DalKurd Yönetim Krizi Üstüne Bir Açıklama

Ali Fikri IŞIK

Tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Kim derdi ki, 2004 yılında kurulan bir genç Kürt futbol takımı 2018 yılında İsveç’in en yüksek futbol düzeyi olan Allsvenskan da oynamaya başlayacak ve daha 12 maçını bitirmeden tarihinin en büyük yönetim krizini yaşayacak? Daha henüz Allsvenskan düzeyinde bir başarı kazanmadan, daha henüz UEFA turnuvalarında boy göstermeden, Ala rengîn ve KESKESORÛZER’i dost, düşman herkesin gözünün içine sokmadan ve henüz daha emekleme dönemindeyken bir iktidar savaşına sahne olacak! Kim ne derse desin, haklı ya da haksız, doğru ya da yanlış bugün DalKurd yönetiminde yaşanılan kriz tipik bir iktidar krizidir.

Bu yazıyı yazarken aklımı rafa kaldırdım. Zekamı derin dondurucuya koydum. Sadece kalbimin sesini dinleyerek, duyduğum, gördüğüm, yaşadığım ve tanık olduğum her şeyi vicdanımın örsünde dövdüm. O nedenle okuduğunuz bu yazı asla aklın ürünü değil; duygularımın, iç sesimin bir tür feryadı bir tür yüksek sesli çığlığıdır.

Duygularım önce yalvarmamı emir ediyor. Diz çök ve yalvar diyor. İki elini havaya kaldır ve tanrıya iman etmiş biri gibi sadece rica et.

Ve bende öyle yapacağım. Ey sayın Ramazan Kızıl; Ey sayın Kawa Rekani, lütfen aramızdaki sorunlar ne olursa olsun,önce; bu sezon DalKurd’un küme düşmesine izin vermeyin. Sorunları halı altına süpürün demiyorum ama bulacağınız çözümler DalKurd’un küme düşmesine sebep olmamalıdır. DalKurd’u küme de tutmak kaydı ile bulabileceğiniz her çözüme evet derim. Her çözümünüz başımın üstüne.

Yaklaşık 30 yıldır futbol üstüne aktif yazılar yazıyorum. Beni bilen bilir. Benim uzmanlık alanım sahanın içidir. Sahanın dışı ile pek ilgilenmem. Benim işim sahaya maça bakmaktır. Teknik direktör nasıl bir oyun planı hazırlamış? Hücum ve savunma dengesini kurabilmiş mi? Rakibine karşı hangi yaratıcı taktik düşünceleri oyun yapısı haline getirmiş? Oyuncularını doğru yönlendiriyor mu? Doğru zamanda doğru ve yerinde müdahaleler yapıyor mu? Oyuncular, teknik adamın verdiği görevleri doğru algılamış mı? Rakip analizine bağlı olarak herkes oyun disiplinine uyuyor mu? Ve çok iyi işler çıkaran oyuncuların performanslarını takdir etmek onları övgü ile onurlandırmak. Ya da maç içinde işler iyi gitmiyorsa bunun nedenlerini nesnel olarak analiz edip ciddi bir eleştiriye tabii tutmak.

Benim işim bu. İlgi alanım bu. Üstelik bunu bedava yapıyorum. Bu yazılarıma bedel ödeyen hiç kimse yok. Hiç kimsenin maaşlı adamı ya da yazarı değilim. Elbette bende yazdığım, emek verdiğim bu yazılarım aracılığıyla hayatımı kazanmak isterdim. Ama yok. Henüz yok.

Bir futbol kulübünü kim yönetiyor? Nasıl yönetiyor, bu soru ve sorunlar benim ilgi alanımda değil. Zaten bu alan bambaşka bir alan! Kurum, kurumsallaşma ve genel yöneticilik becerileriyle, çözülmesi gerektiğine inandığım bu sorunlar, saha dışı bir takım uzmanlıklar gerektiriyor.

Ama gelin görün ki, DalKurd söz konusu olduğunda hiç arzu etmediğim bir alanda kalem oynatmak mecburiyetinde hissediyorum kendimi. Açıkça söylüyorum, sportif olarak işler yolunda gittiği müddetçe benim nezdim de kimin kulübü yönettiği pek önemli değildir. Elbette yönetimin başarısını övmek ve emeklerinin karşılığını saygı içinde onlara teslim etmek gerekir.

Bugün Dalkurd, kurulduğu günden bugüne kadar hiç yaşamadığı bir büyük yönetim krizi içinde debeleniyor. Bu durum elbette çok üzücü. Gönlüm bunun böyle olmaması gerektiğini söylese de maalesef durum bu.

Henüz hiç kimse ile hiçbir şeyi konuşmadan, sadece saha içine bakarak, bir takım olumsuz gelişmelerin yaşandığını seziyordum. Çünkü saha içinde öyle şeyler yaşandı ki, bütün bunlar yönetimde çok ciddi çatlaklar olduğunu gösteriyordu. Çünkü çok iyi yönetilen bir takım, saha da asla bu kadar kötü durumlara düşmezdi. Dolayısıyla içeriden kimi bilgilere ulaşmadan da sahaya bakarak, rahatlıkla bu takımda çok ciddi bir yönetim krizi var teşhisi koymak mümkündü. Ben de öyle yaptım ve sabırla bekledim.

Nitekim bir süre sonra Sayın Ramazan Kızıl ile konuşma fırsatı buldum. Bana kabaca ‘’ durum çok kötü’’ dedi. Kimi bilgileri yazılmamak koşulu ile benimle paylaştı ve ‘’ bekle’’ dedi. Dün de Krizin öteki tarafını temsil eden Sayın Kawa Rekani ile konuştum. Konuşmamız soru cevap biçiminde bir röportaj şeklinde gelişti. Konuştuğumuz her şeyi yazmak için izin verdi. Bütün konuştuklarımızı yazacağım. Şimdi o konuşmayı bir röportaja çevirmekle meşgulüm. Bittiği zaman noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlayacağım.

Aynı günün gecesi Sayın Ramazan Kızıl ile de kısa bir görüşme yaptım. Bana dedi ki’’ biz yarın üç dilde-İngilizce, Kürtçe ve Türkçe- bir basın açıklaması yapacağız, basın açıklamasından sonra uzun uzun konuşuruz’’. Bugün ya da yarın Sayın Ramazan Kızıl ile yapacağım görüşmeden sonra, dosyayı bitirip yayınlayacağım.

Her Kürdün her futbolseverin DalKurd yönetiminde yaşanılanları birinci elden ve tarafsız biçimde öğrenmeye hakkı vardır. Çünkü DalKurd bir futbol takımından daha öte, daha büyük bir simge ve semboldür.

Son dileğim ve son duam şudur; Umarım DalKurd bu sezon kümede kalır. Ve umarım sağduyu galip gelir ve bu büyük yönetim krizine yapıcı ve olumlu çözümler bulunur. Hem DalKurd’un geçmişi ödüllendirilir hem de geleceği güvence altına alınır. Zaten başka da bir çözümü yok bu işin.

Bir Kürt ve DalKurd taraftarı olarak bu sorunun çözümünde elimden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu herkese ilan ediyorum. Arabuluculuk dahil, bana verilecek her vazifeyi yapmaya hazırım.