Diyarbakır'da et kesim tesisi hastalık saçıyor

.

Rojhat ABİ

Diyarbakır Bağlar'a bağlı Övündürler Köyü'ndeki et kesim tesislerinin attıkları çevreyi tehdit ediyor. Köy yakınındaki derenin her gün kan aktığını belirten yurttaşlar, atıklar nedeniyle çocukların hastalandığını ve hayvanlarının öldüğünü söylüyor.

Diyarbakır'a 25 kilometre uzaklıkta yer alan Bağlar ilçesine bağlı Övündürler Köyü'nde 2019 yılında faaliyete giren ve bin 860 dönümlük alanda kurulan 'Diyarbakır Tarıma Dayalı İhtisas Besi Organize Sanayi Bölgesi (TDİOSB)'nde yer alan 'Beymir Et Entegre ve Besi Tesisi' işletmesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 27 milyon TL yatırım yapılarak açıldı. Dönemin Diyarbakır valisi Hasan Basri Güzeloğlu ile beraberindeki heyetin sıkça ziyaret ederek destek verdiği ve "Türkiye de Bir İlk ve Model Olan Diyarbakır Tarıma Dayalı İhtisas Besi Organize Sanayi Bölgesi" başlığıyla paylaştığı tesiste yer alan birçok farklı et kesim tesisi köy halkı için adeta işkenceye dönüştü.

Köyün girişine varır varmaz insan genzini yakan gübre, ölü hayvan ve çürümüş et kokusu köyde yaşayan yurttaşlar için çileye dönmüş durumda. Köydeki su kaynaklarının başlangıç noktasına kurulan hayvan kesimi ve elektrik üretimi gerçekleştiren biyogaz tesisi yasak olmasına rağmen çevreye zarar veren, kötü koku yayan tüm hayvansal ve kimyasal atıkları köylülerin kullandığı su kaynakları ile köy çevresine kontrolsüzce atarak buradaki hayatı durdurma noktasına getirmiş.

Övündürler köyüde yaşayan yurttaşlar defalarca şikayet etmelerine rağmen hiçbir yetkilinin kendilerine yardımcı olmadıklarını ifade ederek geceleri kötü kokudan ve hastalıktan uyuyamadıklarını söyledi. Övündürler köyündeki yurttaşlar yaşadıklarını Artı Gerçek'e anlattığı sırada kesim tesisinden gübre ve çöp dolu olarak çıkan bir kamyon tüm çöplerini mezraya boşaltırken görüntülendi.

'BU DURUMA EL ATIN'

Fedli Akyüz, 2010 yılında köylerinde tesisin kurulduğunu hatırlatarak, " Hayvan çiftliği için organize sanayi bölgesi yapıldı. Herhangi bir arıtma yapılmamış. Bütün pislikleri köyün üzerine kesimhaneden kan dereye akıtılıyor. Bir de biyogaz burada yapılmış. Dilekçe veriyoruz, avukat tutuyoruz, mahkemeye gidiyoruz, karakola gidiyoruz. 'Yapacak bir şey yok' deyip iptal ediyorlar. Biz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Evimiz burada biz ne yapsak adamlar pislikleri bu dereye atıyorlar. Hayvanlarımız ölüyor, bu pisliği içiyorlar. Çoluk çocuk içine giriyor. 4 tane torunum suya giriyor. Böyle iş olur mu? Devlete ve bakanlara sesleniyorum, buna el atın. Geçenlerde jandarma komutanı geldi, 'ben gidiyorum ama yapacağım bir şey yok' diyorlar" diyerek konuştu.

Fedli Akyüz

'SABAH DERELER KAN AKIYOR'

Akyüz, köyde kurulan her bir çiftlikte 400-500 besi hayanı olduğunu ifade ederek bu hayvanlardan hastalananların köy mezrasına atıldığını söyledi. Akyüz, "Bir de kesimhaneleri var. Sabah erken 5.30, 6.00 gibi tüm dere kan oluyor. Hayvan pisliği de akıyor. Bu görülmemiş bir şey. Geçenlerde milleti topladım yolu kapatalım dedim. Ne yapalım, yapacak bir şey yok. Biyogaz tüm pisliği tarlaların içine atıyor. Yol kenarları pislik içinde. Bir yıl değil iki yıl değil on dört yıldır bu pisliğin içindeyiz. Artık bıkmışız. Ya köyü terk edeceğiz. Ya da buraya bir şey yapacağız. 2018 yılında bunlardan dolayı açlık grevine girdin 25 gün boyunca. Asker, jandarma üzerimize silahla geldi. Açlık grevinden çıkın dediler. Zorla çıkardılar bizi."

