HABER MERKEZİ - Dünya genelinde 2 milyona yakın kişinin hastalanmasına, 100 binden fazla insanın da hayatını kaybetmesine yol açan coronavirüs salgını sonrasında hayatın nasıl değişeceği, günlük akışın bu durumdan nasıl etkileneceği merak konusu.
Karşıt cephelerde yer alan ülkeler bile virüsle mücadelede aynı noktada birleşirken, çok sayıda ülke de Covid-19’a karşı ilk adım olarak karantina uygulamasına gitti.
Ülkeler arası yolculuklar yasaklandı, sınır kapıları kapatıldı, çok sayıda ülke sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Birçok sektör ekonomik açıdan durma noktasına geldi. Eğitimden başlayarak tüm sosyal etkinlikler durduruldu spor faaliyetleri ertlenedi.
Bununla birlikte dünyanın birçok yerinde milyonlarca insanın, zorunlu haller dışında tüm vakitlerini evinde geçirmek zorunda kaldığı bir süreçten geçiliyor.
Bazı uzmanlar, coronavirüsün ilerleyen süreçte küresel çapta kalıcı bir sıkıyönetim durumuna sebep olabileceğini düşünürken, bazıları da dünyayı yeni bir sistemin beklediğini savunuyor.
“COVID-19 BİYOLOJİK BİR SİLAH DEĞİLDİR”
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı Alper Tan, salgından sonraki süreçlerde dünyada yeni bir sitemin inşa edileceği görüşünde.
K24'e konuşan Tan, iddia edildiği gibi Covid-19’un biyolojik bir silah olmadığını ifade ederek şunları söyledi:
“Coronavirüsten sonraki süreçte dünyada yeni bir sistemin inşa edileceğini düşünüyorum. Tabii bunun biyolojik bir silah olarak üretildiğini düşünmüyorum. Dolaysıyla ‘bu virüsün arkasında değişik güçlerin olduğu, üretildiği, dünyaya salındığı ve bundan bir sonuç elde etmeye çalışıldığı’ fikrini paylaşmıyorum. O düşüncede değilim. Çünkü bu tür salgınlar ilk defa olmuyor. Daha önce de defalarca olmuş. Önemli olan salgın ortaya çıktıktan sonra değişik ülkeler bunu kendi lehine çevirebilirler. Bunun muhtemel olduğunu düşünüyorum. Şimdi devletler ve insanlar bundan zarar görecekler. Bazıları daha fazla zarar görecek bazıları daha az zarar görecek. Bence en çok zarar görecek devletler; Çin, ABD, Avrupa Birliği ülkeleri olacaktır. Bu saydığım ülkeler ekonomik olarak dünyanın en büyük ülkeleridir. Afrika çok zarar etmez, zaten fakirlik denince orası akla geliyor ve bu insanların kaybedecekleri başka ne olabilir ki? Kaldı ki bunlar teknolojiye, erişime, iletişime uzaklar. Dolaysıyla virüsün bunları etkileme gücü daha düşük.”
Coronavirüsün Çin’den çok ABD ve Avrupa ülkelerini vurduğunu ifade eden Alper Tan, sözlerine şöyle devam etti:
“Dünyayı yönetmeye kalkışanlar ABD, AB, Çin gibi ülkeler çok büyük bir zarar görecekler. Bunlar virüsü ciddiye almadılar. Salgın Çin’den ziyade ABD ve AB ülkelerini vurdu. Bu sadece insanların hayatlarını kaybetmesiyle sınırlı değil, aslında bunun yıkıcı etkisi olarak askeri, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel açılarda çok daha yüksek olacak gibi. Avrupa ülkeleri Brexit ile birlikte bir dağılma sürecine girdi virüsten dolayı da birbirine girecekler. Bunlar aynı zamanda kendi içlerinde de bir kaos sürecini yaşayacaklar. Dolaysıyla bu virüsle birlikte Avrupa’yı çok acıklı bir süreç bekliyor. Çin’in de gerçek rakamlarını gizlediğini düşünüyorum Avrupa’nın da. Telaşa kapıldıklarına göre, durum vahim.”
DOÇ. DR. TALHA KÖSE: BİR DEĞİŞİKLİK OLACAK AMA…
K24’e konuşan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ndan (SETA) strateji uzmanı Doç. Dr. Talha Köse de virüs sonrası dünya sisteminde değişikliklerin olacağını fakat bunların çok kolay olmayacağını savundu.
