Ali Abbas Yılmaz
Yazar ve şair Metin Aydın’ın "üryan" şiir kitabı ve "kavledilmiş şiirler" isimli şiir dosyasındaki şiirleri "lalistan" adıyla Kürtçeye çeviren dilbilimci çevirmen Mustafa Aydoğan, Türkçe yazan Kürt yazarlara çağrıda bulundu.
Dilbilimci, çevirmen Aydoğan’dan Türkçe yazan Kürt yazarlara ‘Kürtçeye gerekli duyarlılığı gösterin’ çağrısı
Türkçe yazan genç Kürt yazarlara çağrıda bulunan çevirmen, dilbilimci Mustafa Aydoğan, “Ben bu gençlerin aslında o toplumun insanlarının hem beyinlerine hem de yüreklerine hitap etmelerinden yanayım” dedi.
Orhan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" adlı kitabını Kürtçeye çeviren dilbilimci çevirmen Mustafa Aydoğan, yazar Metin Aydın'ın "üryan" şiir kitabı ve "kavledilmiş şiirler" isimli şiir dosyasındaki şiirleri "lalistan" adıyla Kürtçeye çevirdi. Kitap, Lîs Yayınevi'nden çıktı.
Metin Aydın, 2000'li yılların ilk yarısında şiir dosyasını fotokopiyle çoğaltıp, "Kırmızı" adını verdiği fanzini günlerce Diyarbakır sokaklarında dağıtmış ve hem şiiri hem şairi sokağa davet eylemi gerçekleştirmişti.
Yazar ve şair Metin Aydın’ın "üryan" şiir kitabı ve "kavledilmiş şiirler" isimli şiir dosyasındaki şiirleri "lalistan" adıyla Kürtçeye çeviren, dilbilimci çevirmen Mustafa Aydoğan, Türkçe yazılan eserleri Kürtçeye çevirmesine ilişkin Sur Ajans’a değerlendirdi.
‘Ünlü yazarların popülaritesini kullanarak Kürtçeye olan ilgiyi daha da arttırmaya yönelik bir çaba’
Yaşar Kemal, Aziz Nesin ve Orhan Pamuk’a kadar kendi dallarında ünlü olan birçok yazarın kitaplarını Kürtçeye çeviren Aydoğan, Türkçe yazılan popüler eserleri Kürtçeye çevirmesine ilişkin şunları söyledi: “Kürtçede mevcut edebiyat ortamının güçlendirilmesi gerekiyordu. Bütün ülkelerin deneyimleri çevirinin bu işte en etkili araç olabileceğine ilişkin çok sayıda örnek veriyordu. Çevirinin çeviriye konu olan dile olan olumlu etkisini bilen biri olarak, ilk dönemlerde bu alana daha çok ağırlık verdim. Daha sonra da bu konudaki çalışmalarıma, çeviri bilimle kurduğum yoğun ve derinlikli ilişki eşlik etti. Ünlü yazarların popüler eserlerini Kürtçeye çevirmem, o eserlerin popülaritesini kullanarak Kürtçeye olan ilgiyi daha da arttırmaya yönelik bir çabaydı diye özetleyebilirim.”
‘Kürt yazarlarının kendi toplumlarının hem beyinlerine hem yüreklerine hitap etmelerini istiyorum’
Türkçe yazan Kürt yazarların eserlerini Kürtçeye çevirmesine ilişkin olarak da Aydoğan, şöyle konuştu: “Metin Aydın’ın yazdıklarını okuyan ve onu yakından tanıyan biriyim. Ana diliyle sorunlu olduğunu düşündüğüm ilişkisinin, tartışmalarımızın temel noktası olduğunu söylemem gerekiyor. Sözünü ettiğim bu sorun ve tartışma yalnızca Metin Aydın’la sınırlı değil. Metin Aydın’a benzer birçok entelektüel insanımız var. Yaşadığı yerin sorunlarını dile getiren, oradan ilham alan ancak o toplumun entelektüel zenginliğini taşıyan, tarihinin ambarı olan diline mesafeli yaklaşan, onun yerine başka bir dili kullanmayı yeğleyen insanların oluşturduğu bir kategoriden söz ediyorum. Bunun temel nedenleri var. Asimilasyonun kendisi, eğitim dilinin Türkçe oluşu, asırlık baskı, statüden yoksun oluş ve benzeri bir sürü neden sıralanabilir. Buna bu konudaki ulusal ve toplumsal reflekslerin zayıflığının yanı sıra, maalesef gittikçe daha güçlü bir hâlde beliren otoasimilayon eğilimini de eklemek gerekiyor.
