Diyarbakır Barosu tarafından Adli Yıl Açılışı dolayısıyla yapılan basın açıklamasında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında "temel hak ve özgürlükler konusunda önemli kısıtlamalar yapıldığı, ağır hak ihlallerine, orantısız ve hukuki temelden yoksun idari uygulamalara tanıklık edildiği” belirtildi.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sarayında düzenlenen Adli Yıl Açılış Programına, Diyarbakır Barosu ile birlikte 51 Baro katılmadı.
Konu hakkında konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, “Bütün Baroları Diyarbakır’a davet etmiştik ancak her Baronun kendi bulunduğu yerde de bir mesaj verebileceği yönünde bir görüş çıktı. Bu da bizim açımızdan makul kabul edildi. Bütün Barolarımız bugün açıklamalarını yapacaklar. Biz de bugün hem hükümete, hem bakanlığa hem yargı mensuplarına hem meslektaşlarımıza yani toplumun tüm kesimlerine, yargının temel sorunları, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda, hem Kürt meselesinde demokratik çözüm konusundaki taleplerimizi elbette bugün paylaşacağız” dedi.
Diyarbakır Barosu’nun Adli Yıl Açılışı dolayısıyla yapılan açıklamasında, Türkiye'de yaşanan bu ağır tablonun en başat sebeplerinden birinin, “Kürt meselesindeki şiddet sarmalı ve çözümsüzlük politikası” olduğu öne sürüldü.
Hükümete çağrıda bulunulan açıklamada, “Kürtlerle, yaşadığı coğrafyaya bakılmaksızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir yöntemle birlikte yaşamanın koşullarını yaratmalıdır. Silahsızlanma da dahil tüm şiddet araçlarını dışarıda tutan bu paradigma, yaşamın her alanını esir alan bu şiddet, kriz ve kaos halinden kurtulmanın yegane yoludur. Temel amaç toplumsal barıştır. Barış, ısrarla ve inatla talep edilmelidir” denildi.
Hukukçular Türkiye’nin demokratikleşmesi için, Kürt meselesinin çözülmesi için adımlar atması ve Kürtlerin yer aldığı sivil Anayasa yapması gerektiğini belirtiyor. Bunun için başlangıç olarak siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekiyor.
Diyarbakır eski Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar ise, “Selahattin Demirtaş davası siyasi bir davadır. Demirtaş herhangi bir suçla suçlanmıyor. Rehine olarak tutuluyor. Adım atılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır’daki hukukçular, Türkiye’nin önünde özgürlükler ve güvenlik temelli politikaları olduğu iki seçenek olduğunu kaydediyor. Hukukçular, güvenliğin ülkeyi polis devletine, özgürlüklerin ise demokratik bir ülkeye doğru götüreceğini söylüyor.