mensubu, 2019 Eylül ayı itibarıyla 49 ülkeden 343 yabancı basın mensubu ülkemize akredite olmuş ve basın kartı almıştır” iddialarında bulundu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre son 3 yılda 2 bin 397 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. Son olarak Evrensel gazetesi çalışanlarının sarı basın kartları iptal edilmiş, ancak kamuoyundan gelen baskılar üzerine bu iptal kararı geri alınmıştı.
Raporda en dikkat çekici noktalardan biri ise gösterilere müdahale edilmediği yönündeki ibare. Barışçıl toplantı ve örgütlenme hakkı Anayasa’nın 33'üncü ve 34'üncü Maddelerinde güvenceye alınmış demokratik bir hak olduğu, mevzuata uygun olması halinde herhangi bir müdahale olmaksızın gerçekleştirileceği öne sürülen raporda 2018 yılında 46 bin 389 gösteri ve 2019 yılında (Ekim ayı itibarıyla) 39 bin 918 gösteri yapıldığı öne sürülüyor. Rapora göre kolluk kuvvetlerinin “mevzuata uymamaları” sebebiyle 2018 yılında bunların yalnızca yüzde 0,8’ine ve 2019 yılında yüzde 0,7’sine müdahale ettiği iddia edildi.
OHAL dönemi sonrasında artan işkence vakalarına dair ise raporda, “Türkiye, 2003 yılından bu yana ‘işkenceye sıfır tolerans’ politikasını kabul etmiş, her türlü işkence ve kötü muameleyi önlemek, soruşturmak, kovuşturmak ve cezalandırmak amacıyla kapsamlı bir mevzuat düzenlemesi yapmış ve ilgili önlemleri almıştır” denildi.
Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması (EPİM), Birleşmiş Milletler (BM) üyesi tüm ülkelerin insan hakları durumunun, BM İnsan Hakları Konseyi bünyesinde diğer devletler tarafından, sivil toplum kuruluşlarının da iştirakiyle gözden geçirilmesidir.
EPİM kuralları gereğince, incelenen ülkelerin bir ulusal rapor hazırlaması öngörülmektedir.
Ahval