Derdiyok ve Kürt olmak

‘Kürdüm ben’ demenin bedeli: Süresiz kadro dışı...

‘Farz edelim ki benim futbolcusu olduğum Türk Milli Takımı uluslararası bir kupa kazandı ve o anda içimden bir Kürdistan bayrağı kapıp turlamak geçti. Ne olacak?’ Var mı bu soruya bir cevabı olan? Soru, Basel’de doğup giderek yıldızı parlayan ve son olarak Bayer Leverkusen’den 1899 Hoffenheim’a transfer olan, Türk milli takımı yerine İsviçre’de oynamayı seçen Eren Derdiyok’a ait ve memleket gündeminin şah damarına temas ediyor.

Dikkat edin, Eren Kürdistan Milli Takımı’nda oynamak istediğini söylemiyor. ‘Türk Milli Takımı’nda oynar ve Türkiye’ye kupa aldırırsam kendi bayrağımı sallayamayacak mıyım’ diye net bir soru soruyor bize. Sizden biri olmam, kimliğimle aranıza katılmam mümkün değil mi, diye soruyor...
 Devam ediyor Eren: ‘Kuşkusuz en sert tepki  gelecek. Benim çok sıradan bir sevincim onlara cinnet geçirtecektir. Ben Kürdüm ve doğal olarak Kürdistan Bölgesine de bir sempati duyarım. Bu son derece insani bir durum. Bir Kürt, Kürdistan Bayrağı ile başarısına katkı sağladığı takımının veya Türk Milli Takımı’nın sevincine ortak oluyorsa ne zararı var?’
 Haydi hep birlikte cevap verelim, verebiliyorsak... Ne zararı var?

Şaşırdınız değil mi? Ben de şaşırdım. Eren’in sercavan.com adındaki Kürt sitesindeki röportajını okuyunca çok ama çok şaşırdım. Sadece anlattıklarına değil, anlatış biçimine, seçtiği cümlelere, 1988 doğumlu bir adamın kendini bu kadar net bir şekilde ifade etmesine de çok şaşırdım.  

Kürt olduğu bile pek bilinmezken sercavan.com’a verdiği röportajda bu memleketin futbol camiasına hakim olan faşizan dile topyekün itiraz ediyor Eren. Kürt futbolcuların nasıl da yıllarca kimliklerini gizlediklerini aynen şöyle anlatıyor: ‘Günlerden bir gün Türk Milli Takımı’na çağırılırım veya Süper Lig’deki takımlardan bir teklif alırım beklentisindeki kimi futbolcular bırakın Kürt basınına görünmeyi, Kürt kimlikleri ortaya çıkmasın diye Kürdün olduğu hiçbir ortamda görünmezler.’

Peki o niye ortaya çıkıp Kürt kimliğinin arkasında durma kararı almış? Ona da cevap veriyor genç adam: ‘Bundan birkaç ay önce ailem ve akrabalarımla biraradaydım. Çok kalabalıktık. Ortama hakim olan dil Kürtçe idi. Almanca ve Türkçe konuşulduğu da oluyordu. Birden sanki kendimden kaçıyormuşum gibi bir rahatsızlık duydum içimden. Sonraları sorguladım bu durumumu. Annem ve babamın; ötesi, nine ve dedemin bana hediyesi olan bu kimliğimden daha ne kadar ve ne için kaçacaktım? Diye sordum kendime.’

Ve devam ediyor Eren. İnce, zarif cümlelerle:

‘Ne kadar sorusunun cevabı, ‘ne için’ sorusunun yanıtında vardı. Daha çok para ve daha iyi bir gelecek için saklanıyordum. Doğru mu yaptım, yanlış mı; açıkçası şimdi bile net bir yanıt verebilecek bir durumda değilim. Yanlış bile olsa, bir insanın kendi geleceğini garanti altına alma kavgası idi neticede. Evet, ortada bir gizlenmişlik durumu olduğu açık, ama kendimi inkar da etmemiştim. Ötesi Türk olduğumu asla söylemedim. Bu takındığım tavır, vicdanımın bir yarısını acayip acıtırken, diğer yarısını ise rahatlatıyordu. İnsanın gözü doymaz derler. Benimkisi bir açgözlülük hali değilse artık daha çok para ve gelecek kaygısının oldukça uzak bir noktasındayım. Bundan sonra kazanacağım para belki başka bir işlere yarayabilir ama geleceğimi etkilemez. İşte bu noktada vicdanımın yara alan tarafını tedavi etmeye karar verdim. Bu olacak mı, olabilecek mi tam da emin degilim. Benimkisi bir deneme işte. Yara tam kabuk bağlamasa bile bir rahatlık vereceğini şimdi bile hissediyorum. Nitekim hırsızlar gibi artık saklanmak zorunda kalmayacağım. Bu bir başlangıç, ilk adım olabilir.’

Bu sözlerin üzerine ne yazsam bilemedim. Her şeyi ne kadar berrak anlatmış Eren. Sadece şunu düşündüm, düşündüm ve utandım: Belki bir gün Türkiye’ye transfer olurum diye yıllarca kendisini bir ‘hırsız’ gibi saklamak sorunda kalmış bu genç adam. Hayatta en iyi bildiği şeyi, futbolu gönlünce oynamanın, hak ettiği parayı kazanmanın bedelinin Kürt olduğunu gizlemekten geçtiğini bilerek yaşamış.

Üstelik Basel’de doğmuş, hayatını Türkiye’nin dışında geçirmiş bir genç hissetmiş tüm bunları.

Röportajın devamında Eren’e bu sözlerden sonra Türkiye’de bir takıma transfer olmasının zorlaştığı hatırlatılınca ‘Zaten böyle bir ihtimali sıfırladığım için rahat konuşabiliyorum’ diyor.

 ‘Kürdüm ben’ demenin bedeli: Süresiz kadro dışı...

Eren’in sözleri üzerine ne yazsam boş... Ne yazsam...

Epey kalın bir kitabın birkaç cümlelik özeti...

Üstelik çalışmadığımız yerden, ne dediğini gayet iyi bilen genç bir futbolcunun ağzından...

http://ersindogan.blogcu.com/eren-derdiyok-ve-kurt-olmak/12689961#fbsharemodal

 

YAZARLAR Haberleri

Önemli Bir Portre: Numan Efendi
Aziz Özdemir yazdı: Irkçılık Ya Da Işıl Özgentürk
İrfan Aktan: Işıl Özgentürk’ün çukuru
Yeni Amedspor yönetimi ve transfer politikası
Binbaşı Kasım Ataç: Bir Ajanın Anatomisi