Erbil'den Antalya’ya tatil için giden Muştak Mahmud Kerim ve ailesinin 14 Mayıs’ta Mersin’in Bozyazı ilçesine bağlı Gözsüzce Sırtlan mevkiinde S.O., M.F.O. ve M.B. adlı kişilerin “ırkçı” saldırısına uğraması üzerine adli yardım için Mersin'e giden Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ve Yönetim Kurulu üyeleri basın toplantısı düzenleyerek hastane ve adliye sürecinde yaşananları anlattı.
İlk kez Rûdaw’ın gündeme getirdiği “ırkçı” saldırıyla ilgili rapor hazırladıklarını söyleyen Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, saldırıya uğrayan Muştaq Mahmud Kerim’in kendilerine vekalet vediğini ancak daha sonda emniyet, jandarma ve kaymakamlığın kendilerinden habersiz olarak müvekkilleri ile görüşüp üzerinde “baskı oluşturmasının ardından” müvekkillerinin kendilerini azlettiğini ve Mersin Barosu’ndan CMK usulü gereği avukat tayin edildiğini kaydetti.
Nahit Eren ayrıca Muştaq Mahmud Kerim’in 13 yaşındaki oğlunun da saldırganların ifadesi esas alınarak “suça sürüklenen çocuk” sıfatıyla ifadeye çağrıldığı ve hakkında soruşturma başlatıldığını belirtti.
Avukat Eren, savcı ile yaptıkları görüşmede savcının, saldırganların Anamur'da esnaflık yaptığı ve çok sayıda suç kayıtları bulunduğu bilgisini paylaştığını aktardı.
Baro Başkanı Nahit Eren, olay anına tanıklık eden bir kişinin basına da yansıyan ifadeleri ile ilgili de Emniyet ve Kaymakamlık yetkililerinin kendilerine “Terör örgütü propagandası yaptığı yönünde kaydı bulunduğu” bilgisini paylaştıklarını, kendilerinin de burnun soruştumaya bir etkisisnim olamayacağına dair hukuki hatırlatmada bulunduklarını söyledi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Eren toplantıda özetle şunları söyledi:
“Biliyorsunuz 13 Mayıs'ta Mersin'de Irak Kürdistan Federal Bölgesi’nden gelen bir aileye yönelik gerçekleşen ırkçı saldırıya ilişkin gerek sosyal medyada gerekse basın yayın organlarında bir haber dolaşıma girdi. Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu olarak aynı gece arkadaşlarımızla meseleyi değerlendirdik, özellikle hatırlarsanız önceki yıllarda Trabzon'da da benzer bir olay gerçekleşmiş, yine ırkçı bir saldırısı olmuştu işçilerin etnik kimliğinden kaynaklı olarak. Bu nedenle Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu olarak yola çıktık. Mersin'e giderken İnsan Hakları Derneği şube başkanı ve yöneticileri de bizlere katıldı. Mazlumder Adana şubesinden meslektaşlarımız da dahil oldu, Özgürlükçü Hukukçular Derneği Mersin Şubesi'nden avukat arkadaşlar da aynı şekilde heyetimize dahil oldular.
Tabii biz ilk olarak hastaneye gittik. Saldırıya uğrayan Muştak Mahmmud Kerim’in kardeşi bizimle irtibata geçti. Abisine ulaşamadığını söyledi ve hukuki destek konusunda bizden yardım istedi. Anamur'a vardığımızda saldırıya uğrayan Muştaq Mahmood Kareem’i eşi ve ailesi ile birlikte yoğun bakım ünitesinde bir odada gördük. Ailenin, çocukların yüzlerindeki korku hala devam ediyordu. Şok içerisinde olduklarını gördük. Tabii kendimizi tanıttık, ailenin de bizimle irtibata geçtiğini söylediğimiz zaman vekalet vermekten mutluluk duyacağını söylediler. Aile imza altına aldığı tutanakla vekaletimizi kabul ettiğini bildirdi.
