Celâl Temel: 2 Mayıs 1916 Kürt tehcirinde bir milat

.

Birinci Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı iktidarını elinde tutan İttihat-Terakki Hükûmeti önemli kararlar alıp uyguladı. Daha savaşın başlangıç aylarında Ermeni Tehciri başlatıldı. 24 Nisan 1915 tarihinde, bazı Ermeni aydınları tutuklandı. Ermeni Tehciri’nde bir milat olan bu tarihten bir ay sonra, 29 Mayıs 1915 tarihinde Osmanlı Meclis-i Mubasanı’nda tehcir kanunu kabul edildi.

Bu dönemde, savaştan çok, farklı etnisite ve dini inançtan insanların iskânı ve asimilasyonuyla uğraşan, etnik temizlik peşinde olan, Talat Paşa’nın liderliğindeki İttihat-Terakki Hükümeti; önce gayrimüslim unsurları sınırların dışına atmak, sonra da Türk olmayan Müslüman unsurları Türkleştirmek amacındaydı. Bu amacının en büyük hedefi önce Ermeniler-Rumlar, sonra Kürdlerdi. Bir jenoside, soykırım boyutuna dönüşen ve bir kısım Kürdlerin de bulaştırıldığı 1915 Ermeni Tehciri bilinmektedir. Ancak “1916 Kürd Tehciri” diye adlandırılabilecek Kürd Tehciri, genel kamuoyu tarafından bilinmemektedir.

Savaşın başlaması ve Rusya’nın bölgeyi işgal etmesiyle, bölgeden Müslüman göçü başladı. Bu günkü yapıyla 13 vilayeti kapsayan, Erzurum, Bitlis ve Van vilayetlerinde yaşayan çoğu Kürd, yüzbinlerce insan mülteci durumuna düştü; bölgedeki nüfus kısa bir zaman sonra, %15’e, %10'a düştü. Başlangıçta kitleler, Rus ve Ermeni korkusuyla kaçtı. Ancak İttihat-Terakki, daha önce de planlandığı şekilde, zorunlu olan bu göçü, zorla göç hâline getirdi; gizli bir politikayla, asimilasyon amaçlı bir tehcire dönüştürerek, kitleri Anadolu içlerine sürdü.

1915-1917 yılları arasında gerçekleştirilen bu tehcir, saklı tutulan, bilinmeyen bir dramdır. Resmi rakamlar bile göçertilen ve büyük bölümü Kürd olan insan sayısının bir milyona yakın olduğunu gösteriyor. Yine resmi verilere göre, bu kitlelerin yarısından fazlası yollarda ölmüş, birçoğu Anadolu içlerinde asimilasyon canavarı vasıtasıyla yok olmuştur. Kitlelerin yüzde onu bile, savaştan sonra yurtlarına dönememişlerdir.

Ermeni Tehciri gibi, Kürd Tehciri de daha önce başlatılmış olsa da 2 Mayıs 1916 tarihinde Diyarbekir Vilayeti’ne gönderilen şifreli telgraf, bir talimatname şeklindedir ve 1916 Kürd Tehciri’nde bir milattır. 4 Mayıs’ta aynı talimatname, küçük değişikliklerle diğer tüm vilayetlere de gönderilmiştir. Kürd Tehciri, Ermeni Tehciri’nde olduğu gibi, açık bir hükümet kararıyla değil, Dahiliye Nazırı ve İTC’nin Lideri Talat Paşa’nın emirleriyle (şifreli-gizli telgraflarıyla), farklı bir yöntemle, gizli, daha sinsi bir planla gerçekleştirilmiştir. Bilinmemesinin bir nedeni de budur.

19 Nisan 1332 (2 Mayıs 1916) tarihinde, “Dâhiliye Nezareti, İskân-ı Aşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyet-i (İAMM)” başlığı ile ve Nazır Talat imzasıyla Diyarbekir Vilayeti’ne şifreyle gönderilen telgraf, Kürdlerin sürgünü ve iskânı ilgili olarak hazırlanan bir Talimatname şeklindedir. Kürdlerin iskânı için, açık bir hükümet kararına, bir kanuna da gerek görülmemiştir. Şifreyle gönderilen talimatnamenin (telgrafın) sadeleştirilmiş hâli aşağıdadır.

Bab-ı Âli, Dâhiliye Nezareti

İskân-ı Aşair ve Muhacirîn Müdüriyeti

Umumi No: 5445, Hususi No: 10

Diyarbekir Vilayetine (Şifre)

C. 18 Nisan (1)332 (1 Mayıs 1916) şifreye.

Kürd mültecilerini Urfa, Zor gibi güney bölgesine göndermek kesinlikle caiz (doğru) değildir. Bunlar oralarda ya Araplaşacak veya milliyetini muhafaza ederek gayr-i müfid (faydalı olmayan) ve muzır bir anasır (zararlı bir unsur) hâlinde kalacağından ve amaç hâsıl olmayacağından mültecilerin sevk ve iskânları lazımdır:

1-Türk mülteciler ile Türkleşmiş kasaba ahalisi, Urfa, Maraş, Ayintap cihetlerine sevk ve oralarda iskân olunmalıdır.