Burada bir çelişki var, bir duyarsızlık söz konusu. Burada bir uyuşmazlık var. Burada aydın olma özellikleriyle çatışmalı bir durum var. Yazın serüveninde Kürtçeye karşı gerekli duyarlılığı göstermeyen bu yazarlarımızda, acılı asimilasyon sürecini dolaylı da olsa beslediğini düşündüğüm bir tutum söz konusu. Türkçeye hatırı sayılır eserler kazandıran bu kalem erbaplarının, asimilasyon sürecinde bir asır boyunca başka bir dili ortadan kaldırmanın aracı olarak kullanılan Türkçeye de bir hakaret olduğunu görmeleri gerekiyor. Asimilasyona karşı çıkmak, aynı zamanda Türkçeye yapılan bu hakarete de karşı olmak demektir. Bu konuda doğru olan yaklaşım Kürtçeye daha çok sarılmanın, özellikle de bu koşullarda daha çok sarılmanın, asimilasyona karşı etkin bir biçimde direnmenin, değerlerini korumaya çalışan bir toplumun entelektüel zenginliğinin yok olmasına kayıtsız kalmamanın bir zorunluluk, bir aydın sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.
Metin Aydın’ın kitabını çevirerek aslında Metin Aydın ve onun konumunda olan birçok gencimize bir mesaj vermek istedim. Mandela’nın 21 Şubat’ta Dünya Anadil Günü nedeniyle söylediği çok önemli bir söz var. ‘Siz bir adamla bir dilde konuşursanız anlar, çünkü direkt beynine gider. Ama siz onun dilinde konuşursanız yüreğine gider’. Şimdi ben bu gençlerin kendi coğrafyalarının sorunlarını şiirle, romanla, benzeri şeylerle dile getiren, onu başka başka biçimlerde gerçekleştiren insanların bu toplumun insanlarının beynine hitap ettiğini düşünüyorum. Bunu yadsımak olanaksız. Ama ben bu gençlerin o toplumun insanlarının hem beyinlerine hem yüreklerine hitap etmelerinden yanaydım.
Bir asır boyunca Kürtçe yaşamın değişik alanlarından kovulmaya çalışıldı, yoğun bir baskıyla uygulanan asimilasyon sonucunda dilimize birçok yaşam alanının kapatıldığı bir gerçek. Kürtçenin bu alanları yeniden fethetmesine yardımcı olmak sadece Kürt olanların değil, aynı zamanda aydın olmanın da bir gereğidir. Bu sadece Kürtlerin değil, Aydın olduğu iddiasını taşıyan Kürt olmayan her insanın da tarihe karşı sorumluluğudur.
Yani, bunun bir ayağının eksik olduğunu düşünüyordum ve bunu bir şekilde gündeme getirmek, bunu tartışmak, bu konuda gerekli duyarlılığın koşullarını oluşturmak gerekiyordu. Bizim bu tartışmalarımız, bu eylemim, bu konuda gerekli duyarlılığa sahip değişik aydınların buna yönelik başka biçimlerdeki ilişkileri, eylemleri, çabaları hep bu duyarlılığın koşullarını oluşturmaya yönelikti. Burada insanları özellikle bu konuda elbette rahatsız etmek, sarsmak istediğimiz çok açık. Kendilerine dönmeleri en temel amaçlarımızdan biri. Yoksa benim gibi düşünsünler demek istemiyorum. Bu nedenle Metin’e de aynen şöyle diyorum: Şiir sanatıyla daha önce Kürtlerin beyinlerine hitap eden Metin Aydın’ın, bu çeviri aracılığıyla artık yüreklerine de hitap ettiğini düşünüyorum. Ve bunu bu çeviri ile gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Bunun diğer gençler için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Bunları bu yöne yönlendirebilirsem, bu konuda ikna edip, çelişkili ve aydın olma özelliğiyle bağdaşmayan tutumlarında bir değişikliğe yol açabilirsem ya da en azından bu konuyu onların da tartışma gündemine sokabilirsem, kendimi başarılı hissederim.”
Kaynak: Sur Ajans