’Biz de ifadeye iştirak ettik’
Babanın ifadesi yoğun bakım ünitesinde alındı. Biz de iştirak ettik ifadeye. Diyarbakır Barosu olarak neyi gördüysek olduğu gibi yansıtan bir rapor hazırladık. Muştak Mahmud Kerim şunu söylüyor ifadesinde: Evet biz trafikteyken bir problem yaşadık. Ama bir anda aracımın önünü kesip beklenmedik bir şekilde bana saldırmaya başladılar, beni yere atıp taşlarla kafama vurmaya başladılar. Biz de kafasındaki, vücudundaki yara izlerini, morlukları gördük. ‘Türkçe bilmediğim için sadece birkaç kelime anladım’ dedi. Zaman zaman Türkiye'ye gidip geldiğini söyledi. ‘Beni uçurumdan atacak şekilde öldürme niyetleri olduğunu gördüm, insanlar araya girmeseydi belki şu an yaşamıyor olacaktım’ dedi.
‘Sizin Anadolu'da ne işiniz var…’
Özellikle plakaları üzerinde Arapça ve Erbil yazılı olduğu için, bu sebepten kaynaklı daha sert ve ırkçı söylemlerle kendilerine saldırıldığını anladığını söylüyor. ‘Sizin Anadolu'da ne işiniz var’… gibisinden kendisine cümleler sarf edildiğini söyledi. Ama devamında bayıldığı için neler söylendiğini bilmiyor. Tabii biz dosyaya baktık. Kamuoyuna da yansıdığı üzere bir tanığın ifadeleri var. Bu tanık çok açık bir şekilde sarf edilen cümleleri ifade tutanağında da belirtip imzalamış ancak, biz oradayken ilk gittiğimizde herhangi bir sorun yokken, olayın kamuoyuna etkin bir şekilde yer alması üzerine, soruşturma Jandarma tarafından yürütüldüğü halde maalesef Anamur İlçe Emniyet Müdürü hastaneye geldi, bizlerle görüşmek istedi. Biz de ilk söylediği şey şuydu: Tanığın örgüt propagandasından soruşturmaları olduğunu biliyor musunuz? Bu şahsın bir algı oluşturduğu yönünde iddiada bulundu. Bizim de geliş amacımızı sorguladı. ‘Gerçek ne ise açığa çıksın diye buradayız’ dedik. Bir süre sonra kaymakamın da geldiğini gördük.
‘Savcı söz verdi’
İfade işleminden sonra adliyeye gittik. Savcı bey gayet makul ve olması gereken bir tutumla soruşturmanın nasıl yürümesi gerekiyorsa yürüyeceğini belirtti, ‘endişeniz olmasın’ dedi. Hastaneye müvekkilimizin yanına geldik. Biz hastanedeyken maalesef bir anda müvekkillerin eşi ve çocuklarının bir araca bindirildiğini gördük. Tekrar savcıya gidip müvekkilimizi sorduğumuzda, müvekkilimizin artık avukatlığımızı istemediğini söyledi. Emniyet ve Kaymakamlığın yönlendirmesi ile soruşturma sürecine müdahale edilerek aileyi vazgeçirdiklerini anladık. Aslında yüzlerindeki ifade her şeyi gösteriyordu.
Olayın seyrinin değiştirilmesi yönündeki bir çaba da 13 yaşındaki bir çocuğun saldırganların ifadesi ile ‘suça sürüklenen çocuk’ olarak ifadesinin alınmış olmasıdır. Bu lince maruz kalan, bu şoku yaşayan çocuk; ‘suça sürüklenen çocuk’ olarak savcılık tarafından aleyhine bir soruşturma başlatılarak ifadesi alındı.
‘Irkçı saldırı yönündeki kanaatimiz tamdır’
Mağdurların ırkçı saldırıya maruz kaldığı yönündeki kanaatimiz tamdır. Mağdurların Kürdistan Bölgesinden olmaları ve Kürt oldukları için ırkçı saldırıya maruz kaldıkları kanaati de biz de hasıl olmuştur. Çünkü basit bir trafik kazasında bu kadar şiddet ve öldürme kastı çok da makul değiş, hayatın olağan akışı ile açıklanamaz. Söz konusu saldırganların Anamur'da esnaf oldukları ve suç kaydı bulundukları bizzat savcı tarafından bize aktarıldı.”
Aile Erbil’e geri döndü
Öte yandan saldırıya maruz kalan aile, bugün Kürdistan Bölgesi’ne geri döndü. Erbil Valisi Omid Xoşnaw aile ile görüştükten sonra bri basın toplantısı düzenledi.
“Dava bizim açımızdan kapanmamıştır” diyen Xoşnaw, “Suçlular cezalandırılmalıdır ki ne Türkiye ne de başka bir ülkede bu tür şiddet zihniyetli saldırılar tekrarlanmasın” ifadelerini kullandı.