Dr. İsmail Beşikçi ve „İki Kurd" Makalesi!

Şeyhmus Özzengin

Son dönemde Dr. İsmail Beşikçi'nin yazdığı „iki Kurd" adlı makalesi, kurdlerin ciddi bazı yanlarına işaret etmektedir. Kurd basını ve Kurd aydınları bu makaleyi yeteri kadar irdeledikleri kanısında değilim.

Dr. İsmail beşikçi'nin bir çok makalesi gibi, bu makalede okunup geçti.

Oysa Beşikçi Kurdlerin şahdamarına neşteri vuruyor :

Kurdlerin Kurd ve ulus olmaktan kaynaklanan haklarını elde etme mücadelesi sürecinde, Yahudi aydınları'nın ulusal mücadele sürecindeki çabaları ile örneklendirerek, kurdlerin ulusal zaaflarını, ulusal binç yoksulluklarını, hafıza ve tarih bilinci kıtlığını çok net bir şekilde gözler önüne seren bir makale defalarca okunması ve incelenmesi gereken bir makale.

Dr. Beşikçi, konuya Abdurrezzak Bedirxan ve Şeyh Abdüsselam Barzani ve bu iki Kurd değerli şahsiyetin hayatı ve mücadeleleri, çabaları ile giriyor.

Dr. Beşikçi bu iki kurd ulusal şahsiyeti için:

„Her ikisi de; „Kürdlerin, Kürd olmaktan, Kürd toplumu, Kürd ulusu olmaktan doğan haklarının bilincine varmış, doğal hakların gasbedildiğinin bilincine varmış, bunları kazanmak için büyük bir mücadele süreci içine girmiş(ler)dir. Bağımsız Kürdistan'ın kurulması için çalışan  kişi(ler)dir"diyerek:

„Rus Dışışleri Bakanlığı'nda, ilgili birimlerle, bağımsız Kürdistan konusundaki projelerini konuşmuştur. Bu konuda Ruslardan sağlamak için büyük çaba harcamıştır." Diyerer, ortak yanlarını da şu cümlelerle karşılaştiriyor:

Şeyh Abdüsselam Barzani ile Abdurrezzak Bedirxan arasında önemli bir benzerlik var. İkisi de yurtseverdir, Kürd milliyetçisidir. Kürd/Küdistan hakları için çaba harcamışladır." Tesbitini yaptıktan sonra, bu değerleri nerden aldıklarına ilişkin ise:

 Abdüsselam Barzani'nin yurtseverliği, milliyetçiliği aileden, aşiretden, Barzan Medresesi'nden gelir."

 Abdurrezzak Bedirxan'ın yurtseverliği, milliyetçiliği ise, aileden, aldığı özel eğitimden, Hecî Qadirê Koyî'den aldığı ilhamdan gelir."dedikten sonra, bu iki büyük ve değerli kurd şahsiyetin benzer özelliğini de:

 „Birbirlerine benzeyen bir durum da her ikisinin de devlet tarafından, birbirine çok yakın yıllarda, İttihatçılar tarafından idam edilmiş olmalarıdır."(!)

Bu iki Kurd milli şahsiyetle, Yahudi ulusuna ait değerli bir aydın, Theodor Herzl (1860-1904)'nin çabaları arasında benzerlikler kurar. Hem kurdlerin ve hem de Yahudilerin bazı özzelliklerine işaret ederek:

 „Theodor Herzl, 1890'larda, Yahudilerin yaşadığı bütün alanlarda, Yahudi iş adamlarıyla, görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmeleri sık sık yapmaktadır. Zaten kendisi gazetecidir. Bu görüşmelerde, hem kurulacak Yahudi devletine toprak bulmak için para talep etmekte, hem de onlara çok önemli sözler söylemektedir. Herzl, Yahudi iş adamlarına şunları söylemektedir: Sizin bu zenginliğinizin hiçbir değeri yoktur. Eğer bir devletiniz yoksa, bu zenginliğinizin bir anda elinizden çıktığını görürsünüz. Bunun için bir an önce devlet sahibi olmaya bakın..." dediğini belirtikten sonra, esas konuya işaret ediyor:

