5-0'lık bir galibiyet dünyanın her yerinde net, temiz ve kemiksiz bir zaferdir. Bu durum her dilde ve her kültürde büyük harflerle başarı hanesine yazılır. Dile kolay, toplam 5 gol kaydedilmiştir. Hemen ilk önce bu başarıda katkısı olan, emeği geçen herkesi kutluyorum. 5-0'lık bir skor üretildiğinde elbette önce bu büyük lezzetin tadı çıkarılır. Ben de öyle yapacağım. Özellikle Awad'ın attığı ilk gol, yapılış ve vuruş tekniği açısından kesinlikle kusursuzdu. Sol çaprazdan sırtı kaleye dönük olan oyuncunun, ayağının topuğuyla topu Awad'ın önüne bırakışı ve Awad'ın topu bir kez dürttükten sonra kafasını kaldırıp kalenin sol direğinin 90 tabir edilen noktasına topu bırakışı, estetik bilimi açısından hakikaten şahaneydi.
4. golde orta sahanın neredeyse orta yerinde, sırtı rakip kaleye dönük olmasına rağmen Lawan'ın topu kontrol edişi, bedenini topla rakip arasına sokuşu ve sola dönük bir feyk atacakmış gibi yapması, bu şaşırtıcı hareketle tekrar topu sağ tarafa alışı ve kafasını kaldırıp o derinlik içinde Awad'ı görüp, topu bir mıknatıs gibi bütün rakip defansı aşacak şekilde ayağının ucuna bırakması.. sadece kusursuz hareketler dizi değildi bunlar. Ondan öte müthiş bir oyun görüşü, rakip defansının derinliğini o mesafeden algılayış ve çok zekice bir vuruşla Awad'a “al bu golü at” demesi kelimenin tam anlamıyla sarhoş ediciydi.
Hiç kuşkusuz bu maçta gördüğümüz güzellikler bununla sınırlı değildi. Mirkan'ın attığı 5. gol bu güzellikler sepetinin demetlerinden biriydi. Futbol esasen kendi içinde mest edici güzellikler barındırır. Bu özelliğiyle bu oyun dünyanın en anlamlı faaliyetlerinden biridir. Şöyle düşünün; baskı altındasınız, alanınız dar, zamanın ise neredeyse hiç yok ve bu koşullarda hem en iyisini düşünmek zorundasınız, bu yetmez, o en iyi sandığınız şeyi de aynı zamanda uygulamak zorundasınız. Böyle bakıldığında futbol dünyanın en zor ama en şahane işlerinden biridir.
Peki bu maçta bu kadar güzelliğin yanyana gelmesi sizce bir tesadüf müydü? Ya da başta teknik direktör olmak üzere bütün futbolculara gökten vahiyler mi indi? Yoksa bugün bu maçta DalKurd futbol oyununun oyun olarak talep ettiği ilke ve prensiplere mi sadık kaldı? Elbette ikincisi. Özellikle maçın ilk yarım saatinde DalKurd şimdiye kadar oynadığı bütün maçlardan farklı olarak, hem dörtlü defansla oynadı hem de defansını diğer maçlardan ayrı olarak 10 metre daha ileri çıkardı. Orta beşli tipik orta üçlü gibi, dörtlü defansla bütünleşince rakibin orta sahası oyundan düştü.
Sadece rakibin orta sahası oyundan düşmekle kalmadı, aynı zamanda rakip için oynanacak alan kalmayınca oyun, daha çok rakip yarı sahada oynandı ve bu sistematik nedeniyle DalKurd hücum girişimleri sonrası dönen bütün ikinci topları topladı. Bu durum DalKurd'ü sürekli rakip yarı sahada tuttu ve atak üstüne atak yapmasını sağladı. Ve elbette bu oyun meyvelerini verdi ve DalKurd bu maçı 5-0 kazandı.
Daha önceki yazılarda DalKurd'ün bir oyun merkezinden yoksun olduğunu söylemiştik. Bu doğru bir tespitti. Ama bu maçta, yetersiz olsa da, iyi organize olunmamış olsa da takım merkezi bir santrale sahip bir görüntü çizdi. Özellikle Lawan'a yakın oynayan iki oyuncu bu sorunun çözümü için çare durumuna dönüştüler. Ama ısrarla söylüyorum; oyun merkezi için, yani oyun santralı için Lawan'ın aklı ile Montiel'in yaratıcılığı mutlaka birleştirilmelidir. Bu ikilinin yanına, herkesten özür dileyerek söylüyorum, bu ikilinin önünü ve arkasını süpürecek atom karınca bir hamal oyuncu verilirse ya da takviye edilirse, şurada söylüyorum DalKurd bu sezonu açık ara şampiyon olarak tamamlar.
Bir uyarı daha; bütün bu övgüler bu maç içindi. Bu maçın 5-0'lık skoru asla ve kat'a önümüzdeki hafta oynanacak maçın garantisi filan değildir. Hiç kimse gündüz gözüyle ayaküstü hayaller görmesin. Hiç kimse ne kendini ne de başkasını yanıltmasın. Bu oyun her hafta tekrarlanmadan, büyük bir disiplin ve özveriyle bu oyun her hafta geliştirilmeden, her hafta bu oyunun üstüne bir taş daha koymadan sözünü ettiğin şampiyonluk gelmez. Kural şudur; topu kalenden uzak tutmak istiyorsan rakip yarı sahada oynayacaksın. Rakip yarı sahada oynayabilmek için çoklu pres anlayışıyla hareket edecek bir oyun merkezine ihtiyaç vardır. Dikkatli ve dirençli bir defans, oyunun iki yönünü de oynayan presci bir orta saha ve elbette hemen hemen her iyi fırsatı golle sonuçlandıran bir hücum gücü.
Kalemizi rakip tehlikelerden korumak için, kalemizin önünde savunma yapmak beyhude, boş ve yine hiç kimse kusura bakmasın, aptalca bir strateji olur. Kalemizi rakibin tehlikelerinden korumamızın yegane yolu, sürekli rakip kaleyi tehdit etmektir.