Haber Merkezi - Diyarbakır Tabip Odası Corona Virüsü hakkında bir rapor yayınladı.
Diyarbakır Tabip Odasının resmi internet sitesinden yayınlanan raporda şu ifadelere yer verildi:
Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve tüm dünyaya yayılan Yeni Koronavirüs (COVID-19) enfeksiyonu ülkemizde de görülmeye başlanmış ve 31.03.2020 itibariyle Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre Türkiye’de 13.531 vakanın olduğu, COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle toplam 214 kişinin yaşamını yitirdiği bildirilmiştir.
Öncelikle yaşamını yitiren yurttaşlarımızın yakınlarına baş sağlığı diliyor, kendilerinin ve yakınlarının hayati riskine rağmen sağlıkçılara ihtiyaç duyulan her yerde en ön safta salgın ile mücadele eden gece-gündüz demeden COVID-19 tanılı/şüpheli bütün halkımızın tanı ve tedavi süreçlerini özveriyle yöneten, sağlık hizmetini sunan tüm sağlık emekçisi arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Diyarbakır Tabip Odası olarak hastalığın 11 Mart’ta ilk vakanın tespitinin ardından oda bünyesinde COVID-19 danışma ve izleme kurulu oluşturulmuş olup ilimizde tüm kamu/özel hastaneleri, Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve Toplum Sağlığı Merkezleriyle (TSM) yakın temas içerisinde süreci takip etmekteyiz. Bu çerçevede bulundukları ortamda yaşadıkları sorunları, önerileri ve taleplerini daha hızlı alabilmek ve müdahil olabilmek için bir Whatsapp iletişim hattı (Tel no: 0538 6639018) ile tüm hekimlere ve sağlık çalışanlarına ulaşılmaya çalışılmaktadır.
Salgının ülkemizde görüldüğü tarihten itibaren yazılı ve görsel medyada ve odamızın sosyal medya hesaplarında halkımızı bu salgına karşı bilgilendirmeye ve uyarmaya yönelik Türkçe-Kürtçe video, röportaj ve paylaşımlar yapılmaktadır.
Diyarbakır’da şüpheli vakaların görülmeye başlanmasıyla birlikte İl Sağlık Müdürlüğü ile temasa geçilmiş olup, ‘İl Hıffızsıhha Kurulu’nun yaptığı ilk toplantıya katılım sağlandı. Ancak daha sonra kurulan ‘İl Pandemi Kurulu’na Diyarbakır Tabip Odası ve diğer sağlık meslek örgütleri davet edilmemiştir. Bu konuyla ilgili odamızın ve ilimizdeki diğer sağlık meslek örgütlerinin katılımının sağlanması hususunda ilgili makamlara resmi başvuruda bulunulmuştur. Hiçbir sağlık meslek örgütünün bulunmadığı bu kurulun il genelindeki sorunlara ve sağlıkçıların sorunlarına bütünlüklü bir çözüm getirmeyeceği ve bu yöntemle pandemiyle mücadelenin il bazında ciddi aksaklıklara neden olacağını bir kez daha ifade ediyoruz.
Resmi makamlarca yapılan açıklamalarda PCR testi pozitif çıkan “vaka”ların esas alındığı; hastanelerde yatan ya da ayaktan takip edilen “şüpheli/olası vaka” sayıları yer almadığı için gerçek tabloyu göstermekte çok eksik kaldığını ve bütün ısrarlarımıza rağmen Sağlık Bakanlığı’nın toplam vakaların bölgelere, illere göre dağılımını açıklamadığı için diğer illerde olduğu gibi Diyarbakır’daki sayıları/verileri de tam olarak bilemediğimizi ifade etmek isteriz. Ancak sahadan edindiğimiz bilgilere göre Diyarbakır’da 30 Mart 2020 itibariyle 6’sı yoğun bakımda olmak üzere yaklaşık 150 hasta COVID-19 teşhisiyle yatmakta olup, COVID-19 teşhisiyle 5 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. İlgili kurumlardan resmi açıklamalar yapılmamakla birlikte sahadan aldığımız bilgilere göre ilimizde COVID-19 teşhisi konulmuş ya da karantinaya alınmış sağlık çalışanı bulunmamaktadır.
