Mayıs ayında yapılan iki ayrı seçimin tek kaybeden tarafın seçime girdiği adı ile Yeşil Sol Parti ve aynı zamanda HDP’ye destek veren taraftır . Kürt siyasetinde en etkin olan bu anlayış, seçim sürecinde eş başkanlarının yaptıkları kasıtlı ve yanlış stratejiler sonucu destekledikleri muhalefet ile beraber bir yenilgi yaşadılar. Birçok Kürt siyasetçinin uyarı ve söylemelerine rağmen, en doğru politika yaptığını söyleyen eş başkanlar “iradeleri” dahilinde “üst” emir ile şartsız desteklerini kendilerine esirgemekten çekinmediler.
Her zaman arkalarında giden kitleyi “sürü” gördükleri için bu defa da bir engel olmayacağını düşünüyor olmalıydılar.
Şimdiye kadar sorunsuz giden süreç, bundan böyle de el mahkum gidecekti. Kürt halkının sırtında vekilliği garantiye aldıktan sonra daha da cömert davranarak ”koltuk ve kariyer” talebimiz yok diyerek sömürgeci partilere karşılıksız destek sunmak oldukça kendi ahlaki değerlerine uygun olmalıydı. Daha önce çözüm süreci sonrası egoları şişen yöneticilerin patavatsızca söylemleri aynen devam etti. Eskiden “gelir çaylarını içer giderler” deyimi biraz daha ileri giderek yerini“İmralı’nın kilidini kıracağız” teranesine bıraktı.Umudu ve beklentiyi yukarı çıkarıp sonradan, bataktan çıkmak hali. 30 koca yıl hapis yatmış bir insanı tahliye olduktan sonra kapıda zafer zılgıtları ile karşılamak gibi.
Başkasının bedeli üstünde yaşamak, vekil olmak ve konuşmak kolay olmalı.
Anlaşılan karar vericiler, içerde bulan binlerce Kürt tutuklu, ekonomik sıkıntılar, kayyumlar,işğal operasyonları gündemlerinde fazla yer bulmuş değil. Çabaların hedefine “şerefli” birer vekil olma yolunu seçmiş olmalarıdır.. Bu vekillerden birkaçı hariç adlarını veya süreçte aktif hallerini bilen var mı?
Türkan Elçi gibilerini bile CHP kaptırarak, hem kendi oylardan bir düşüş,hem de yıllar önce kovulan bu ideolojiyi halkımızla tekrar buluşturmak.
HDP,Yeşil Sol Parti (YSP) olarak, Türkçü, Kemalist sola ve devlet partilerine ilkesiz ve teslimiyetçi bir anlayışla destek sunmaları bunun sonucudur. (Biz solun rengini kırmızı bilirdik bunlar yeşil diye değiştirdiler)
Bu şaşırmışlık hali, iktidar erkini elinde bulunduran partiye kazandırdı. Ve giderek PKK’nin dağda yaptıkları destek açıklaması, HDP ile aynı tonda olması muhalefetten ziyade, iktidar partisine kazanç sağlamıştır. Muhalefet bu iktidarın değiştirme gücünün olmadığını görmekte ve giderek Erdoğan’ın sağlık koşullarının kötüye gitmesini umarak, Allah’tan medet ummaktalar.
Seçim sürecinde yürütülen milliyetçilik ve Kürt düşmanlığı, faşizme rahmet okutarak ultra faşist bir dalganın serpilip azmasına neden olmuş ve ”Halklar, Kardeşlik, Türkiyelileşme” anlayışına bir darbe olmuştur. Bu eski söylemlerle devam etmeleri halinde, CHP ile birleşme ve ortak olmaları mümkündür. Gelinen bu kötü durum “Türkiyeleşme” sonucu olduğuna inananlardanım.
HDP’nin yeni olacak olan kongresinde, PKK ile aralarına mesafe koymaz ve bir kopuş yaşanmazsa kitlesel parti olma özelliğini kaybedecektir. PKKînin yürüttüğü mücadelenin halka verdiği büyük zararı görmezden gelerek, legal ve sivil siyasete zarar vermektedir. Silahlı mücadele süresiz bir şekilde bırakılmalı ve HDP üzerindeki egemenlik hükmünden vaz geçmelidir.
