Sokakta açıklama yapmaları polislerce engellenen Cumartesi İnsanları İHD İstanbul Şube içinde basın açıklaması düzenledi. Açıklamada konuşan hak savunucuları ve kayıp yakınları, en son kayıp bulunup failleri yargılanıncaya kadar Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerini söylediler.
‘OHAL’İN ÖTESİNDE BASKI VE ŞİDDET VAR’
İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan, 700. haftadan itibaren eylemlerinin Beyoğlu Kaymakamlığınca yasaklanmasının ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bir uygulama olduğunu söyledi. OHAL’in kalktığını ancak OHAL’in ötesinde bir baskı ve şiddet ortamı olduğunu vurgulayan Arcan şöyle konuştu: “700. hafta eyleminde olduğu gibi bu haftada ağır şekilde darp edildik, yaralanan arkadaşlarımız var. Hükümet yetkilileri maruz bırakıldığımız şiddetini bize açıklamak zorunda. Düne kadar, yavrularını arayan anneler bugün ne oldu da darp edilen, hakarete uğrayan anneler oldular? Hükümet yetkilileri bunun cevabını vermeliler. Galatasaray’dan da gözaltında kayıpları aramaktan da, devletin insanlığa karşı işlediği suçu teşhir etmekten de vazgeçmeyeceğiz.”
‘DEVLET ADALET İHTİYACINI SAĞLAMALI’
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, gözaltında kaybetmenin bir suç olduğunu hatırlatarak, kaybedilenlerin yakınlarına akıbetlerinin devlet tarafından açıklanması gerektiğini kaydetti. Yoleri, “Devlet adalet ihtiyacını da sağlamalı çünkü kendisi tarafından işlenen suçun cezasını vermek zorunda. Taleplerimiz yerine getirilmedi ama son kayıp bulunup adalet sağlanana kadar bu mücadele devam edecek. Hak savunucuları olarak bu mücadelenin parçayız.” dedi.
‘KARANFİLLERİMİZ GÖZALTINA ALINDI’
704. haftada Hanım Tosun ve Hanife Yıldız, GHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile HDP Milletvekili Serpil Kemalbay İHD’nin önüne Galatasaray Meydanı’ndan yürüyerek gelmek istedi. Anneler, Galatasaray Meydanı’nda eylem yaptıkları alana bariyerlerin arkasından karanfil attı. Ancak karanfiller polis tarafından alandan alındı. Zorla kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun o anları anlattı: “Biz iki anne yanımızda milletvekilleri ile Galatasaray’da karanfil atmak istedik. Maalesef İstiklal’i bile bariyerle kapatmışlar. Açın geçelim, karanfil atalım dedik. ‘Alan eyleme kapalıdır. Kaymakama ulaşın’ dediler. Yanımızdaki milletvekilleri Kaymakama ve Valiye ulaşmaya çalıştı fakat telefonlarını dahi açmadılar. 20 dakika sırf oradan geçip karanfil atmak için direndik. Geçerken karanfilleri bariyerin üzerinden alana attık. Polisler, ‘hemen alın alın’ dediler ve karanfillerimizi gözaltına aldılar. Polisler İHD’nin sokağındaki herkesi içeri sokmaya çalıştı, herkese şiddet uyguladılar. İnsan hakları kapısının önünde işkence uyguladılar. Analar bu devlete ne yapmış? Biz kayıplarımızı istiyoruz onlar bizden ne istiyor? Canımız mı? Onu da vermeye hazırız. Neden bize bu yaşatılıyor? Kayıplarımızı aramaktan da Galatasaray’dan da vazgeçmeyeceğiz.”
‘ALANIMIZ GERİ VERİLİNCEYE KADAR VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız da şöyle konuştu: “İki kişi gidersek karanfilleri bırakıp gelebiliriz dedik. Yasak dediler. Bu yasağı kime koyuyorsunuz? Ya evladımı verdiğim gibi bana geri verirler ya da bu alanı açarlar dedim. Polisler, ‘Siz de bizi anlayın verilen emri yerine getiriyoruz’ dediler. Hükümet yetkilileri televizyonlarda, gittikleri yabancı ülkelerde ‘Mağdur, mazlum, sessizin yanındayız’ diyorlar. Biz 23 yıldır sessiz, barışçıl eylem yapıyoruz ama bizi engellediler. 23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda toprağa gidenlerimiz de oldu, askere gidenlerimiz de, cezaevlerine gidenlerimiz de. Alanımız geri verilinceye, kayıplarımız bulununcaya kadar vazgeçmeyeceğiz.”
‘GALATASARAY BİZİM İÇİN MEZAR ZİYARETİ GİBİ’
Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren de polisin müdahalesi sırasında yaralananlar olduğunu söyledi. Eren. “Biz 23 yıldır keyf için oturmuyor, serbest zaman etkinliği yapmıyoruz. Polisler içeri girin dediklerinde Besna, ‘Babamı verin gireceğim’ dedi. Bundan daha net ne söylenebilir? Galatasaray sadece kayıplarımızın akıbetini sorduğumuz yer değil. Kayıplarımızı her andığımızda sanki bir mezar yeri ziyaret etmiş gibi oluyoruz. Galatasaray Meydanı’na çıkmaya en son kayıp bulunana kadar mücadeleye devam edeceğiz.” dedi.
‘SAYIMIZ BELLİ İŞKEYİŞİNE KARŞI NE YAPABİLİRİZ’
Gözaltında kaybedilen Mikail Kırbayır’ın ağabeyi Cemil Kırbayır ise şöyle konuştu: “Güvenlik güçlerinin düştüğü duruma acıyorum. Sayımız belli, yaş ortalamamız 50. Ne yapabiliriz devletin işleyişine karşı? Davacı durumdayız. Bu statüyle 700 hafta kamuoyuyla derdimizi paylaştık. Sözün bittiği yerdeyiz.”
‘DOSYALAR AĞIR GELİNCE YASAKLADI’
Kayıplardan Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, “4 haftadır yaşananları görüyoruz. 23 yıldır aynı şekilde eylem devam ederken 700. hafta teröre hizmet eden eylem olarak lanse edildi. Bu yasak kaymakamın aldığı yasak değil, İçişleri Bakanının hatta Cumhurbaşkanının koyduğu yasaktır. Cumhurbaşkanı bundan birkaç yıl önce kayıp yakınlarına bu konuyla ilgileneceğim demişti. Baktı ki dosyalar çok ağır onu da götürecek eylemi yasakladı.” diye konuştu.
‘BARİYERLE ÇEVRİLEN BOŞLUK, HUKUKUN BOŞLUĞU’
Kayıp yakınlarından Ali Ocak, “700 haftadır adalet arıyor sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Ya suçluları açığa çıkarmak işin adım atacaklar ya da saldırıp susturacaklardı. Tercihlerini saldırı ve susturma politikası üzerine kurmaya çalışıyorlar.” diyerek mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı. Kaybedilen Hüsamettin Yaman’ın yakını Feyyaz Yaman da 4 haftadır yaşanan işkencenin boyutlarına değindi. Yaman, “OHAL’in kaldırıldığı yalanlarından sonra daha da şiddetlenen bir düzene geçişte burada bizi kapalı mekana sokmaya çalışan şiddetle karşı karşıyayız. Galatasarayda etrafı polis bariyerleriyle çevrilen boşluk, hukukun ve adaletsizliğin boşluğudur. Sesimizi kesemezler alandaki yerimizi alana kadar davanızın peşindeyiz.” dedi.
‘BİZ DEĞİL DEVLET SUÇ İŞLİYOR’
Son olarak konuşan kayıp yakını Besna Tosun ise 23 yıldır sürdürdükleri eylemin en uzun sivil itaatsizlik ve barışçıl bir eylem olduğunu söyledi. Tosun, “Bizi 90’larda da susturmayı denediler. Ben o zaman 12 yaşındaydım. Annelerimiz joplandı, yerlerde sürüklendi. 20 yıl sonra aynı şiddeti ben görüyorum. Annelerimiz nasıl bu mücadeleyi sürdürdüyse biz de onların çocukları olarak elbette vazgeçmeyeceğiz. Biz değil devletin ta kendisi suç işliyor. Hepimiz darp edildik. Geçen haftalardaki polis şiddetinde kalp spazmı geçiren arkadaşımız bugün de darp edildi her tarafı morluklar içinde. Tek başımıza kalsak bile bizi dört duvar arasına sıkıştıramazlar. O alan bizim. Annelerin darp edilmesi çok büyük bir utanç. Tarih bizi haklı mücadelemizle onları da bu utançlarıyla yazacak. Mezarlarını arayan annelerin karşısına bütün gücünü yığan devlet bundan utansın.” dedi.
(Evrensel)