Demokrasi ve Demokratlık

Ali Fikri IŞIK
 
İnsan doğasının, tartışmasız en net ve en anlamlı amacı hayatta kalmaktır. Diğer bir deyimle hayatta kalmasını sağlayan her tür fikri, eylemi olumlamaktır. Çünkü biz hayatta kaldığımız sürece yaşamımızı devam ettirdiğimiz sürece hayata ilişkin esaslı fikirlere sahip olabiliriz. Hatta bir adım ötesi; onu değiştirip daha yaşanır hale getirebiliriz. Eğer bu doğruysa elimizde bize yansıyan her tür düşünce, fikir ve eylemi ayrıştırabilecek bir kriter var demektir.
 
Hayatın her yönüyle bize kendini göstermesi ve kendisine dair bize söylediği bilgiler ile bize yansıyan ve prizmamızda kırılıp bu bilgilerden ne anladığımızı sağlayan düşünce sistematiğimiz arasında çok doğrudan bir ilişki vardır. Bu ilişki esas itibariyle sadece hayatın sürekliliğine dayanmaz; aynı zamanda bu sürekliliği güvence altına almaya da dayanır. Tam da bu noktada Aristo’nun deyimiyle hayatın özgürce gelişip serpilmesini sağlamak, adına “demokratlık” denilen temel tutumun özünü belirler.
 
Her bireyin özgür gelişimi, bütün toplumun özgür gelişiminin koşuludur. Toplumun bütün katmanlarının özgürce temsil edildiği gerçek bir demokrasi; kendini özgürce gerçekleştirme düşüncesini, yani herkesin eyleme/eylemeye müdahil olması gerektiği yolundaki,çok kültürlü,katılımcı ve çoğulcu demokratik amentüyle harmanlayarak evrenselleştirmemiz durumunda ne olur sorusuna verilen bir cevaptır.
 
Eğer bu doğruysa ve hepimiz nezdinde bu böyle kabul görüyorsa ve insanlar doğal olarak bir siyasal toplumda yaşıyor ve onun bir üyesiyse,siyasal hayatı, herkesin birbirinin yolunu kesmeden kendi eşsiz kapasitesini gerçekleştirebileceği şekilde yeniden düzenlemeye çalışabiliriz. Ki zaten bize bunu vaat eden bir doktrin var ve adı liberalizmdir.
 
Ya da bir adım daha öteye giderek, insanların kendilerini gerçekleştirme süreçlerini mümkün olduğunca karşılıklı kılacak şekilde örgütleyebiliriz. Kimileri bu duruma ısrarla sosyalizm dese bile, ismine fazla takılmadan gerçek bir temsili demokrasi de, onun imkanlarıyla bu durumu rasyonel hale getirmek mümkün olduğu için de onu sosyalizmden ayrıştırabiliriz.
 
Ne var ki, herkes sevginin ya da kendini tanımlamanın ne olduğu konusunda ya da hangi erdemlerin daha önemli olduğunu kararlaştırdığında veya daha iyi yaşamanın bu modeli konusunda hem fikir değildir.
 
Tam da bu zaman diliminde, toplumun içindeki başıboş konumunun avantajını kullanarak, toplumsal sınırların ötesine göz atabilir, Hepimiz için hayati önemde olan bu türden konulara eğilmeyi başarabiliriz. Dar tarihselliği aşar, evrensel olanın kıyısında düşüncelerimizi yeniden tazeleyebiliriz. yalnızca faydacı, dar görüşlü değil, nihayi anlamda kendi canımızı bile sıkacak belalı sorular sorabiliriz.