Haber Merkezi- Ahval'de "Kürtler ne yapsın?" başlıklı bir yazı kaleme alan deneyimli gazeteci-yazar Ergun Babahan, Devletin ve AKP’in Kürtleri “şeytanlaştırma” projesinin meyvesini vermiş göründüğünü, Türkiye kamuoyunun Kürt halkına yönelik her türlü hukuk dışılığı gönülden desteklediğini dile getirdi.
AKP-MHP İttifakı, CHP ve İyi Parti’yi de yedeğine alarak Suriye’de yeni bir askeri harekât başlattı. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın Erdoğan’la gerçekleştirdiği sürpriz anlaşma bu harekâtın yolunu açtı. Kararı nedeniyle ağır eleştirilere uğrayan Trump, Pence üzerinden Kürtlerin teslim olmasını içeren bir ateşkes anlaşması imzalayarak Kongre’nin Türkiye aleyhtarı ağır bir tasarı kabul etmesini engellemiş oldu.
Graham ve Van Hollen’ın hazırladığı yaptırım tasarısının gündeme gelme şansı yok gibi çünkü Senato Çoğunluk Lideri McConnell, Suriye politikasına karşı olduğunu açıklamasına rağmen Trump’ın isteklerine karşı koyamayan biri. Ona rağmen tasarıyı gündeme alması büyük sürpriz olur ki, tasarı bu haftanın programında görünmüyor. Süre geçtikçe gündeme gelme şansı kalmayacaktır.
Karar, Amerika’nın bölgeden tamamen çekilmesi ve oyun sahasının Rusya’ya bırakılması anlamına geliyor. Erdoğan bugün Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşecek ve Kobane ve Menbiç’teki YPG güçlerinin tamamen çıkarılmasını talep edecek.
Bu bölgede sınır boyuna askerlerini yerleştiren Rusya, Türkiye’nin tek taraflı bir askeri harekâtına karşı olduğunu açıkladı. Öte yandan, Senatör Graham da Trump’ın telefon görüşmesinde Erdoğan’ın Kobane’ye saldırmama sözü verdiğini açıklamıştı. Kobane, Amerikalılar için hem IŞİD’e karşı savaşta bir sembol olmasından hem de Evangelistlerin Suriye’de açtığı ilk kiliseye ev sahipliği yapmasından dolayı önemli.
Kobane’ye Rusya desteğiyle bile olsa gerçekleştirilecek bir harekât, Amerika da kamuoyunu tekrar öfkelendirip yaptırımları gündeme getirmekten başka sonuç vermeyecektir. Burada en önemli beklenti Rusya’nın Kürtlerle masaya oturup onları kentten çıkmaya ikna etmesi olacaktır ancak Kürtlerin uğruna bu kadar can verdikleri bir kenti Esad’a bırakmaları ne kadar mümkün olacaktır cevabı zor bir soru.
Bu arada Trump’ın Kürtlere Suriye’nin güneyinde 200 kadar Amerikan askeri bırakıp petrol bölgelerini Kürt denetimine bırakmayı önerdiği, Graham’ın ateşli bir şekilde “kazan-kazan” politikası diye pazarlamaya çalıştığı çözümün bu olduğu duyuldu. Kürtler, Kuzey’i bırakacak buradaki petrole dayanarak refaha kavuşacaklar bu plana göre…
Ama kazın ayağı öyle değil. Türkiye Amerika başta olmak üzere uluslararası toplumda yaşanan boşluğu yeni bir 1915 fırsatı olarak görüyor ve Kürt meselesini uzun yıllar gündeme gelmeyecek şekilde halletmeye çalışıyor.
Savaş sadece Irak ve Suriye’de yürütülmüyor. Diyarbakır’da, Van’da, Şırnak’ta Kürt’ün var olduğu her coğrafyada yürütülüyor. Kürtlerin seçimle iş başına gelmiş belediye başkanları görevden alınıyor, bununla yetinilmeyip gözaltına alınıp tutuklanıyor.
Hak savunucusu yazarımız Nurcan Baysal’ın evi, kendisinin Londra’da olduğu bilinmesine rağmen sabaha karşı 30-40 silahlı polisle basılıp çocuklarına yaşamları boyunca unutamayacakları bir travma yaşatılıyor. HDP’nin eski eş genel başkanları sudan gerekçelerle demir parmaklıklar arkasında tutuluyor, tahliye kararları hukuka karşı hile yoluyla uygulanmıyor. HDP tabela partisine döndürülüyor büyük bir hızla...
AKP-MHP ittifakını yenmek için CHP ve adaylarına koşulsuz destek veren Kürtlerin başına gelenler, bu partinin ilgi alanına girmiyor. “Barış Pınarı”na destek vermekle kalmıyor, hukuksuzluk ve hak ihlallerine sessiz kalıp izliyor. CHP’nin tek derdi Başkan Trump’ın Erdoğan’a yazdığı “akıllı ol” mektubu.
Devletin ve AKP’in Kürtleri “şeytanlaştırma” projesi meyvesini vermiş görünüyor. Türkiye kamuoyu Kürt halkına yönelik her türlü hukuk dışılığı gönülden destekliyor, tarihte Ermenilere karşı yapılanları desteklediği gibi…
Bu tablo karanlık ve karamsar biliyorum ama şu an için en gerçek tablo bu. Başta CHP olmak üzere muhalifler Kürtlerden sonra sıranın kendilerine geleceğe, yaşam alanlarının giderek kısıtlanacağı, yaşadıkları kentler başta olmak üzere yönetim konusunda söz söyleme haklarının tamamen elinden alındığını görmüyor. Barış Pınarı’na destek için tweet etme yarışına girenler bugün Haydarpaşa ve Sirkeci elimizden alındı diye ağlıyor.
Erdoğan, Kürtler üzerinden Türkiye’yi bir cendereye alıyor, yolsuzlukları, yoksullukları, tek adamlığını ve onun neden olduğu ekonominin çöküntüyü konuşturmuyor.
Kendi hayal âleminde yaşayan Kemal Kılıçdaroğlu ise erken seçime hazır olduğunu söylüyor. Sandığın hükümsüz hale getirildiğini, artık seçimle iktidar değiştirme yolunun kapandığı göremiyor. Türkiye kamuoyu, böylesi bir iktidarın arkasında ağır bir çoğunlukla birleşmenin bedelini böyle ödüyor. Bu bedel her geçen gün ağırlaşacak. 70 cente muhtaç olunan günler gelecek.
Bugün iktidarın militarizmine destek olanlar, tek bir eleştiri getirmeye korkanlar bağırıp çağıracak ama iş işten geçmiş olacak…
Bu tabloda cevapsız kalan tek soru ise şu: Türkiye kamuoyunun yalnızlaştırdığı, görmezden, duymazdan geldiği Kürtler ne yapacak?
Bu yazı ilk olarak Ahval’de yayınlanmıştır