Bir Daha Asla":

„Yahudiler, Avrupa'da, 1930'larda, 1940'larda çok büyük soykırım yaşadı. Almanya'da, Fransa'da Polonya'da, Avusturya'da, Macaristan'da Romanya'da vs. yaşayan Yahudi. 6 milyon Yahudi, Nazi rejimi tarafından soykırımla yok edildi. Fakir-zengin, kadın-erkek, yaşlı-genç altı milyon Yahudi... İkinci Dünya Savaşı'ndan, Nazi rejiminin, yıkılmasından, Hitler'in intiharından sonra, Yahudiler, Bir Daha Asla dediler. Bu, Yahudilerin, soykırıma hazırlıksız yakalandıkları, bir daha böyle bir operasyona uğramamak için her türlü önlemi alacakları anlamına gelir. İsrail Devleti durdukça Yahudilerin bu tür bir operasyonla karşılaşmayacağı anlamına gelir."

Ermenilerin ikinci dünya savaşı sürecinde uğradıkları jenosidten sonra „Bir Daha Asla" bilincine erdiklerini ve devletlerini kurduklarını belirtiyor. Kurulan İsrail devleti şemsiyesi altında ve sayesinde  Yahudilerin yeni soykırımlardan korunduğunu vurguladıktan sonra, konuyu kurdlere getiriyor ve:

 „Kürdlere bakalım. Enfal, soykırımdı. Soykırımın doruk noktası 16 Mart 1988 Halepçe' olmuştur.  Halepçe'de 6 binin üzerinde Kürd zehirli gazlarla boğulmuştur. 1983'den beri uygulanan hangi gaz daha zehirlidir, daha kitlesel ölümler yapar deneyleri Kürd köylerinde, cezaevlerindeki Kürd mahkumlar üzerinde yapılmıştır. Bu deneylerde laboratuar Kürdistan olmuştur. 1983-1988 arasında yapılan bu deneylerde katledilen Kürdlerin sayısı altı binin çok çok üzerindedir. Zamana ve mekana yayılmış katliamlar... O günlerden bugüne, Halepçe ve çevresinde hala sakat çocuklar doğuyor. Kısa bir süre yaşadıktan sonra ölüyorlar. Hejarê Şamil, bir yazısında, o günlerden bu tarafa ölenlerin sayısının, Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamlarına dayanarak, 45 binden fazla oluğunu belirtmişti. Buna rağmen, Kürdlerin bir kısmının, "Bir Daha Asla" dememeleri, hala Irak'ın birliğinden söz etmeleri çok şaşırtıcıdır."

Kurdlerin „bir daha asla" bilincine varmamiş olmalarını da haziran 2014'te Musul'u ele geçirmesi ile örneklendirerek veriyor:

„IŞİD Haziran 2014'de Musul'u ele geçirdi. O günlerde, arşive baktığımız zaman, şu tür haberleri görüyoruz... Musul'dan sonra, IŞİD Bağdad'a doğru yürüyecek... Ama öyle olmadı, IŞİD Bağdad'a doğru yürümedi, Kürdistan'a saldırdı. Şengal'de Êzidî Kürdlere soykırım yaptı. Hewlêr'e doğru saldırı başlattı... İşte o günlerde şu haberlere de rastlıyoruz: Kürd işadamları Hewlêr'den kaçıyor. Ailesini arabaya bindiren bazı iş adamları, kolay taşınan değerli bazı eşyalarını da yanına alarak Hewlêr'den kaçıyor..."

Dr.Beşikçi, bu durumu kurdler için „Bu çok şaşırtıcı bir haber" diyerek:

Bu Kürd işadamlarının, evleri var, arabaları var. toprakları, atölyeleri, dükkanları vs. var. Neden onları korumuyorsun, neden savaşarak onları korumaya çalışmıyorsun?"