2-Kürd mültecilerin, gittikleri yerlerde aşiret hayatı yaşamamaları ve milliyetlerini muhafaza etmemeleri için, aşiret reislerini derhal ayırmak gerekli olduğundan, bunlar arasında ne kadar nüfus sahibi ve eşraf var ise, bunların ayrılarak Konya, Kastamonu vilayetleriyle Niğde ve Kayseri sancaklarına ayrı ayrı sevk edilmelidir.

3-Sefere tahammüllü olmayan alil ve ihtiyarlar ile kimsesiz ve fakir kadın ve çocuklar, Maden kasabasıyla, Ergani ve Behremaz (Sivrice) nahiyeleri gibi Türk köylerinin yoğun olduğu yerlerde ve Türkler arasında müteferrikan (dağınık olarak) iskân ve iaşe edilecektir.

4-Sabıkalı olanların dışındaki mülteciler, Amasya, Tokad livalarıyla Malatya’nın münasip mahallerinde müteferrikan (dağınık) iskân edilmek üzere sevk edilecektir.

5-Sevk edilen yerlerle muhabere edilmekle birlikte, oralardaki dağıtım ve iskân hakkında yapılacak işlemler, ne kadar mültecinin, hangi tarihte, nerelere sevk edildiği bakanlığımıza bilgi verilecektir.

Fi 19 Nisan (1)332 (2 Mayıs 1916), Nazır Talat ” (BAO DH ŞFR 63/172-173)

Bu önemli talimatnamenin Diyarbekir’e gönderilmesinden iki gün sonra (4 Mayıs’ta), aynı içerikte üç ayrı bölgedeki vilayetlere, üç ayrı talimatname daha gönderilmiştir.

1. Talimatname, Kürd bölgesine yakın, Urfa, Maraş ve Antep mutasarrıflıklarına (BAO DH ŞFR 63/187)

2. Talimatname, Kürdlerin dağıtılacağı, Ankara, Konya, Bursa, Kastamonu vilayetleri ve Kayseri, Niğde, Kütahya mutasarrıflıklarına (BAO DH ŞFR 63/188) 3. Talimatname, Rus işgal bölgesi sınırındaki, Sivas, Ma’muretü’l-aziz ve Erzurum vilayetlerine (BAO DH ŞFR 63/189) gönderilmiştir.

Bu talimatnamelerde, Urfa, Antep ve Maraş, Türkleştirme bölgesi olarak belirtilip Türk mültecilerin (oldukça az) buralara iskân edilmeleri, savaş bölgesinden uzaklaştırılmaması, savaştan sonra bölgeye tekrar getirileceği belirtilirken Kürd mültecilerin daha uzaklara, Kayseri, Niğde, Adana, Konya, Kastamonu, Tokat, Isparta, Burdur, Amasya gibi vilayet ve sancaklara, liderlerinden ayrı olarak ve oradaki nüfusun %5, %10’unu geçemeyecek şekilde iskân edilmeleri emrediliyor.

Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki Kürd Tehciri’nin yüz binlerce mağduru ve tanığından biri Yaşar Kemal’in ailesidir. Yaşar Kemal’ın babası Sadık Bey, amcası Tahir Bey, Hacer halası ve özellikle annesi Nigar Hanım; Van’dan, Diyarbakır’a, Urfa’ya, Adana’ya kadar, yaklaşık bir buçuk yıl süren muhacirliklerini anlatıyorlar. Yaşar Kemal, Fransız gazeteci Alain Bosquet ile yaptığı ve “Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor” adıyla kitap hâlinde yayımlanan söyleşide, annesinin aktarımıyla, Yaşar Kemal, bu sürgünle ilgili önemli bilgiler veriyor.

Talat Paşa’nın, emirleri, talimatları, şifreli-gizli telgrafları, dönem boyunca devam etmiştir. Özellikle 1916 yılında, vilayetlere, mutsarrıflıklara, diğer devlet yetkililerine gönderdiği çeşitli talimat ve yazışmalarla Kürdlerin mutlaka Batı’da eritilmesini ısrarla belirtmiştir. Sadece BAO’da (Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde), yüzlerce bu tip talimat ve telgrafın listesini “Birinci Dünya Savaşı Yıllarında 1916 KURD TEHCİRİ ve İtttihat-Terakki’nin Politikaları” kitabımın sonuna ekledim.

Pek bilinmese de 2-4 Mayıs 1916 tarihleri, 1916 KÜRD TEHCİRİ’nde olduğu gibi, genel olarak yüz yıla yayılan Kürd sürgün, asimilasyon ve kırımında, önemli bir tarihi ifade etmektedir.

Celâl Temel


Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz