Ruken Hatun Turhallı /Basnews
Ermenistan ve Azerbeycan’ın, Dağlık Karabağ üzerinden başlayan savaşları kamuoyunda “Lavrov Planı” olarak anılan ateşkes anlaşması ile sonuçlandı.
Anlaşmanın etkileri ve yankıları sürerken Azerbeycan’ın anlaşmayı kendi zaferi olarak tanıtması, bazı uzmanlar tarafından erken sevinç olarak ele alınıyor. Uzmanlar sağlanan anlaşma ile Azerbeycan’ın toprak bütünlüğünü Rusya’nın insafına bırakması olarak değerlendiriyor. Ermenistan açısından ise toprak kaybı ile birlikte, Nikol Paşinyan hükümetinin geleceğinin belirleneceği gözüyle bakılıyor. Kürtlere ait topraklar üzerinden güçlerin savaşında Kürtlerin yüz yıllık statü kayıplarında bu anlaşma ile yeniden Kürtler statüsüz bırakılıyor.
Büyük kayıplara neden olan Dağlık Karabağ savaşının ulaştığı aşama ve yapılan anlaşmanın ayrıntıları ile ortaya çıkaracağı sonuçları, Kürt bölgeleri olarak bilinen Kürdistan’a Sor’un (Kızıl Kürdistan) son durumunu ve her iki ülke sınırlarında yaşayan Kürtlere ilişkin bölgenin nabzını iyi bilen Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl ve Yazar Hejare Şamil ile konuştuk.
“Türk askeri ile birlikte Suriye’den getirilen çetelerin yardımıyla Ermenilerin bölgedeki hakimiyeti sonlandı”
Têmûrê Xelîl Ermenistan açısından büyük kayıplara sebep olan anlaşmaya ilişkin, Ermenistan’ın içerisine girdiği mecburiyeti şu şekilde yorumluyor: “Ermenistan ile Karabağ arasında bulunan toprak parçasının Türk askerinin ve Suriye’den getirilen çetelerin de yardımıyla Azerbaycan’ın denetimine geçmesinden sonra, Ermenistan’ın bölgedeki hakimiyetti bitti. Ermenistan’da mecbur kalarak bu anlaşmayı imzaladılar.”
Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl
“Kurdistan’a Sor (Kızıl Kürdistan) 1923’ten 1929’a kadar otonom bir yapı olarak yaşadı, daha sonra ne Kızıl Kürdistan nede Kürdistan diye bir coğrafya kalmadı”
Ermenistan ile Azerbaycan arasında yaşanan savaş ve gerçekleşen anlaşma sonrası Kürtler açısından büyük öneme sahip olan Kızıl Kürdistan’ın durumuna ilişkin Xelil şunları söylüyor: “Kızıl Kürdistan yüz yıl önceki bir durumdu. 1923’ten 1929’a kadar otonom bir yapı vardı ama ondan sonra ne Kızıl Kürdistan nede Kürdistan diye bir coğrafya kalmadı. Kürtlerin kendisi de kalmadı o coğrafyada. Oradaki Kürtlerin hepsi asimile oldular. Zaten büyük çoğunluğu asimile edilmedi, kendileri kendilerini asimile ettiler. Bu coğrafya yaklaşık 30 yıldır Ermenistan’ın hakimiyetinde. Bazıları Ermenistan’ın bu coğrafyayı işgal ettiklerini zannediyorlar ama öyle bir durum yok.
“Ermenistan bu coğrafyayı ele geçirdiğinde Kızıl Kürdistan bir koridor rolündeydi, Kürtlere topraklarından çıkmamalarını ve kendilerini koruyacaklarını söylediler”
Ermenistan, Azerbaycan’ın işgali altında bulunan Kızıl Kürdistan topraklarını ele geçirdiğinde burası bir koridor rolündeydi ve Ermenistan bu koridoru ele geçirdi. Yani işgal etmedi. Hatta Ermenistan bu coğrafyayı ele geçirdiğinde Kürtlere topraklarından çıkmamalarını ve kendilerini koruyacaklarını söyledi. Kürtler kendi istekleriyle bu coğrafyayı boşalttılar. Burada yaşayan Kürtler o zaman inanç bakış açısıyla baktıkları için Ermenileri Kafir, Azerileri din kardeşi olarak kabul ettiler.
“Kürtler topraklarına döndüğünde burası Kürt toprakları, Kızıl Kürdistan derlerse Azerbaycan’la problem yaşayabilirler”
Yeni anlaşma temelinde bu coğrafya Azerbaycan’ın denetimine girdi ve bu bahsettiğimiz Kürtlerin artık buraya yeniden dönme yolları açıldı. Çünkü daha önceden burada yaşayan Kürtler kendilerini Azerbaycan Kürtleri olarak görüyorlardı ve Azerbaycan’da onlara; buyur madem kendinizi Azerbaycanlı olarak görüyorsanız kendi topraklarınıza dönün, zaten eskiden de sizin topraklarınızdı diyor. Kürtler burası Kürt toprakları, Kızıl Kürdistan derlerse Azerbaycan’la problem yaşayabilirler ama burası Azerbaycan ülkesine ait, Kürtlerin toprakları derlerse, Azerbaycan’ın onların dönmelerine engel olmayacaklarını düşünüyorum.”
Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl
“Ermenistan’da yaşayan ve Kürtçe bilmeyen bir Kürdü göremezsiniz ama Azerbaycan’da yaşayan ve Kürtçe bilen bir Kürdü bulamazsınız”
Kürtlerin bölgeye dönmeleri halinde elde edecekleri bir statünün olup olmayacağına yönelik soruya Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl şu cevabı veriyor: “Kürtler açısından resmi bir statünün oluşması imkansız gibi bir şey. Çünkü yaklaşık yüz yıldır tek bir Kürt, Kızıl Kürdistanı geri getireceğiz diye bir iddiada bulunmadı zaten. Daha önceden bu coğrafyada yaşayan Kürtler hallerinden memnunlar. Yani burası Azerilerin toprakları ve biz içerisinde yaşıyoruz düşüncesine sahipler. Zaten kendilerini Azerbaycan vatandaşı olarak kabul ediyorlar. Yüzde 99’u Kürtçeyi unutmuş haldeler. Anlaşılması açısından şu farkı belirtmemde fayda var; Ermenistan’da yaşayan ve Kürtçe bilmeyen bir Kürdü göremezsiniz ama Azerbaycan’da yaşayan ve Kürtçe bilen bir Kürdü bulamazsınız. Yani Kürtlüklerini, dillerini bırakarak Azerileşmiş bir Kürt gerçeği ile karşı karşıya kalırsınız. O nedenle şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Üzerine savaşılan topraklar bir hak olarak Ermeni topraklarıydı. Lakin dünyada bilindiği gibi hak değil güç hakimdir. Burada da son savaşta Ermenistan kısmen yalnız kaldı ve Türkiye ile ona bağlı Suriye’den getirdiği çeteler Azerbaycan’a destek verdikleri için onlar kazandılar.”
“Ermenistan Kızıl Kürdistan topraklarını Azerilerin elinden alarak size bırakalım dedi”
Savaş esnasında Ermenistan’ın Kürtler için bir çağrısının olup olmadığına dair sorulan soruya Xelîl, Ermenistan’ın Kürtlere çağrıda bulunduğunu iddia ederek şu ayrıntıları dile getirdi: “Ermenistan savaş başladığında Kürtlere çağrı yaptı ve gelin topraklarınız için savaşın dedi. Ama Kürtler kabul etmediler. Size geçmişle alakalı bazı ayrıntıları da anlatayım; Ermenistan 1992’de Erivan’da Reya Taze Gazetesinin organizasyonunda Kürtlerle bir toplantı gerçekleştirdi. Burada Kürt Aydınlar Topluluğu vardı – ki ben bunlardan birisiydim. Toplantının protokolünü yazanlardan birisi olduğum için ayrıntılardan haberdarım. Ermenistan o zaman Kürtlere şu teklifte bulundu; bu toprakları Azerilerin elinden alarak size bırakalım. Gidip orada yaşayan Kürtlere söyleyin kaçmasınlar, biz onlarla savaşmayacağız. Zaten biz kardeş halklarız. Ermeniler dedikleri gibi de yaptılar. Azerbaycan’dan bu toprakları aldılar ve Kürtlere şunu söylediler; bize toprak lazım değil. Biz bu toprakları Ermenistan’a katmak için almadık. Buralar sizin topraklarınız, gelin topraklarınıza sahip çıkın ve yönetimi sizin elinizde olsun. Ama Kızıl Kürdistan Kürtleri yani Azerbaycan’a yakın olan Kürtler bu teklifi kabul etmediler. Ermenilerin inanç olarak kafir olduklarını ve kendilerinden olmadıklarını söylediler. Azerilerin ise din kardeşi olduklarını ve aynı olduklarını savundular. Bu şekilde topraklarını bırakarak gittiler. Yani Ermenistan’ın bu toprakları işgal ettikleri iddiaları doğru değil. Şimdi de bazı Kürtler propaganda yaparak; biz Kızıl Kürdistanı yeniden kazandık diyerek ‘Ey Raqip’ marşını çalıyorlar. Oysa bu doğru değil. Yüz yıldır Azerbaycan’ın denetiminde olan ve Ermenistan’ın kurtardığı ve Kürtlere sunduğu bu topraklara Kürtler sahip çıkmadıysalar bu Kürtlerin hatasıydı.”
“Sovyetler Birliği, Kürtler için değil ‘’Kürdistan’’ için otonomi olduğunu özellikle vurguladı”
Kızıl Kürdistan coğrafyasının ve burada yaşayan Kürtlerin yaşadığı tarihsel zorlukların arka perdesine ilişkin Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl şu tarihsel ayrıntıları anlatıyor: “Sovyetler Birliği burada Kürtler için bir otonom yapı oluşturdu. Sovyetler Birliği daha da ileri giderek otonominin ismini Kürtler için değil Kürdistan için olduğunu özellikle vurguladı. Yani Kürt otonom bölgesi değil, Kızıl Kürdistan otonom bölgesi denildi. Bu süreçte Azeriler bunu mecburen kabul ettiler çünkü karar Moskova’dan yani Sovyetler Birliği’nin Başkentinden gelmişti.
“Azerbaycan Kızıl Kürdistan otonom kararını hiçbir şekilde kabul etmedi, karara doğrudan karşı çıkacak cesaretide göstermedi”
Azerbaycan Kızıl Kürdistan otonom kararını kabul etmiyordu. Örneğin o dönemler bir Kürt gidip Azerbaycan’da bir iş yapmak istediğinde kimliğine bakıyorlardı ve şayet Kürt’se; git senin iş yapmana müsaade etmeyiz diyorlardı. Bunun yanında din kardeşliği altında Kürtlere şunu söylüyorlardı; Kafir Ruslar bizi oyuna getiriyorlar, biz din kardeşiyiz birbirimize sahip çıkmalıyız. Rusların ve Ermenilerin bu oyununa gelmeyin. Kendinizi Azeri olarak kabul edin. Azerbaycan burada Kürtlere oyun oynuyordu. Din kardeşliği adı altında aslında Müslüman Kürtlere sundukları imkanlarla onları kendi kavimlerine dahil etmeye çalışıyorlardı. Nitekim Müslüman Kürtler bir süre sonra Azerbaycanlı ve Türk olmayı kendileri için kabul ettiler.
“Sovyetler, Kürtlere sundukları otonom imtiyazlarını nüfus azalmasından dolayı düşürdü”
Kızıl Kürdistan Otonom bölgesi kurulduktan birkaç yıl sonra Sovyet yöneticileri otonominin güçlendirilmesi için istatistik çalışmalar için bölgeye geldiklerinde ve Kürtlerin nüfusunun ne kadar çoğaldığını görmek istediklerinde baktılar ki Kürtlerin nüfusları çoğalacağına azalmış. Çünkü burada yaşayan Müslüman Kürtler gönüllü asimilasyonu kabul etmişlerdi. Sovyetler de, Kürtlere sundukları otonom imtiyazlarını nüfus azalmasından dolayı düşürdüler. Bir süre sonra nüfus oranının daha da düşmesi sonucunda verilen otonomi imtiyazları da ellerinden alındı. Kızıl Kürdistan ile Dağlık Karabağ otonom imtiyazları aynı dönemde verilmişti. Belirttiğim sebeplerden dolayı Kızıl Kürdistan’ın imtiyazları ellerinden alındı ama Dağlık Karabağ’ın imtiyazları kaldı.”
“Stalin yönetimi döneminde Kürtler zulüm yaşadı”
Stalin yönetimi döneminde Kürtlerde dahil bir çok halkın zulüm yaşadığı ve topraklarından sürgün edildiği gerçeğine yönelik Xelîl şu bilgileri paylaştı: “Evet doğru sadece Kürtler değil bir çok halk göçertildi bu dönemde. Stalin’in bu dönemde Kürtler ve diğer halklara karşı yürüttüğü bu siyasete yönelik hepimiz eleştirisel bakıyoruz. Hatta Ruslar bile Stalin’in bu hatalarını eleştiriyorlar. Zaten bundan dolayı Stalin döneminde sürgün edilen halklar için yeni bir yasa çıkartarak topraklarına dönebileceklerini söylediler. Ama maalesef sadece yüzde 10’u topraklarına döndüler.”
“Eyyubiler döneminde bahsedilen bu toprakların hepsi Kürtlerin topraklarıydı”
Kafkasya’da yaşayan Kürtler özgürce nerede yaşayabilirler? Hangi topraklarda hayatlarını sürdürebilirler? Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl buna yönelik şu önerilerde bulunuyor: “Kürtler tarihte Azerbaycan topraklarında otonom bir coğrafyada yaşıyorlardı. Ama otonomi şu anlama gelmiyor; bu topraklar senindir. Oysa Eyyubiler döneminde bahsettiğimiz toprakların hepsi Kürtlerin topraklarıydı. Daha sonra yavaş yavaş Kürtlerin elinden çıkarak diğer halkların eline geçti. Aynı şekilde Azerilerin eline de geçti. Burada önemli bir konuya değinmek istiyorum, bazen şu söyleniyor; 5’inci Kürdistan parçası veya Kızıl Kürdistan. Yok böyle bir şey. Neden? Çünkü bazıları bunun tarihsel olarak doğru olmadığını ve diğer 4 parça Kürdistan’ında buna bağlı olarak yalan bir teori olduğunu ispat etmeye çalışıyorlar. O nedenle 5’inci parçayı Kürdistan davasına katmamanın doğru olacağı kanaatindeyim. Zaten Azerbaycan denetimindeki Müslüman Kürtler açısında Kürtlük adına bir şey kalmamış gibi. Kürtlüklerini unutmuşlar. Oysa Ermenistan’da yaşayan Ezdi Kürtler kimliklerine halen sahip çıkıyorlar.”
“İki devlet savaşa tutuştuğunda, Ermeniler ve Azerilerle birlikte Kürtler de hayatlarını kaybediyorlar”
Hem Ermeni ordusu içerisinde hemde Azeri ordusu içerisinde Kürtlerin olduğuna ve bu Kürtlerin hayatlarını kaybettiklerine dikkat çeken Xelîl, yaşanan savaşta Kürtlerin savaşarak hayatlarını kaybetmelerini şu şekilde özetliyor: “Her iki devlet savaşa tutuştuklarında istesek de istemezsek de Ermeniler de, Azeriler de, Kürtler de hayatlarını kaybedeceklerdi. Dolayısıyla Kürtler de hayatlarını kaybettiler.
“Ermenistan Kürtleri ailelerini ve geleceklerini korumak için gönüllü savaştılar”
Ermenistan Kürtleri kendi rızasıyla savaşa dahil oldular. Ermenistan’da yaşayan Kürtler şunu düşündüler; Ermenistan bizim ülkemiz ve biz ülkemize sahip çıkmalıyız. Düşmanımız Azerbaycan eğer güçlenirse gelip Ermenistan’ı işgal edebilir düşüncesindeydiler. Bu nedenle kendi ülkelerini, kendi ailelerini ve çocuklarını koruma mantığıyla savaşa dahil oldular. Ermenistan’da yaşayan Kürtlerin bu şekilde düşünmeleri normal ama Azerbaycan’da yaşayan Kürtlerin bu şekilde düşünmeleri yanlış. Çünkü Azerbaycan’da yaşayan Kürtlerin Kürtlük adına hiçbir şeyleri yok. Ermenistan’da yaşayan Kürtlerin dil, kültür, edebiyat, basın–yayın alanında ellerinde imkanları var ama Azerbaycan’da yaşayan Kürtlerin ellerinde Kürtlük adına hiçbir şeyleri yok.”
“Rusya burada olduğu sürece bu ateşkes devam eder”
Riataza Sitesi'nin Genel Sorumlusu Têmûrê Xelîl ateşkesin kalıcılığı konusunda Rusya’nın rolünün önemine atıfta bulunarak: “Rusya burada olduğu sürece bu ateşkes devam eder” diyor ve ekliyor: “Rusya 2000 askerini bölgeye götürdü ve 5 yıl kalacağını belirtti. Bunun yanı sıra tank, top vs. teçhizatlarını yığdı. Dolayısıyla bölgede kimse Rusya’ya kafa tutamaz. Şayet dışarıdan müdahale gerçekleşmezse bu şekilde devam edecek. Ama biliyoruz ki Türkiye baştan beridir bu duruma müdahil olarak Azerbaycan’ın yanında duruyor. Zaten Türkler için haklı olup olmamak önemli değil. Sen benim kanımdaysan ve benim dilimle konuşuyorsan her halükarda sen haklısın. Türklerin mantalitesi bu. Ama Ruslar bu konuda daha dürüstler. Haklının yanında durmayı esas alıyorlar.”
“Türklerin buralara gözlem noktaları kurma istemleri yapılan anlaşmaya ters”
Türklerin bu anlaşmada yer aldığına ve burada gözlem noktaları kuracağına dair söylemlere ilişkin Xelîl şunları söylüyor: “Doğru olabilir. Zaten Azerbaycan bunu ivedilikle istiyor. Ama bu yapılan anlaşmaya ters olacaktır. Çünkü anlaşmada Azerbaycan dışında bir devletin bu coğrafyaya girerek Azerbaycan’a destek vermesi belirlenmiyor. Bu haliyle Türkiye sahaya girerse, Rusya’nın Türkiye’ye savaş açma hakkı doğacaktır.”
Kürt yazar ve siyasetçi Hejar Şamil
“Dağlık Karabağ aslında Azerbaycan sınırları içerisinde muhtariyet elde etmiş bir yerdir”
Dağlık Karabağ’ın coğrafik olarak Azerbaycan toprağı olduğunu belirten Hejar Şamil ise duruma farklı bir bakış açısıyla bakarak şunları söylüyor: “Dağlık Karabağ aslında Azerbaycan sınırları içerisinde muhtariyet elde etmiş bir yerdir. Bu 1923 yılında oluştu ve Sovyetlerin çöküşüne kadar devam etti. Kızıl Kürdistan’da aynı şekilde 1923’te oluştu ama 1929’da iptal edildi. Her halükarda resmiyette her ikisi de Azerbaycan topraklarıdır. Diğer taraftan Nahçivan’da Azerbaycan toprağıdır ama coğrafik olarak arasında Ermenistan olduğu için Azerbaycan’la sınırı yoktur. Ermenistan 1990’lı yıllarda Dağlık Karabağ denilen bölgeyi işgal ettiler ve buraya ‘Güvenlik Bölgesi’ dediler. Azerbaycan bu son savaşla bütün bu bölgeleri Ermenistan’dan geri aldı. Sadece Laçin denilen bölgeyi Ermenistan’dan alamadı ama anlaşma neticesinde burayı da almaya çalışıyorlar.”