KÖYÜ ÇÖPLÜĞE ÇEVİRDİLER, GECELERİ YATAMIYORUZ

Et kesim tesislerinden dolayı köyün adeta çöplüğe döndüğünü vurgulayarak, hijyen kötülüğünden dolayı çocukların sık sık hasta olduğunu belirten Veysi Diri ise, "Diyarbakır'ın bütün çöpünün döküldüğü yer bile buradan daha iyidir. Burada bütün ölü hayvanları gece kepçeye koyup tarlaya atıyorlar. O yüzden bizim hayvanlarımız kaç yıldır şap hastalığı kapıyor. Köydeki alanlara atılıyor ve koku hayvanlarımıza yayılıyor. Şu ana kadar 10- 15 büyükbaş hayvanımız ölmüş. Her bir hayvan 150 bin TL paradır. Biz bu çiftliklerden şikayetçiyiz. Pislikler yeraltında kanallar ile atılmıyor. Hepsi patlaktır. Geceleri kokudan yatamıyoruz. Çocuklar hep hasta."

PİSLİKLERİ TANKERLERLE KÖYÜN İÇİNE ATIYORLAR

Et kesim tesislerinin yanında yer alan ve hayvan gübresinden elektrik üretimi yapan Biyogaz tesisinin ise arta kalan gübreleri köyü besleyen su kaynaklarına karışacak şekilde atıldığına dikkat çeken Diri, "Buradaki biyogaz, hayvan gübrelerini alıp orada arıtıyor ve elektriğe dönüştürüp DEDAŞ'a satıyor. Arta kalan pisliği de geceleri tankere koyup gizlice buralara boşaltıyorlar. Tankerciler nakliye paralarını da alıyor. Uzağa atmaları gerekirken köyün içine atıyorlar. Tüm bu pislikler yere oradan da sularımıza karışıyor. O suyu içiyoruz. Hayvanlarımız da hasta oluyor." diye konuştu.

HER TARAFTA ÖLÜ HAYVANLAR VAR

Mehmet Can Ezgin de biyogaz tesisinden çıkan su kaynağının bulunduğu noktada konuştu. Ezgin, sabah saatlerinde bulundu noktadan akan suyun hayvan kanından dolayı kırmızı aktığı belirterek, "Bu su kesimhanenin suyudur. 100 metre dışarı çıkarıp pisliği bizim üstümüze bırakıyorlar. Bu suda dereye gidiyor. Hepsi koku ve hastalıktır. Bazen dere kıpkırmızı kan geliyor. Sabah erken saatlerde hayvanlar kesildiği gibi kan akıyor. Gün içinde ise pislik akıyor. Çiftlikte ölen hayvanları gelip buraya atıyorlar. Her tarafta kemik ve hayvan ölüleri var" diye konuştu.

Mehmet Can Ezgin

'HASTALIKLI HAYVAN ÖLÜLERİ VAR'

Şahabettin Cafiri, Övündürler Köyündeki hayvan çiftliklerinde çalışanların çocuklarını okula taşıyan bir servis şoförü, köyde yaşanan durumları ise şöyle anlatıyor: "hayvan atıklarının hepsini sahaya atıyorlar. Şu an biz röportaj yaparken maske takmışız, kokudan dolayı duramıyoruz. Şu an arkamda 4-5 hayvan ölüsü var. Bunların hepsi hastalıklı hayvanlardır. Bunları yetkili kurumlara bildirdik. Tüm şikayetlerimiz sonuçsuz kalmıştır. Kesimhanelerden köye kadar olan 5 kilometrelik yol boyunca tüm alana pislik ve hayvan leşleri atıyorlar. Çocuklar dışarı çıkamıyor. Bu çiftlikler Ahmet Yargı adlı kişinin sahibi olduğu Beymir-Et grubu tarafından bırakılıyor."

Şahabettin Cafiri,

YETKİLİLERE ÇAĞRI: BU HAKSIZLIĞI ÖNLEYİN

Cafiri konuşmasının devamında yetkililere çağrıda bulunarak şu şekilde konuştu: "Yetkililer bu pisliği, yasadışı haksızlığı, sağlıksız kötülüğü önlesinler. Çöp sahasına götürsünler. Burada Diyarbakır atık çöp depolama alanı var. Oraya götürmüyorlar. Her pisliğini açık alanlara bırakıyorlar. Biz bunu istemiyoruz. Biz uyku uyuyamıyoruz. Ben şuan maskeyle bile zor duruyorum. Geceleyin bütün köy ve çevre mezralar kokudan yatamıyor. Çocuklarımız ve hayvanlarımız hastalanıyor. Köpekler köyde tavuk bırakmadı."

Kaynak: Artı Gerçek

Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz