Diyarbakır Barosu'nun 47’nci Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Başkan Cihan Aydın, Türkiye'de yargının hukuk güvenirliğini yitirdiğini belirterek, “Kaos ve karanlıktan çıkışın yolu hukuk devletine dönüş, adalet ve barıştır” dedi. Aydın'ın konuşması sonrası Genel Kurul'un basına kapatılması tartışmaya sebep oldu.
Diyarbakır Barosu, 47’nci Olağan Genel Kurulu’nu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sezai Karakoç Kültür Kongre Merkezi’nde gerçekleştiriyor. Pandemi gerekçesiyle hiçbir hukuk kurumunun davet edilmediği genel kurula, Diyarbakır Barosu’na kayıtlı yüzlerce avukat katıldı.
Kongre salonuna 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Dört Ayaklı Minare önünde katledilen eski Baro Başkanı Tahir Elçi’nin üzerinde “Seni unutmayacağız Barışın Elçisi” yazılı fotoğrafı ve “İstanbul Sözleşmesini yaşatacağız” pankartı asıldı.
‘ELLERİMİZ YILAN ISIRIKLARIYLA DOLU’
Yapılan divan seçiminin ardından konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, sözlerine başta Tahir Elçi olmak üzere yaşamını yitiren tüm avukatları anarak başladı.
Baro Başkanı olarak 2018 yılında beri görev başında olduğunu belirten Aydın, tüm baskı ve saldırılara rağmen mücadeleden asla taviz vermeden görevlerini sürdürdüklerini ifade etti. Tüm tehditlere rağmen Diyarbakır Barosunun misyonundan taviz vermediklerini vurgulayan Aydın, hukukçular olarak yaşadıkları zorlu süreci Latin Amerikalı yazar Eduardo Galeano’nun, “Adalet de tıpkı zehirli yılanlar gibi yalnız çıplak ayakları ısırır” sözünü hatırlatarak, “Ayaklarımız, ellerimiz yılan ısırıklarıyla dolu” dedi.
Başkanlık süresinde hem kendisi hem de yönetim kurulu içerisinde bulunan avukatlara karşı onlarca soruşturma açıldığını paylaşan Aydın, bu soruşturmaların hala devam ettiğini kaydetti.
HER DÖNEM YOL GÖSTERİCİ OLDUK
Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki çizginin tamamen silikleştiği, hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmezi olan yargının tarafsızlık ve bağımsızlığını tümden yitirdiği ve farklı sesleri susturmanın bir aracı haline geldiği bu karanlık ve kaotik süreçte, bir hukuk örgütü olmanın sorumluluğuyla hareket ederek eleştirilerimizi yüksek sesle dile getirdik. Aynı zamanda bu karanlıktan ve kaostan çıkışın yollarını da gösterdik. Sürekli dile getirdiğimiz üzere çıkış; hukuk devletine dönüş, adalet ve barıştır.
OTORİTER YAKLAŞIMLARA TANIKLIK ETMEKTEYİZ
Yaşadığımız hukuk krizi yaşamın her alanında etkisini göstermeye başlamasıyla birlikte, hükümetin 2019 Mayıs’ında açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi ve bu belgeye dayanılarak 2021 Mart ayında kamuoyuna açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı önemli düzenlemeler öngörmekle birlikte uygulamada hiçbir somut ilerleme sağlanmamıştır. Aksine mevcut durumdan bile daha otoriter uygulamalar ve söylemlere tanıklık etmekteyiz. Örneğin İnsan Hakları Eylem Planında ‘demokratik katılımı güçlendirmek için siyasi partiler ve seçim mevzuatında gerekli değişiklikler yapılacaktır’ şeklinde bir amaç belirleyip, daha bu mürekkebi kurumadan HDP hakkında kapatılma davası açılması; yine ‘Aile İçi Şiddet ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadelenin Etkinliğinin Artırılması’ şeklinde hedef belirleyip, kadına yönelik şiddet konusunda önemli güvenceler getiren İstanbul Sözleşmesini bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle feshetmek; ‘Toplantı ve Örgütlenme Hakkının Güçlendirilmesi’ şeklinde bir hedef belirleyip, Boğaziçi öğrencilerinin barışçıl protesto hakkına yönelik polis şiddeti görüntüleri gibi daha onlarca örnekte de görüldüğü üzere hükümetin yargı reformu söylemlerinin bir söylemden ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin iyi kaleme alınmış şaşalı törenlerle kamuoyuna açıklanan reform söylemlerinden ziyade, toplumda yeniden güven duygusu yaratacak, reform paketlerindeki vaatlerle uyumlu pratik adımlara ihtiyacı var.”
YARGI VURGUSU
Türk yargısının son dönemlerde hukuk güvenirliğini yitirdiğini söyleyen Aydın, Prof. Dr. Adem Sözüer’in “Kolluk, savcılık, mahkeme, Yargıtay'da bir zincirde oluşturulmuş, adli sistem dışından bu zincire ‘belli kişilerin suçlu bulunması ve mahkum edilmesi’ talimatı veriliyor. Bu zinciri oluşturan her halkada bulunan hâkim, savcılar adil bir yargılama değil, daha baştan suçlu olarak damgaladıkları kişiyi mahkum etmek için hareket ediyor” tespitlerine katıldıklarını dile getirdi.
‘BARIŞ SESLERİ BOĞULMAYA ÇALIŞILIYOR’
Kürt sorununa da değinen Aydın, iktidarın bu sorunu güvenlik politikalarıyla çözme girişimine karşı çıkıp, meselenin çözümüne ilişkin görüş ve önerilerde bulunanların terörizmle yaftalanarak, ağır bedeller ödediğine dikkat çekti.
Aydın, sözlerini şöyle noktaladı: “AİHM kararlarının yerine getirilmediği, AYM üyelerinin tehdit edildiği, hatta AYM’nin kapatılmakla tehdit edildiği bu koşullarda cılız da olsa barış taleplerini dile getiremeye çalışanların ya sesleri boğulmakta ya da yargının gadrine uğramaktadır. Usta yazar Mehmet Uzun’un ‘unutmayın, kılıçların ve tüfeklerin sesi, her yerde her zaman merhamet, adalet ve vicdanın sesini öldürür’ sözünü de hatırda tutarak, hala militarizm ve ırkçılık ile zehirlenmemiş vicdanlara seslenmeye gayret ediyoruz. Tüm zorluklara ve ağır bedellere rağmen Diyarbakır Barosu meselenin şiddet dışı araçlarla, eşit ve adil çözümü konusunda görüşlerini dile getirmekten asla vazgeçmeyecektir.”
BASINA KAPATILDI
Baro Başkanı Aydın’ın konuşmasının ardından Genel Kurul’un basına kapalı bir şekilde sürdürülmesi kararlaştırıldı. Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar’ın bu duruma tepki göstermesine rağmen, basına kapalı devam eden Genel Kurul yarın yapılacak seçimle sona erecek.