“Azerbaycan müsaade ederse Kürtler asimile olmuş olarak kendi topraklarına geri dönecekler”
Kürtler kendi coğrafyalarına dönecekler mi? Hejar Şamil bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Azerbaycan müsaade ederse şayet Kürtler sorunsuz bir şekilde kendi topraklarına geri dönecekler.” Ve ekliyor: “Sorun Kürtlerde ne kadar Kürtlük bilinci kalmış probleminde. Örneğin; benim kendi amca çocuklarım, Kürt olmaktan çok şu anda Azeri’dirler. Türkiye’deki Türkleşmiş Kürtler gibi. Burada önemli bir tespitte bulunmak istiyorum; Ermeniler Kürtlere çok büyük bir kötülük yaptılar. 30 yıl Kürtleri kendi topraklarından koparttılar ve bunun sonucunda Kürtlerin asimilasyonunu hızlandırdılar. Kürtler Azerileştiler ve Türkleştiler. Şimdi Azerbaycan Türkiye’nin desteğiyle bu toprakları kendi denetimine aldı. 30 yıl önce o topraklardan sürgün edilen Kürtlerin çocukları ne yazık ki bu yanlış politika sonucunda, yapılan anlaşmayla topraklarına geri döndüklerinde Türk–Azeri olarak dönecekler.”
“Dağlık Karabağ özerk bir statü şeklinde olur”
Gerçekleşen anlaşma ile Dağlık Karabağ’ın statüsünün önümüzdeki dönem en büyük problem olacağına dikkat çeken Şamil, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın eski statüde olmasına razı olduğuna ama Ermenistan’ın bunu kolay kolay kabul etmeyeceğine dikkat çekerek şunları ifade ediyor: “Dağlık Karabağ için her ne kadar Aliyev, bir statü tanınmayacağından bahsetse de bu mümkün değil. Çünkü bunu ne Dünya, ne Rusya ne de Ermenistan kabul etmez. Dolayısıyla bir statü verilecektir. Nasıl bir statü olacağını bilemem ama sanırsam özerk bir statü şeklinde olabilir diye düşünüyorum.”
“Gerçekleşen anlaşmanın sürekliliği olmayacak”
Gerçekleşen anlaşmanın sürekliliğinin olmayacağına inanan Hejare Şamil, bölgedeki çelişkilerin bugünkü çelişkiler olmadığını, tarihsel olduğunu ve bu nedenle kolay kolay bitmeyeceğini ama en azından savaş pozisyonunun bir süre duracağını belirtiyor.
1992’de başlayıp 1994’te biten ve Azerbaycan’ın kaybettiği savaşın, şimdi Azerbaycan’ın üstünlüğü ile sonuçlandığına dikkat çeken Şamil, Ermenilerin bu sonucu kabullenmeyeceklerine vurgu yaparak şunları dile getiriyor: “Ermenistan bu sonucu kabul etmeyecek. Aynı şekilde Azerbaycan’da Dağlık Karabağ’a bir statü verilmesini kabul etmeyecektir. Bu nedenle bu çelişki devam edecek diye düşünüyorum. Burada savaşın devam etmesi veya etmemesi Rusya’ya bağlı. Şu an savaş durdu diyebiliriz. Birkaç gün sonra karşılıklı taciz, sabotaj vb. olayları duyabiliriz ama yeni bir yoğunluklu savaştan bahsetmek biraz zor gibi olacak.”