IŞİD saldırılar altında, Kurdistan'ın yoğun bir savaş yaşadığı dönemde, konuyu Güney Kurdistan'lı bazı kurdlere getirerek, „bağımsız bir toprak parçası", bir Kurdistan istiyerek, kurtarılmiş toprakları, ne pahasına olursa olsun savaşmak ve korumak yerine, „Kenya'da Mau Mau Hareketi" (!) ile karşılaştırarak:

„bazı Kürdler de gösteri yapıyorlar. Ama onlar, maaş maaş diye gösteri yapıyorlar. Bağımlı bir ulusun, bağımsızlığı hiç düşünmeden, bunu dert etmeden, maaş maaş diye gösteri yapması şaşırtıcıdır. Yaşamı sürdürmek bunun için yemek yemek elbette önemlidir. Ama bunu birinci plana koyup vatanın, ulusun bağımsızlığını hiç dert etmemek, statü düşünmemek, çağı hiç anlamamak demektir." Diyor ve ekliyor:

„Bir de şu var. IŞİD'le savaş sürüyor. Peşmergenin ihtiyaçları, savaş araç-gereçleri durumu. İki milyona yakın sığınmacı var. Savaş, yüzbinlerce insanın yerini-yurdunu terk etmesini gerektirmiş. Bunları çoğu Kürdistan'a sığınmış... Öte yandan petrolün fiyatı düşmüş, petrol gelirleri azalmış."

Böylesi bir savaş halı durumunda sokaklara „maaş maaş" diye bağırmayı, iç kargaşa yaratmayı „ulusal bilinçten yoksunluk", devlet bilincinden yoksunluk"  olarak değerlendirdikten sonra, Kurdlerin bölgede devletleşmelerine ve ayakta kalmalarına ilişkin de şunu söylüyor ve şu eleştiriyi de yapiyor:

Kürdistan, Dubai gibi, Körfezdeki ülkeler gibi sadece petrol ülkesi, rant gelirlerinin ülkesi olmamalıdır. Üretimin, istihdamın, emeğin geliştiği bir ülke de olmalıdır." Dedikten sonra,İsrail ve Ürdün örneklerini veriyor:

„Akabe Körfezi'nden Akdeniz'e bir sınır uzanıyor. Bu, Mısır-Gazze sınırıdır. Bir de Akabe Körfezi'nden, kuzeye doğru uzanan İsrail-Ürdün sınırı var. Bu sınırın her iki tarafında kalan topraklar çöldür. Ürdün tarafında kalan topraklar da, İsrail tarafında kalan topraklar da çöldür. Fakat, İsrail bu çölde bir mucize gerçekleştirmiş."

Dahası da:

„Bu topraklarda İsrail binlerce güneş paneli kurmuş. Elde edilen enerjiyle tuzlu su, tuzdan arındırılıyor. Ve bu su tarımsal üretimde kullanılıyor. Bu bölgede, devlet üretim kooperatifi olan Kibutzlar ve özel mülkiyete dayalı kooperatiflerin çalıştığı Moşavlar faaliyet gösteriyor. Bu bölgede her türlü sebze ve meyve yetiştiriliyor. Ve bu ürünler her gün Avrupa pazarlarına ihraç ediliyor."

Sonuç olarak Dr. Beşikçi Kurdlere Theodor Herzl'ın Yahudî işadamlarına söylediği;

 „Sizin bu zenginliğinizin hiçbir değeri yoktur. Eğer bir devletiniz yoksa, bu zenginliğinizin bir anda elinizden çıktığını görürsünüz. Bunun için bir an önce devlet sahibi olmaya bakın..." sözünü hatırlatarak, diyor ki; devletiniz yoksa, hiç bir şeyiniz size ait değildir. Bir gece ansızın herşeyinizi kaybedebilirsiniz. Aç, çiplak yaşamak mükün ama, devletsiz bir ulusu korumak ve idame etmek mümkün değildir.

Kurdlerin tarihten ders çıkarıp, kendilerine dönüp, „bir daha asla" deme bilincine varmaları gerektiğini vurguluyor.

11.03.2017