HDP nin hanımefendi ve beyefendi yöneticileri: Bu halkın, bedel ödeyerek yarattığı değerleri ve krediyi iyi çarçur ettiniz..Kürt halkının dinamik enerjisini, ölüm yaşına gelmiş seroklarınıza ve ucube teorileriniz için heba etmekten ar duymadınız.
Şimdi bu eksiklikleri gidermek için yeni bir fırsat ile karşı karşıyasınız.
HDP olarak, Kürdistani tüm güçlere kapısını açarak bu girdaptan kurtulabilirsiniz. Aksi takdirde sizinde yolunuz parti mezarlıklarına gider.
Tüm legal ulusal güçlerin ortak bir HDP anlayışında birleşerek halkımızın geleceği koruma altına alınmalıdır.
Umarım “koltuk ve kariyer hesabından uzak” davranmak sadece bu dava ve bu yol için doğrudur.
Aksi takdirde HDP içindeki bu zararlı zihniyete karşı çakmak, çözülme ve ayrılıklara destek vermek gerekliliktir..
HDP deki yöneticiler, tabanının verdiği destek sayesinde istedikleri gibi demokrasi oyunu oynamaktadırlar. Çeyrek asırdır Türkiye Cumhuriyetine vekillik yapanlar, demokrasinin tehlike de olduğunu söyleyerek ulusal haklarımız gölgelenmekte bunların gaspına zemin hazırlamaktadırlar.Her dönem belediye başkanı,yada vekil olan bazı siyaset “ağalarının” halkımıza verecekleri bir katkıları yoktur.
Kemalistler T.Cumhuriyetini kurtarmak için son şans derlerken,bunlarda kurdi taleplerimizden uzak, Türk demokrasisini kurtarmak telaşındalar.
Oysa ki mevcut Türkiye seçmen nüfusuna göre daha az olan Kürt varlığımızla dengeleri değiştiremeyiz. Sonuçta görüleceği gibi, haksız ve milliyetçi çoğunluğun oyları ile dikta rejimi kurumsallaşmaya doğru yol almaktadır.
İlk defa kilit duruma gelen HDP de bu pozisyonu da boşa çıkardı.
Hanımefendi ve beyefendiler,
HDPînin son dönemdeki amaç ve hedeflerini şöyle ü özetlemek mümkündür. -Öncelikli olarak toplumda sesi ve varlığı olmayan bir takım bireyleri
meclise vekil olarak getirmek ve daha sonrası onların partileşmelerine yardımcı olmak.
-Kürt halkının menfaatlerini İmralı’ya feda ederek,çözümün adresini her fırsatta orayı göstermek.
-Kürt değerlerden uzak,ulusal bir ittifakın kurulması önünde engel oluşturmak.
-Seçime öncesi oluşan Kürt Özgürlük İrtifakı değerlerine sahip çıkmamak.
PSK’nin de talepleri olan “federasyon,anadilde eğitim ve anayasal hakların garantiye alınması”gibi talepleri dillendirmemek.
- Bu talepleri savunanları liste dışı bırakarak onları itibarsızlaştırmak
Bu seçilen adayların belirlenmesi konusunda bile kendi kuralına uygun davrandıkları söylenemez. Türkiye işçi partisi’nin sekter tutumuna teslim olan bu anlayışın, TİP’in kazandığı 4 vekil karşılığında YSP ise 10 vekilden fazla bir kayıpları olmuştur. Toto oynayanlar bile bir koyup iki alma amacı güderler. Anlaşılan “koltuk ve kariyerden” uzak olduklarını söyleyenler istatistik ve Matematik biliminden de uzaktırlar.
Seçim yenilgisini sadece TİP’in bu ayrılıkçı tavrı ile izah etmek elbette yetersiz ve doğru değildir.
Türkçe dışında dil bilmeyen vekiller, Kürt illerinde sadece Kürtçe bilen halkın karşısına asimilasyoncu dilleri ile çıkıp oy istemişlerdir.