İl Sağlık Müdürlüğü tarafından ilk etapta Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi pandemi hastaneleri olarak ilan edilmiştir. Her iki hastanede de pandemi planı uygulanmaya başlamış, pandemi poliklinik ve klinikleri ayrılmıştır. Bu hastanelere yakın zamanda test imkanı sağlandığı müdürlük tarafından belirtilmiştir. Bizlere ulaşan bilgiler Gazi Yaşargil EAH’de PCR yöntemi ile test yapılmaya başlandığı, ancak DÜTF hastanesinde henüz test olanağının olmadığı yönündedir. Bu iki hastane dışındaki bazı hastanelere ise sınırlı sayıda test kiti sağlanmış olup tükendikçe temin edileceği belirtilmiştir. Ancak buna rağmen test taleplerinin red edildiğine dair bilgiler gelmekte olup, bu hastanelerde günlük ne kadar test yapıldığı, hastanede çalışan ve COVID-19 + veya şüpheli hastalara temas eden sağlıkçılara test yapıp yapılmadığını, yapıldıysa pozitif çıkan sağlıkçı olup olmadığı şeffaf bir şekilde paylaşılmamaktadır. Pandemi hastaneleri dışında çalışan meslektaşlarımızdan ve sağlık emekçilerinden aldığımız bilgilere göre daha salgının ilk dönemlerinde olmamıza rağmen söz konusu pandemi hastanelerine sevklerde ciddi güçlükler yaşandığı görülmektedir. COVID-19 testi pozitif gelen hastaların ve klinik+radyolojik olarak COVID-19 olduğundan şüphelenilen olası vakaların temasta olduğu kişilere ulaşımın sağlanması, bilgilendirme yapılması ve bu kişilerin teste tabi tutulması adımlarında gecikme ve aksaklıklar yaşanmaktadır. Pandemi klinik ve polikliniklerinde bazı hekimler; yeterli koruyucu ekipman bulunmadan 24 saatlik nöbet usulü ile çalışmaya zorlandıklarını ve çalışma koşullarının uygun olmamasından kaynaklı olası enfeksiyonun kendilerine bulaşma riskinden ve zamanla aşırı viral yüke maruz kalmaktan kaygılandıklarını ifade etmektedir.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 3 ay boyunca araştırma görevlilerinin bitirme sınavlarının yapılmaması kararı alındığı ifade edilmektedir. Yine Dicle Üniversitesi Hastanesinde çalışan asistan hekimlerin nöbet listeleriyle ilgili ciddi ciddi eşitsizliklerin bulunduğu, öğretim üyelerinden yeterli destek alınamadığına ilişkin beyanları üzerine bu konuyla ilgili DÜTF Dekanlığı ve Hastane Başhekimliği ile görüşmek için randevu talep edilmiştir.
İlimizin en büyük iki kamu hastenesinin birincil pandemi hastanesi olarak ilan edilmesi bu hastanelerde takip edilmekte olan başta kanser, diyaliz ve kronik hastalıklar olmak üzere salgın hastalık dışında sağlık gereksinimi olan vatandaşlarımızın sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında aksaklıklara neden olduğu gözlenmekte, ilimizde salgının artışıyla birlikte bu aksaklıkların ciddi sağlık sorunlarına yol açacağı ön görülmektedir.
Salgının başlamasıyla birlikte ne kadar hazırlıksız olduğu görülen alanlardan biri de Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM)’lerdir. Pandemi ile en etkin mücadelenin yeri olan 1. basamak ve Aile Sağlığı Merkezleri güçlendirilmesi ve temel savunma hattı buraya çekilmesi gerekirken maalesef daha ilk günden hastalık kabul edilip savunma hattı hastanelere çekilerek esas mücadele alanı ilan edildi. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak ASM’lerde gerekli ekipman desteğinin ya sağlanmadığı ya da yetersiz ve eksik sağlandığı, çıkarılan hasta yaklaşım ve yönetim algoritmalarının 1.basamaktaki kurumlar dikkate alınmadan yapıldığı, çıkarılan ek ödemelerin buralardaki sağlık çalışanları görmezden gelinerek yapıldığı görülmektedir. Son önlemler ile iş yükleri aşırı derecede artan ve zaten vekaletsiz izin hakkı bulunmayan aile hekimleri, izolasyon veya karantina nedeniyle çalışmadıkları günlerin ücretlerinden kesileceği endişesi yaşamaktadır. Yine bu merkezlerde mazereti olmayan bazı sağlık çalışanlarının mazeretsiz/haksız bir şekilde izne ayrıldığına yönelik şikayetler gelmektedir. Ayrıca ilimiz İlçe Sağlık Müdürlükleri tarafından TSM’lerde bir hekim ve bir hemşireden oluşan ekip valilik ve kaymakamlıklarca kurulan vefa ekibince evde bulunan 65 yaş üstü hastaların enjeksiyon/serum pansuman vb. işlemleri ve muayene hizmetinin sağlanması talep edilmiştir. Bu ekipteki kişilerin hafta içi ve hafta sonu Cumartesi-Pazar dahil 09:00-22:00 saatleri arasında hizmet verilmesi talimatla istenmiştir.
