Doç. Dr. İkbal Durre / Independent Türkçe
Son günlerin en aktüel sorusu; Rusya-Ukrayna savaşı olur mu?
Savaştan ne anladığınıza bağlı.
Rusya, Ukrayna'dan Kırım'ı aldığı zaman da "savaş" olmamıştı.
Diğer taraftan, 8 Ağustos 2008'de Putin, Pekin Yaz Olimpiyatlarına gittiğinde Mihail Şaakaşvili, Güney Osetya'da Rus Barış Güçlerine saldırmıştı, sonucu herkes biliyor.
4 Şubat'ta Putin yine Pekin'e Kış Olimpiyatlarına gidiyor. Eğer Zelensky de aynı hatayı düşerse, sonuçları Gürcistan'dan daha kötü olacağını kestirmek de zor değil.
Yani Kiev ülkenin doğusunda bir askeri harekat başlatmazsa, Rusya ilk başlayan taraf olmaz.
Olayların bu aşamaya gelmesinde ve bundan sonraki gelişmelerde rol oynayacak birtakım iç ve dış etkenler var.
Tabii ki en önemli etken Rusya'ya Gorbaçov döneminde sözlü olarak verilen ama kriptolarla kanıtlanan NATO'nun Rusya sınırlarına doğru genişlemeyeceği sözünün yerine getirilmemesi.
Yazılı bir anlaşma olmaması bu süreci engellemekte kararlı olan Putin Rusya'sına "dişlerini göstermekten" başka bir yol bırakmıyor. En azında Kremlin böyle düşünüyor.
Rusya, NATO ile arasında askeri açıdan tarafsız bir tampon bölge koridoru olmasında kararlı. Bunun yapılmaması durumunda ise, bir savaşın "ancak ertelenmesi mümkün ama engellenmesi imkansız" olduğu görüşü Rusya'nın güvenlik stratejisinin ana kodlarının başında geliyor.
Moskova'ya 10 dakikadan daha az bir zamanda ulaşabilecek mesafede füzelerin yerleştirilmesine razı olunamayacağını, Putin uzun bir süredir dile getiriyor.
Diğer taraftan, gerginliğin Rusya açısından avantajlı bir dönemde yükselmesi tesadüf değil: Batı/NATO'da tam anlamıyla bir birlik olmaması. Keza aynı şekilde AB'nin kendi içinde de.
Daha dün, örneğin Macaristan, Ukrayna'yı azınlık haklarını çiğnemekle suçladı, Macron daha yapıcı bir tutum içerisinde; öyle ya da böyle Putin ile ortak bir dil bulabilen Merkel yok…
Okyanus ötesinde ise reytingi düşen bir başkan var. Rusya ile çıkacak bir çatışma -her ne kadar 'asker göndermeyeceklerini' açıklasalar da- mahiyeti ne olursa olsun Biden'dan çok, tekrar dönmek isteyen Trump'a yaratacaktır.
Trump kaçırır mı bu pası; "Afganistan'dan çık, Irak'tan çekilmeye başla… Ukrayna'ya müdahil ol, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" demez mi tanıdığımız Trump?!.
Kaldı ki ABD'nin Çin önceliği dururken, Washington, Rusya, Çin ve belki İran endeksli yeni bir güvenlik çemberini güçlendirecek hamlelerin nihai anlamda ABD'nin ne kadar işine geldiği de ayrı bir soru.
Bu yönüyle bakınca belki de en büyük blöfü Washington yapıyor.
Hiç kimsenin de zaten böyle bir savaş çıkarsa Rusya'nın kazanacağından şüphesi yok.
Moskova'ya karşı Batının tek silahı ekonomik yaptırımlar. Tabii ki çok çok ciddi bir silah. Ama açıkçası Putin'i caydırabilecek bir silah değil.
Kaldı ki büyük ekonomik yaptırımların, Batı ülkeleri açısından da olumsuz yansımaları olacağı hafife alınacak bir husus değil.
Bir de bu senaryo Rusya-Çin yakınlaştırmasını pekiştirmekle kalmaz; askeri anlamda Latin Amerika'ya bile taşınabilir.
Kötü sona rağmen, bu anlamda ciddi bir Sovyet deneyimi var. Çin, Küba'da askeri istihbarat faaliyetleri yürütüyor. Moskova; Küba, Venezuela gibi ülkelerle görüşmeleri hızlandırdı, gelen haberlere göre görüşülen başka sürpriz ülkeler de var.
Kısacası ABD açısından da kazın ayağı göründüğü gibi değil.
Moskova, Kiev'i Minsk Anlaşması'nı ihlal etmekle suçluyor (bkz. Minsk Anlaşması). Bu anlaşma askeri birtakım maddelerin dışında, Ukrayna'da adı geçen Rusya yanlısı bölgelerle ilgili adem-i merkeziyetçi bir yapının oluşturulması görüşmelerini de içeriyor.
Zelensky'nin siyasi ve ekonomik açıdan içinden geçtiği türbülanslı dönemde bu anlaşmayı tam olarak uygulaması zaten zorlu süreci daha da içinden çıkılamaz hale getirir ve bu kendisi açısından büyük bir risk olur.
Kendisi "vatan hainliği" ile suçladığı ve geçtiğimiz günlerde Avrupa'dan dönen eski Başkan Poroşenko'yu çıkardığı mahkemede, ev hapsine alınmasını dahi göze alamadı. Ayrıca Medvedçuk gibi Rusya yanlısı sayılan siyasi liderler de fırsat kolluyor.
Bu kış Ukrayna'yı bekleyen ekmek, gaz sıkıntısı gibi ciddi sorunlar da cabası.
İşin bir başka boyutu da şu; bilindiği üzere Anglo-Saksonların Rusya'yı sıkıştırma politikaları yeni değil, ama bu arada ellerinden biriken kullanma süresi bitmeye yakın bazı silah ve askeri malzemeyi yeni ortaklarına "çakmak" için fırsatlar doğduğu da aşikar.
Örneğin iki gün önce İngiltere'den gelen yakın menzil tanksavarlar bu çerçevede değerlendirilebilir.
ABD'nin gönderdiği çok eski bazı küçük boyut askeri gemiler vb. de olmuştu. Ayrıca, İngiltere'den alınan kredilerle Odessa'nı batısında yapılan askeri limanları, yine iki gün önce gelen 200 civarında İngiliz askeri eğitmenleri de sayarsak -ki bu liste uzatılabilir- demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Sonuçta provokasyona çok açık bir ortam var. Rusya'nın Ukrayna'ya girebileceği uzun süredir gündemde ama hiç bu kadar ciddiye alınmamıştı.
Bence bu haliyle bile Rusya istediğini aldı.
Zaten Moskova'nın amacı, "iş bu sefer ciddi" izlenimiyle, her an girecekmiş gibi bir hava yaratıp diplomatik sahada istediğini ya da istediğine yakın bir sonuç almak.
Yoksa alacağı 9/10 bin kilometrekarelik bir bölge değil.
Rusya için denizde damla denebilecek bir toprak parçasını alsa ne almasa ne.
Bu yönüyle baktığınızda, attığı taş ürküttüğü kuşa değmez. Bazı yorumcuların dile getirdiği gibi, Kiev'e kadar gidebileceği senaryoları ise zaten gerçekçi değil.
Bu durum bir yönüyle 1998'de Türkiye'nin Suriye üzerinde A. Öcalan'ın verilmesi ile ilgili yarattığı askeri baskıyı hatırlattı. 'Girdim, gireceğim' havası yaratıp sonuca ulaşmak.
Tabii ki Rusya-Ukrayna krizi kıyaslanamayacak derecede komplike ve global etki yaratabilecek önemde.
Görüldüğü gibi tarafların kendilerince güçlü kozları var ama (İngiltere hariç) hiç kimsenin savaş istemediğinden eminim. Hele ki AB.
Peki, ne olacak?
Taraflar prestijlerini de koruyarak bu durumdan nasıl çıkacak?
Her şeyden önce kabul edelim ki bu kriz bugünden yarına içinden çıkılabilecek bir kriz değil.
Ama bir şekilde tansiyonun düşmesi lazım; çünkü dediğim gibi provakasyona çok açık bir durum var.
Bu anlamda Lavrov-Blinken Cenevre görüşmesi belirleyici olacak.
NATO'nun Rusya'ya vereceği yazılı cevap her ne kadar Moskova'nın taleplerini yerine getirmekten uzak olacaksa da diplomatik kapıları açık tutacak mahiyette olacak.
Ama şu gerçek, her halükarda yeni müttefiklik ilişkilerinin, yeni sınırların, yeni jeopolitik dengelerin oluşacağı bir süreç bu.
Derler ki;
Ağalar kavgaya tutuşunca köylüler titremeye başlarmış, kabak bizim başımıza patlayacak diye.
Onlar bir nokta da anlaşırlar;
Allah arada kalanların yar ve yardımcısı olsun.