Pelin Akdemir
Depremden etkilenen kentlerdeki 2 milyondan fazla kişi, başka illere hareket etti. Bölgedeki hareketliliği değerlendiren sosyologlar, geri dönüşlerin izlenmesi ve teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.
Depremden etkilenen illerde kayıtlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 13 milyon 418 bin, kayıtlı görünen mülteciler ise 1 milyon 762 bin. 11 ilin etkilendiği bölgede nüfus toplamda 15 milyon 181 bindi. Bu rakam, Türkiye nüfusunun yüzde 16,84’üne karşılık geliyor. Türkiye’deki kayıtlı mültecilerin yüzde 36,20’si bu illerde yaşıyordu.
AFAD’ın son yaptığı açıklamaya göre, depremden etkilenen 11 ilden tahliye edilenlerin sayısı 528 bin 146'ya ulaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Şubat’ta yaptığı açıklamada, bölgeden ayrılanların sayısının 2,2 milyon olduğunu açıkladı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, bölgede daha önce sinyal veren telefon numaralarından tespit ettikleri kadarıyla 2,5 milyon insanın diğer illere gittiğini söyledi.
‘DEPREM ÖNCESİ VAR OLAN GÖÇ EĞİLİMİ HIZLANABİLİR’
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezinin hazırladığı ‘Deprem Sonrası Göç ve İnsan Hareketlilikleri’ raporunda depremin yıkıcı etkilerinden kurtulmak için insanların imkanları doğrultusunda bölgeden uzaklaştıkları belirtildi.
Raporda, “Bu hareketliliğin ne kadarının geçici ne kadarının kalıcı olacağını değerlendirmek için henüz erken olmakla beraber bölgenin deprem öncesi var olan ‘göç verme kabiliyetinin ve eğiliminin’ daha da hızlanabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir” denildi.
Geçici niyetle gidilmesine rağmen bir zaman sonra geri dönüşlerin zorlaşacağına değinilen raporda, “Bu nedenle insanların ayrılmak zorunda kaldıkları evlerine dönüş eğilimlerinin kırılmaması için gerekli önlemlerin alınması önerilir” ifadeleri yer aldı. Suriyelilerin ülkelerine döndüğü iddialarına ilişkin raporda, “Deprem öncesinden ve sonrasındaki 8 günlük sınır hareketliliklerine bakıldığından kayda değer bir değişikliğin olmadığı açıkça görülmektedir” notu yer aldı.
‘İŞ GÜCÜ OLAN İLLERE DOĞRU YÖNELİM VAR’
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ali Zafer Sağıroğlu, hazırladıkları raporu ve deprem sonrası hareketliliği değerlendirdi. Genellikle afetlerden sonra 6 ay -1 yıl içerisinde geri dönüşler beklendiğini belirtti. Sağıroğlu, bu depremin etkilediği bölgenin yaygın olması ve şiddetinin fazla olması nedeniyle geri dönüşlerin az olabileceğini söyledi. “Bu depremde insanların gittikleri yerlere yerleşme oranları daha yüksek olacaktır” diyen Sağıroğlu, bölgenin zaten dışarıya göç veren bir alan olduğunu hatırlattı: “Depremle birlikte göç daha da hızlandı. Ankara, Mersin, İstanbul, İzmir, Bursa gibi şehirlere doğru kayma var. Hem büyükşehir olmaları hem de sanayiden dolayı iş gücünün olması insanları bu bölgelere yönlendiriyor. Merkezi depremden fazla etkilenmeyen ve sanayisi olan Gaziantep’te gelecekte yoğunlaşma olabilir. Diyarbakır ve Van da göç alması olası şehirler arasında.”