Dünyadaki yeni düzenin aktörlerin tavırlarına bağlı olduğunu vurgulayan Köse şu değerlendirmeyi yaptı:
“Salgın sonrası dünya sisteminde ciddi değişikliler olacağı kesin ama bu tarz değişiklikler kolay kolay olmuyor. Düzenin tasfiye olması gerekiyor. Çünkü önceki sistemin kendine göre bir direnci var. Bundan sonra gideceği yöne henüz karar verilemediği için aktörler tarafından muhafaza edilmeye çalışılıyor. Dediğim gibi virüs salgınından sonra dünyada bir değişiklik olacak ama bu değişiklik nasıl bir sürece yayılacak güç dağılımı ne şekilde olacak, ekonomi düzen yeniden nasıl toparlanacak, buna devletler, uluslararası örgütler, şirketlerin tepkileri nasıl olacak, bunlar önemli. Bir anlamda da burada toplumsal anlamda gelecek bir tazyik olacak. Eğer toplumsal tabanda gelen tepkiler çok yansıtılmasa düzende çok ciddi değişikliler olmayabilir. Ama toplum düzeyinde çok ciddi bir tepki ve eleştiriler gelirse virüsün etkileri daha uzun ve daha kalıcı olacaktır.”
Köse Avrupa’ya ilişkin ise şunları söyledi:
“Avrupa Birliği açısında kısmi azalmalar olacak üretimde kaymalar olacak. Avrupa’nın bunu nasıl aşacağı önemli. Hem üretim açısında hem küresel güç dağılımı noktasında ciddi değişikliler olacak. Ama sistemdeki aktörlerin buna nasıl bir tepki vereceği, baskılayacağı burada belirleyici rol olacak. Bu yüzden yönünü tayin etme noktası için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Bu kriz Avrupa’da ciddi çatlaklara sebep olacak.”
PROF. DR. BAĞCI: SİSTEM DEĞİŞMEZ, KAMUSAL DEĞİŞİMLER OLABİLİR
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise diğer uzmanların aksine dünya siteminde bir değişikliğin olmayacağını savunuyor:
“Ben virüs salgınından sonra dünya sisteminin değişemeyeceğini düşünenlerdenim. 1945’te kurulan dünya sisteminin devam edeceğini düşünüyorum. Bazı düzenlemeler gelebilir, insanların yaşam biçimlerinde bir değişiklik olabilir. Teknoloji ve haberleşme kendini daha fazla geliştirecek. Ama BM Genel Konseyi yapısında bir değişiklik olmayacak. Yani buradaki 5 ülkenin (ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya) veto hakkı devam edecek ve dünyayı yönetmeyi sürdürecekler. Bazı ulus devletler kendi içerisinde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Avrupa Birliği kendi arasında çatışarak ayrılabilir veya yeni birliktelik politikası geliştirebilir. Örneğin Avrupa Birliği virüse çok kötü yakalandı ama AB’nin bir düzeni, parası ve bilgisi var. Bunu daha iyi kullanabilir. Ama siyasal anlamda otoriter rejimlerin işi artık çok zor. İran bir örnek mesela. Kuzey Kore de öyle. Rusya da öyle tabi.”
“TİCARET SAVAŞLARI YERİNE SAĞLIK SAVAŞLARI”
ABD ile Çin arasında bundan sonra “sağlık savaşlarının” olabileceğine dikkat çeken Bağcı, şunları kaydetti:
“Coronavirüsle birlikte Çin büyük bir deneyim yaşadı. İlk defa bir küresel salgında liderlik üstlendi ve büyük bir risk aldı. Bunu hem Çin’in iç politikasına hem de dış politikasına yansımaları olacak. ABD şu anda çok kötü gibi gözüküyor ama ABD’nin bir özelliği var. Hem para bası hem zengin ve dünyanın en iyi beyinleri onlarda. ABD’de devlette kamusal anlamda bir değişiklik olacak ama yapısal olarak sistemde bir değişiklik olmayacak. ABD ile Çin arasındaki ticari savaşından sonra iki ülke arasında sağlık savaşları başlayacak.”
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı son olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Avrupa Birliği, İslam Birliği, Afrika Birliği, Asya Ülkeleri Birliği, Arap Birliği gibi yapılar arasında yeni bir anlayış hakim olabilir. Çünkü salgının küresel anlamda din, dil, ırk fark etmeksizin herkese eşit davrandığını görüyoruz. Zengin, fakir hepsini etkiledi. Çok fazla paranın olması salgında fark edilmediğini anladık. Ama ekonomik olarak dünya mecburi bir yapılanmaya gidilecek. Önümüzdeki süreçte hangi ülke daha güvenilir olabilir şeklinde de bir sıralama getirilebilir. Bu konuda Ortadoğu ülkelerinin durumu çok zor.”
Cesim İlhan- K24