İlimizde özel hastanelerinin bir kısmı İl Sağlık Müdürlüğü tarafından ihtiyaç halinde pandemi hastanesi olarak kullanılacağı belirtilmiştir. Ancak daha salgının başında özel hastanelerin acillerinden 3. basamağa vaka sevklerinde ciddi güçlükler yaşandığı bildirilmektedir. Hasta sayısının azalmasıyla birlikte bazı özel hastanelerin sağlık çalışanlarını yıllık izin kullandırma, ücretsiz izne çıkarma gibi uygulamalara başvurduğu gözlemlenmektedir. Salgın sürecinin uzaması özel sağlık sektöründe çalışan sağlık emekçileri için büyük belirsizlikleri de beraberinde getirecektir. Sağlık bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından açıklanan genelgelerde haklı olarak kamu-özel ayrımı yapılmadan birtakım düzenleme ve uyarılarda bulunulmuş ancak sağlıkta dönüşüm programının bir sonucu olarak hizlıca artmış olan özel hastanelerin kar amaçlı kuruluşlar olduğu göz ardı edilmiş, sağlık çalışanlarının kişisel korunma ekipmanlarının ne kadar karşılandığının denetimi, yıllık izin kullandırma, ücretsiz izin gibi karşılaşılan güncel sorunlar ve salgının büyümesi durumunda işten çıkarma gibi yaşanabilecek endişelere yönelik bir önlem alınmamıştır, özel sağlık sektöründe çalışan sağlık emekçileri görmezden gelinmiştir.
İlimizde çalışan olası enfeksiyon riskini eve taşımak istemeyen sağlıkçılar için ilimiz Bağlar ilçesindeki 850 kişilik Halid Bin Velid öğrenci yurdu belirlenmişgtir. Ayrıca ilimiz Sur ilçesinde bulunan Demir Otel sağlıkçılara otelin bir bölüm sağlık çalışanlarına tahsis edilmiş olup, odamızın aracılığıyla otele yaklaşık 40 sağlıkçı yerleştirilmiştir. Salgın arttıkça barınma ihtiyacının artacağı öngörülmekte olup sağlık çalışanları için otel, yurt ve misafirhanelerde yeterli ve uygun barınma olanaklarının sağlanması için duyarlılık çağrısı yapılmıştır.
Bugün yaşadığımız salgında belediye hizmetlerinin önemi bir kez daha ortaya çıkmakta olup, halk iradesini hiçe sayarak yapılan kayyum atamalarının halkımızın bu salgınla mücadelesini ciddi anlamda aksattığı gözlemlenmektedir. Salgın hastalık döneminde kimi büyükşehirlerde ve bölgedeki bazı yerel yönetimlerde eksikte olsa güzel örneklerini gördüğümüz halkçı belediyecilik anlayışının aksine Diyarbakır’daki mevcut kayyum yönetiminin halktan, işbirliğinden ve salgın gerçeklerinden uzak, halk sağlığı adına gözle görülür bir faaliyetin içinde bulunulmadığı gözlemlenmektedir. Diyarbakır Tabip Odası olarak birlikte halk sağlığı adına birçok planlamalar yaptığımız ama halkın iradesi gasp edilip yerine kayyum atanarak cezaevine konulan meslektaşımız, eski oda başkanımız Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın ve seçilmiş diğer yerel yöneticilerin eksikliğini bir kez daha sahada yaşayarak deneyimliyoruz.
Yerelde ve ülke genelinde yeterli ve yaygın test yapılamadığı, sağlık-meslek örgütleri ile sürecin paylaşılmadığı, bilim kurulunun önerileri tamamen dikkate alınıp yaşama geçirilmediği, süreç şeffaf işletilmemesi sonucunda maalesef salgının boyutu hiç kimse tarafından tam olarak bilinmemekte ve salgının bilançosu her geçen gün ağırlaşmaktadır.
Dünyada pandeminin görüldüğü diğer ülke deneyimleri ve hastalığın Türkiye’deki yayılma hızına bakıldığında önümüzdeki iki haftanın çok kritik önemde olduğunu, hasta sayısının hızla artabileceğini, sağlık sisteminin taşıyamayacağı çok sayıda başvuruların olabileceğini ve sağlık çalışanlarının ciddi risk altında olduğunu ön görmekteyiz.
Bu nedenle;
İlimizde kurulan İl Pandemi Kuruluna odamızın ve ilimizdeki sağlık meslek örgütlerinin katılımı ivedilikle sağlanmalıdır.
