Bir cümleye nokta koymak sahici iştir; “tamam, ben bu işi çözdüm” demektir bir yandan…
Nokta koyulacak işler vardır ama, tereddüt etmeden.
İşkence insanlık suçudur! NOKTA…
4. Evre kanser hastası bir kadının bir zamanlar suç olmayan eylemlerinden ötürü hapse mahkum edilip, ölmesi pahasına hapiste tutulması işkencedir mesela. NOKTA!
84 yaşında ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda bir adamın hapiste olması ciddi anlamda işkencedir, hele ki işlediği iddia edilen suçla ilgili aleyhinde delil yoksa. NOKTA.
Selçuk Kozağaçlı’nın, yalan söylediği ve ruh hastası olduğu kanıtlanmış itirafçı beyanlar dışında tek bir delil olmadan hapiste olmasını buyursun açıklayan açılsın da, babasının cenazesinde kelepçeleri açılmayan böylesi bir hukukçuya yapılan işkence değilse nedir diye soramayan, durduğu yerden utansın. NOKTA.
Osman Kavala dedin mi, kuşlar bile duruyor; onu eşinden, annesinden, sevdiklerinden bir pamuk ipliğine bağlı Kafkaesk bir tuhaflıkla yıllardır ayrı tutan şey işkence değilse nedir? NOKTA
Kızları genç kız oldu, onlar büyürken çalınan zamanları romanlara, öykülere sığdırdı Selahattin Demirtaş. O çalınan zamanları kim koyabilir yerine, eşinin sevda yüklü özleminin hesabını kim verebilir? Bu soruya cevap verecek herkes kendi utancının ardına gizlenmiyor mu? NOKTA
Yaklaşık yedi yıldır tutuklu gazeteci Mehmet Baransu hakkında, aksi belgeleriyle kanıtlanmaya hazır onlarca yalanın üstünde tepinilmesi bir tarafa, “cennet kokulu bebek kokularından mahrum bıraktılar beni” diyen Nesibe Baransu’ya yapılanın adı işkencedir. NOKTA
Beyaz bir plastik sandalyenin üstünde ölüsü bulunan Mustafa Kabakçıoğlu, bir sokağa çıkma yasağında gözünü açan ve bir kere bile hakim yüzü görmeden onlarca yıl hapse mahkum edilen çocuklar Kadri, Ferhat ve diğerleri, çıplak aramaları kendi utancı zanneden öğrenci kızlar, 27 yıldır hapiste bir şair; İlhan Çomak ve binlerce siyasi tutsak…Farkında değilseniz, bu alçaklığa ortaksınız. NOKTA…
Demokrasi ahlakını kendi mahallesinin kahve sohbetlerinde çay ısmarlamakla sınırlı tutanlar, kanal kanal sahte demokratlıklarının maskelerinden şöhret ve para devşirmek için sloganların arkasına sığınanlar; adil yargılanma hakkı için ölüme yürüyen avukat Ebru Timtik’in hatırasından utanmazlar doğal olarak ama ; siz önünüze konan her şeyi yemekten hiç utanmıyor musunuz?
Her yalana, her iftiraya sorgusuz sualsiz inanmayı, kutsal saydığınız şeylerin arkasına sığınıp kabullenmenin utancını hissetmeyenler; faili meçhullerden, kayıplardan, işkence tezgahlarında susanların acılarından, Cumartesi Annelerinden de mi utanmıyorsunuz?
Ötekileştirdiğiniz herkesin acısı sizi bumerang gibi vuracak, bunu da mı anlamıyorsunuz?
İşkence yokmuş.
Peki ya ahlakınız var mı?. NOKTA.