Heyecanla beklediğim Allsvensakan sezonu başladı ama DalKurd sezona iyi bir başlangıç yapamadı. Bu yargımın nedeni 2-0'lık mağlubiyet değil hiç şüphesiz. 90 dakika boyunca DalKurd’un oynadığı oyun beni ne ikna etti ne de tatmin. Benim skora bakmadığımı, skor bağımlısı olmadığımı herkes bilir. Mesele yenilgi değil. Mesele kime ve nasıl yenildiğindir. AIK,bana anlatılan türden iyi bir takım değil. Eğer, Allsvenskan’ın en iyi takımlarından biriyse AIK vay İsveç futbolunun haline.
AIK bu maça sağ kanattan yaptığı organizasyonlarla maça hazırlanmış. Temel planları sol orta göbekte kaos yaratarak topu ani bir çıkışla sağ kanada aktarmak ve oradan final vuruşu ile skor üretmek. Nitekim bütün maç boyunca bunu iki kez başardılar ve iki gol çıkardılar. Rakip bu her türlü planı yapabilir ve eğer sen o planı deşifre edip önlem almazsan, bu maçta olduğu gibi plan başarılı biçimde uygulanır ve tabelaya baktığında yediğin golleri görürsün ancak.
Peki, bu rakip oyun planını okumak kimin işi, elbette teknik direktör Azrudin Valentic’in işi. İlk yarı boyunca Valentic bu planı fark etmedi bile. Nitekim sol kulvarda oynayan, Alex de John ve o kulvara yardım eden, Oliver Berg, gerekli önlemi alamadılar. Bir de buna kaleci Demircan’ın olağanüstü hatası eklenince DalKurd ilk golu yedi. Benim anlamadığım çok yumuşak gelen topa Demircan’nın neden aptallaşıp reaksiyon bile göstermemesidir.
Elbette 2-0 lık yenilginin bütün sorumluluğunu sol savunma ve kaleciye ihale edilemez. Temel de DalKurd takımında henüz akla ve planlamaya dayalı bir işbirliği egemen değil. Ne hücum da ne de savunmada takım önceden planlandığı bir akılla iş tutmuyor. Takıma hakim hava hala tipik bir doğaçlama. Nitekim bu kadar kalitesiz pası kim nasıl izah edebilir?
DalKurd savunma ve hücum geçişkenliklerinde tipik pozisyon hatası yapıyor. Top rakibe geçtiğinde, rakibe müdahale etmek yerine, her mevkiinin oyuncusu kontrollü biçimde geriye doğru koşu yaparak adeta rakibe oynayacak alan yaratıyor. Oysa yapılması gereken tek şey, top rakibe geçtiğinde, alanı daraltmaktır. Topun olduğu bölgeye ani baskı ile topun atılacağı bölgeleri sıkıştırarak alanı oynanmaz hale getirmektir.
Savunmanın önünde göbeği kapatmak için görevlendirilmiş iki oyuncu Rawez Lawan, ile Rewan Amin hem çok geriden baskıya başlıyorlar hem de her iki oyuncu da yeterince sert ve kemik değiller. Bu bölgedeki ikinci ve daha önemli sorun, topun kazanılması durumunda pas seçeneklerinin inanılmaz kısırlığıdır. Nitekim bu iki oyuncu da ileriye doğru oynayıp oyunu olgunlaştırmak yerine sürekli geriye doğru oynayıp rakibi daha zinde tutuyorlar. Bu kabul edilemez.
Hücum için kenara taşınan toplar için ikinci ve üçüncü paslar için servis yapacak oyuncu pozisyon içinde yerini almıyor. Belli ki böyle bir görevlendirme Valentic tarafından yapılmamış. Peki, o zaman Valentic takımın alan kat etmesini nasıl sağlayacak. Sözünü ettiğin kenar topların olgun ataklara dönüşmesi için ya da o kenar kapalıysa yön değiştirip öteki kanada taşınması için, ara servis sağlayıcı oyunculara ihtiyaç yok mu?
İkinci yarı da ilk 10 dakikalık periyod hariç DalKurd oyunda inisiyatif kuramadı. DalKurd rakip için ciddi tehditler oluşturamadı. Sözünü ettiğim zaman diliminde olup biten aksiyonların tümü de kendiliğinden ve uçu açık belirsizlikler içeriyordu.
DalKurd’un birleşik bir takım olmaya ihtiyacı var. Her oyuncunun oyun sisteminin genel dizilişinde rolünü tam olarak bildiği kendi kendini organize eden, eksiksiz bir oyun planına ihtiyacı var. Üzülerek söylüyorum DalKurd hala dinamik ve ne yaptığını bilen bir takım değil.