Kırsala olan hareketliliği geçici hareketlilik olarak değerlendiren Sağıroğlu, “Bu durumun kalıcı olduğunu söylemek için erken. Normalleşme başladığı zaman, insanlar ya terk ettikleri yere dönerler ya da başka bir kent merkezine giderler” dedi. Beşeri sermayenin bölgeden kaybolmamasının önemli olduğunu belirten Sağıroğlu, “Kentlerin kültürünün devam etmesinde en önemli şey nüfus. Geri dönüşlerin izlenmesi ve teşvik edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘SURİYELİLER İÇİN MECAZİ VE GERÇEK ANLAMDA DEVLET YOK’
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 25 bin Suriyelinin Suriye’ye gittiğini aktarmasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Sağıroğlu, “Bu insanların temelli geri döndüğünü söylemek için erken. Pek çoğu Suriye’deki yakınlarının durumunu görmeye gitti” dedi.
Sağıroğlu, Hatay’ın boşaltılıp Suriyelilere bırakılacağı iddialarına yönelik şunları söyledi: “Söylentilerin gerçekliği yok. Özellikle Hatay ve Urfa’da, son iki senede Suriye nüfusu azalıyordu. Sanayiden dolayı Antep’e gitmeyi tercih edebilirler. Bu insanlar dezavantajlı grup olduğu için bu depremden çok daha derin etkilendiler. Bu insanların korkuları bizim korkularımızdan bir kat daha fazla. Tepki almamak için iyice siniyorlar. Suriyelileri hedef tahtasına koymak doğru değil. Suriye’nin kuzeyinde mecazi anlamda da gerçek anlamda da devlet yok. Yardım da gitmiyor, perişan durumdalar.”
‘SONRAKİ SÜREÇ TOPLUMSAL AÇIDAN FARKLI GELİŞECEK’
Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Berkay Aydın, depremin illeri ve ilçeleri farklı boyutlarda etkilediğini söyledi. Aydın, Adıyaman ve İskenderun’da sonraki süreçlerinin toplumsal açıdan farklı gelişeceğini belirtti. İlk verilere göre, büyük yerleşimler dışında Mersin, Konya, Kayseri gibi bölgesel merkezlerin de öne çıktığını aktaran Aydın, “Birçok yerleşimde depremin fiziki izlerinin düzenlenmesi aylar sürecek. Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlere yönelme dışında Kahramanmaraş ve ilçelerinden Kayseri’ye gidiliyor. Hatay ve Malatya’dan Mersin’e yerleşilmesi söz konusu. Az da olsa kırsala dönemsel yerleşmenin olduğu büyük bir hareketlilik var” diye konuştu.
‘BİR ANDA ESKİ HALİNE GELMEYECEK’
Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde çok sayıda insanın İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde yakınlarının bulunduğunu ifade eden Aydın, “Asgari olarak imkanları ve bağlantıları olan kesimlerin imkân olabilirse yurtdışı gibi seçenekleri mevcut” dedi.
Aydın, bölgedeki ekonomik hareketlilik için Adana, Kayseri ve Diyarbakır gibi depremden az etkilenen merkezlerin, sonraki yapılanma sürecinde kritik önemde olduğunu söyledi: “Bir mucize ile konutlar iki ayda teslim edilse bile ekonomik, sosyal faaliyetler düğmeye basar gibi bir anda eski haline gelmeyecek. Kentte bulunan eğitim çalışanları, öğrenci sayısı gibi her şey kökten değişebilir. En ciddi yıkımı yaşamış bölgelerde eğitimin başlaması ile bir veri ortaya çıkacaktır.”
‘KONUT KRİZİ TÜM ÜLKEDE DAHA DA DERİNLEŞECEK’
Konut krizinin deprem sonrasında yaşanan göç ile daha da derinleşeceğine dikkat çeken Aydın, şöyle devam etti: “Bölgesel olarak çok büyük sosyal, ekonomik ve kültürel özel ve kamu müdahaleleri kaçınılmaz. Milyonlarla ifade edilen bu iç hareketlilik, konut krizini tüm ülkede daha da derinleştirecek. Kira ve konut konusu radikal ve köklü çözümler üretilmezse farklı sıkıntıları ortaya çıkarabilecek. Bu konu zaten ‘sadece piyasaya’ bırakılacak bir konu değildi, şimdi asla değil.”
Kaynak: Duvar