Tüm hastalıklarda olduğu gibi COVID-19 enfeksiyonu ile mücadelenin en iyi ve akılcı yolu hastalığın ortaya çıkmasına engel olmaktır. Hastalığı engellenmenin en iyi yolu kişisel hijyen kurallarına uyulması ve sosyal mesafenin korunmasıdır. Tüm uyarılara rağmen ilimizde de bunun öneminin yeterince anlaşılamadığı, günlük yaşam içerisinde bu kurallara dikkat edilmediği gözlemlenmektedir. İlimizde de COVİD-19 Pozitif vakaların görülmesinden dolayı kişisel hijyen kurallarına uyulması ve sosyal mesafenin korunmasının pandemiyi önlemedeki rolünü BİR KEZ DAHA ÖNEMLE HATIRLATIYORUZ!
Ülkeyi yönetenlerin sağlık çalışanları başta olmak üzere salgın nedeniyle çalışamayacak, salgının özel olarak mağdur ettiği bütün yurttaşları gözeten bir sosyal devlet anlayışını benimsemesinin tarihsel bir zorunluluk olduğunu hatırlatıyoruz. COVID-19 pandemisi ile mücadele, evde kalmak zorunda olan, asgari yaşam ihtiyaçları için maddi olarak desteklenmesi gereken milyonlarca yurttaşımızın bu ihtiyaçlarının karşılanmasını da içermelidir.
Yetkililerden ivedi talebimiz kişisel koruyucu ekipman eksikliklerinin bir an önce giderilmesidir. Salgın ile en ön safta mücadele eden sağlık emekçilerinin başta N-95 MASKE olmak üzere kişisel koruyucu malzemelerde yaşanılan eksiklikler ASM, İlçe Sağlık Müdürlüğü-TSM ve özel hastaneler dahil tüm sağlık kurumlarda ACİLEN giderilmelidir.
ASM ve TSM’ler bu süreçte personel ve ekipman boyutuyla güçlendirilmeli, çalışanların görevlendirilmelerinde keyfi uygulamalardan vazgeçilmeli, iş huzurunu bozan haksız rapor ve izin kullanımlarına son verilmelidir. Performans uygulamaları bu süreçte askıya alınmalı ve ek ödenekten ASM ve TSM çalışanları da faydalanmalıdır.
Başta COVID şüpheli veya pozitif hastalarla temas edenler olmak üzere ildeki tüm sağlık çalışanlarının hızlı bir şekilde taramadan geçirilmesi gerekmektedir.
COVİD-19 Testi pozitif gelen hastaların ve klinik+radyolojik olarak COVID-19 olduğundan şüphelenilen olası vakaların temasta olduğu kişilere ulaşımın sağlanması, bilgilendirme yapılması ve bu kişilerin teste tabi tutulması sağlanmalıdır.
Yaşadığımız salgınla birlikte yerel yönetimlerin halk sağlığı üzerindeki olumlu/olumsuz etkisinin bir kez daha anlaşılması vesilesiyle, bölgedeki kayyum yönetimlerine derhal son verilip seçilmiş belediye başkanları görevlerine iadesi sağlanmalıdır.
Özel sektörde çalışan sağlık emekçilerin koruyucu ekipman temini sağlanmalı, yıllık izinden kullandırma/ücretsiz izin kullandırma gibi uygulamalar biran önce durdurulmalı, sağlık emekçilerinin yaşadığı belirsizlikler biran önce giderilmelidir.
Bu süreçlerde sağlık çalışanlarının görevlendirileceği yerlerde kendi onayları ve mümkünse tecrübesi olduğu alanların göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
Hastalıkla en ön safta mücadele eden sağlıkçılar en büyük risk grubunu oluşturmaktadır. Bu süreçte hastalığın bulaşı riski nedeniyle eve gitmek istemeyenlere otel, yurt ve misafirhanelerde kalabilme olanakları ihtiyaç arttıkça takip edilip sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; mevcut yönetim anlayışıyla bu salgının üstesinden gelinmesi olanaksızdır. Hepimizi etkileyen bu sürecin anlam veremediğimiz bir gizlilik içerisinde yürütülmesinden vazgeçilmelidir. Tıp ve bilimin verileri doğrultusunda, bilim insanlarının önerileri dikkate alınarak ve diğer ülke deneyimlerinden faydalanılarak hızla önlemler alınmalı, sağlık meslek örgütleri il pandemi kurulları ve bilim kuruluna katılmalı, başta sağlık emekçilerinin koruyucu ekipmanları olmak üzere tüm gereksinimleri karşılanmalı ve salgın ile mücadelede toplumun katılımı sağlanmalıdır.
Talep ve beklentilerimizi yetkililere ve kamuoyuna saygıyla iletiriz.
DİYARBAKIR TABİP ODASI