Böylesine acayiplik ve tuhaf bir senaryo dünyanın hiçbir yerinde yoktur, olamaz da.
Arapça bilmeyen bir İsrail vekilin Filistinlilerden İbranice konuşarak oy istemesi gibi.
Bu işini bilmez yöneticilerin elinde oyuncağa dönen halkımız, oyları ile sömürgecilerin dilini ve anlayışını taşıyan vekil efendiler seçmişlerdir.
Bu zihniyetten olan vekillerin yarı yarıya mevcudiyetleri bulunmaktadır.
Kendi akraba ve taraftarının seçmen olarak olabileceği düşünülerek yaşadıkları şehirlerde aday gösterilmeleri uygunken, oy endeksi bile düşünülmeden, Kürt illerinde vekil olarak göstermelerinin altında bir hesap olmalıdır.
Ayrıca bu adayların nereden, nasıl hangi kriter ölçü alınarak seçildikleri ise bir kozmik sır gibidir.
Yüze yakın vekil beklentileri hüsranla sonlanınca, yenilgiyi kabul etmeyerek samimi olmayan bir tarzda“oy olarak geriye düştüğümüz görülmektedir” “etkisiz hale gelmek” gibi muğlak ifadeler durum değerlendirmesi yapılmıştır.
Bu telafi yöntemi ve aldatmacalı ifadenin de bir faydası olmamıştır. Aynı manipülasyon devlet içinde geçerlidir. Katliam ve öldürmeleri ,“etkisiz hale getirildi ” veya “imha edildi” gibi sunmaktadırlar.
Bazen kurbanın, katilini kopya etmesi, aynı dili ve taktiği benimsemesi mümkündür.
Cumhur seçimi döneminde, başta bazı Kürt aydınları olmak birçok kurum hedef ve seçeneği doğru göstererek,HDP’ye kendi adayınız olmalı çağrısı yapılmıştı. Ancak bu durum HDP tarafından hiç duyulmadı.Aynı tavır ve anlayışta bulunan eski yöneticileri S. Demirtaş’ın da önerileri önemsenmediği görülmektedir..
Bu durumu kamuoyuna duyurulması sonrası,istifa ve yönetim değişikliği beklentisi hızlanarak bir değişime gidilecek gibi görünmektedir.Ancak umut var olmak için bir neden yoktur..
Demirtaş’ın halkından özür dilemesi, hatalarını görmesi erdemliliktir.
Söylemlerinde eksiklikte olsa da doğruları önemsenmelidir.
Bağlı bulunduğu siyasi çevrelerin kendisine yaptıkları adaletsizce bir hakaret zulüm ve ötekileştirmektir. Tc devleti onu hukuksuz bir şekilde hapiste rehin tutmaktadır. Bu bir halkın kendisine ve temsilcine yapılan büyük bir eziyettir. Başta Kandil olmak üzere, bazı parti yöneticilerinin tutarsız söylem ve tavırları devletin hukuksuzluğunu aratmayacak düzeydedir. 6—7 milyon oy almış bir partinin eş başkanına “Küstahlık yapma otur oturduğun yerde” diyen Kandilin şefi diğer yanda “Seloya idam” diyerek bağıran güruhun arasında bir zihinsel birlik veya “akraba bağı” olmalıdır.
“Benim de annem Türk’tür, hizmete hazırım” demesi halinde, her Kürdün iyi yönündeki beklentisini boşa çıkarırdı.
Demirtaş'ın ise kendisine idam isteyen güruha verdiği “siz ceketimi bile asamazsınız” demesi bir cesaret ve dik duruşu temsil ettiği bilinmelidir.
Tüm tutukluların serbest bırakılması için ortak mücadele zamanıdır. Son AHIM kararı,sivil gösteriler ve tepkiler için iyi bir zemin teşkil etmektedir.
Hiç kimse bizden bazı HDP iller gibi, derenin taşıyla Demirtaş’ı vuracağımızı beklemesin.
12 Haziran 2023
Diyar Budak/ Londra