ÖZEL HABER - Sertaç KAYAR / Veli BALTACİ
İşkence ve insanlık dışı uygulamalarla hafızalara kazınan ve müzeye dönüştürme kararı alınan Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nin mağdurları, yetkililere seslenerek “Aslına uygun olması için tanıklığımıza başvursunlar” dedi.
12 Eylül askeri darbesinde işkence ve insanlık dışı uygulamalarla hafızalara kazınan Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde müzeye dönüştürmek için restorasyon çalışmaları sürüyor. ‘Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi’ arasında yer alan 5 Nolu Cezaevi, geçtiğimiz yıl boşaltılmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2021 yılında Diyarbakır ziyaretinde Diyarbakır Cezaevi’nin boşaltılarak kültür merkezi haline getirileceğini açıklamıştı. Mülkiyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilen cezaevinin müzeye dönüştürülmesi için geçtiğimiz hafta restorasyon çalışmalarına başlandı. Yaşanan işkence ve insanlık dışı uygulamalara maruz kalanlar, cezaevinin aslına uygun restore edilmesini istiyor.
MAĞDURLARIN TALEBİ
Boşaltılan cezaevini ziyaret eden mağdurlar, dehşet dolu günleri bir kez daha yaşadıklarını söylüyor. Mağdurlar, yaşanılan acıların unutulmaması için cezaevinin aslına uygun yapılmasını istiyor. Mağdurların bir araya gelerek kurduğu 5 Nolu Cezaevi Hafıza Müzesi Girişim Grubu, cezaevinin boşaltılarak müzeye dönüştürülmesi için birçok defa hükümet yetkilileri görüştü. Mağdurlar, bu görüşmeler neticesinde taleplerinin kabul edildiği ve cezaevinin restorasyonuna karar verildiğini söylüyor.
‘GİRDİĞİMDE 18 YAŞINDAYDIM…’
Güneydoğu Ekspres’e konuşan mağdurlardan Abdullah Çelebi 5 Nolu’da yaşananları “Vahşet” olarak ifade ediyor. Çelebi “Bu cezaevine girdiğimde 18 yaşındaydım. Çok ağır işkencelere maruz kaldım. ‘Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi’ arasında olsa da bana göre ilk 1’de yer alması gereken bir cezaevi. Düşünün içeride doktor arkadaşlar vardı, ‘dışarı çıkarken bize yapılanları anlatırsak millet bize güler, bu şartlarda bir insanın yaşaması mümkün değil’ diyordu. Çünkü Ağustos’un ortasında sadece günde 1 çay bardağı su ile günde 12-15 saat eğitim ve geriye kalanı dayakla geçiriyorduk. Kürt olduğumuz için bize bunları yapıyorlardı. Fakat bizim dışımızda Kürt olmayanlar da vardı. Aynı şeyi onlara da yapıyorlardı. Mesela kaçakçılar vardı, aynı işkenceleri onlara da yapıyorlardı. Dolandırıcıya da köylüye de adam öldürene de herkese aynı işkenceyi yapıyorlardı” diyerek o günleri anlattı.
‘İŞKENCELERE MARUZ KALANLARIN YAŞADIKLARINI UNUTMASI MÜMKÜN DEĞİL’
Yıllar sonra cezaevine ilk geldiği an kendini çok kötü hissettiğini söyleyen Çelebi şunları söyledi: “Gözyaşlarımı tutamadım. Gözlerinin önünde arkadaşlarına jop sokulduğu anı hatırlıyorsun, insanlara sıçan yedirildiği anı hatırlıyorsun, insanlara bok yedirildiği anı hatırlıyorsun. Bunlar insanın gözleri önünde canlandığı zaman insan gerçekten kötü oluyor. İnsan oğlu arsızdır, yavaş yavaş alışıyor her şeye ama şunu söyleyeyim burada yatıp bu işkencelere maruz kalan insanlardan hiçbiri yaşadıklarını unutamaz, unutması mümkün değil.”
‘İNSANLIK BUNU UNUTMASIN’
Taleplerinin cezaevinin aslına uygun bir şekilde müzeye dönüştürülmesi olduğunu kaydeden Çelebi “İnsanlığa, geçmişte böyle bir vahşetin yaşandığı, bir daha böyle vahşetlerin yaşanmaması için buranın aslına uygun bir şekilde müze yapılmasını istiyoruz. biz hükümet ile gerekli girişimlerde bulunduk. Umarım ve dilerim dedikleri şekilde yaparlar. Şuan baktığımız kadarıyla herhangi bir değişiklik yok. Sadece havalandırmaların arasını açmışlar, zaten sonradan bölünmüştü, eski havalandırmalar değildi. Havalandırmayı eski haline döndürüyorlar. Gördüğüm kadarıyla eski yapıya dokunmayıp güçlendirme yapacaklar. Ek binaları yıkıyorlar ama esas cezaevi yerleşkesi kalıyor. Umarım iç düzenlemesini de cezaevinin aslına uygun yaparlar. Çünkü o zaman yapılan işkenceleri dile getirecek figür, mumya artık neyse uygun şekilde yaparlar diye düşünüyorum. Dünyada herkesin, kendine insanım diyen herkesin gelip bu cezaevini görmesi lazım. İnsanların burada ne gördüğünü, ne yaşadığını görmeleri lazım. İnsanlık bunu unutmasın, Türkiye’de bir daha askeri darbeler olmasın, en kötü demokrasi bile bundan çok çok daha iyidir” şeklinde konuştu.
‘TRAVMA DEVAM EDİYOR’
5 Nolu Cezaevi’ne girdiğinde 18 yaşında olduğunu söyleyen Mehmet Can Azbay, 8 yıl burada yattığını söylüyor. Toplam 20 yıl cezaevinde kaldığını ifade eden Azbay, “12 Eylül darbesinde buraya özel bir ekip gönderildi. 1980-1984 arası gece gündüz, aralıksız burada yaşlı, genç çocuk demeden, ağa, bey, siyasi, adli insan ayrımı yapmadan toplumun bütün bileşenleri burada işkencelere maruz kaldı. Bu işkenceler ciddi anlamda ölümlere, sakatlıklara ciddi anlamda travmalara yol açtı. O travmalar bugün devam etmektedir. Sadece içerideki yansıması değil, bir de toplumsal boyutuyla aileler boyutuyla böyle bir sıkıntı yaşandı. Bunlar hala aileler üzerinde, yaşayan annelerimiz, babalarımız hala her gün beddua ederek burada yaşananları lanetliyorlar” dedi.
‘BİR DAHA BU VAHŞET YAŞAMASIN DİYE…’
“Burada bir hafıza oluşturalım” diyen Azbay şöyle devam etti: “İnsanlık için, toplumsal bir bilinç yaratmak için çocuklarımız, torunlarımız, gelecek kuşaklar bir daha bu vahşeti yaşamasın diye biz burada bir farklılık yaratmaya çalışıyoruz. Biz kendimiz için bir şey istemiyoruz. Elbette biz o işkencecilerle her ortamda hesaplaşacağız ve hesaplaşıyoruz. Ama bizim sorunumuz insanlık içindir. Bu ülkede iyi şeylerin olabilmesi ve bir daha bunların yaşanmaması adına toplumsal bir bilinç yaratmak içindir. Biz devletten şunu istiyoruz, madem bir adım attınız, bizim istediğimiz 1980-84 arası bu cezaevinde ne yapılmışsa, fiziki şartları neyse ona geri döndürülsün. O atmosfer oluşturulsun ki müze olduğunda insanlar gelip gördüğünde o duyguları yaşasın. Yaşasın ki bir daha öyle bir vahşete izin vermesinler. Burayı yaparken bizim tanıklığımıza da başvursunlar. Çünkü biz yaşadık, o süreci en iyi bilen biziz. Hangi arkadaşımız hangi koğuşta işkence gördü, hangi koğuşta öldürüldü hepsini biliyoruz.”
DİYARBAKIR 5 NOLU CEZAEVİ NE ZAMAN YAPILDI?
Diyarbakır’ın merkez Bağlar İlçesinde bulunan 5 Nolu Cezaevi’nin yapımına 1972 yılında başlandı. 1980'de açılan cezaevi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından adı zulüm, işkence ve insanlık dışı uygulamalarla hafızalara kazındı. Sadece 1981 ve 1984 yılları arasında cezaevinde 30 mahkum hayatını kaybetti. Cezaevi restorasyon sürecinin ardından ‘Müze ve Kültür Alanı’ olarak kullanılacak.
Kaynak: Güneydoğu Ekspres’