Yeter Polat
Dünyadaki politik ayrışmaların en başarılı örneklerinden sayılan ve çatışmasız, savaşsız ayrılığı ifade eden Çekoslovakya Modeli'nin en önemli sonuçlarından bir tanesinin Slovaklar'ın mağduriyeti olduğunu savunan Dr. Yekta Uzunoğlu, “Tarih bu ayrılışın Slovaklar'ın zararına sonuçlar doğurduğunu ispatladı” diyor. Çekoslovakya prosesinin ulusal, uluslararası ve hukuki boyutlarını inceleyen Uzunoğlu, “Çekoslovakya’nın medeni ayrılışı Kürdler için model olamaz, çünkü karşı taraf medeni değildir. Bağdat’taki bir boşanma olayında bile Çekoslovakya’nın ayrılmasından daha fazla kavga çıkar” diyor.
KBY Başkanı Mesud Barzani’nin, ‘Çekoslovakya Modeli’ne benzer bir yöntemle ayrılmak istemlerini değerlendiren Uzunoğlu, yıllarca boğazlaşmış diktaların, radikal örgütler doğurduğu Irak topraklarında Çekoslovakya Modeli’ne benzer bir medeni ayrılık getirmeyeceğini belirterek şu görüşleri dile getirdi: “Bu Sayın Mesud Barzani’nin iyi niyet ifadesidir ama var olan konjonktürde bunun kavgasız gerçekleşmesi mümkün gözükmüyor. Sayın Barzani’nin Çekoslovakya Modeli'ne işaret etmesi şahsının medeni yapısından kaynaklanıyor, ümidim karşısındakinin kendisi gibi medeni ve insancıl olmadığını bilmiş olmasıdır.”
BasHaber’in sorularını yanıtlayan Dr. Yekta Uzunoğlu, “Ayrılmayı isteyenler Slovaklardı ama ayrılmadan sonra ekonomik açıdan yıkım yaşayan yine Slovaklar”ın olduğunu söylüyor.
Çekler ve Slovaklar'ın ortak tarih, ortak hafıza konusunda nasıl bir geçmişleri var?
-Çekler ve Slovaklar lisan açısından birbirine çok yakın iki lisana sahip olmalarına rağmen sosyo-etnolojik gelişmeleri dış faktörlerden ötürü farklı bir seyir aldı. Çekler zorla Hıristiyanlaşmayı Avrupa’da kabul etmeyen ender milletlerden birisi olmanın yanında Vatikan’a baş kaldıran ilk halk oldu. Bu başkaldırı önce teolojik bir başkaldırı hareketi olarak başlasa da daha sonra (1419 - 1434) 15 yıl süren savaşın yenilen tarafı Çekler olarak sonuçlandı. Slovaklar ne teolojik ne de silahlı başkaldırıya katılan taraf olmadılar. Vatikan’ın Katolisizmine sadık kaldılar. Teolojik açıdan Vatikan’a başkaldırıyı başlatan Çekler'in “ulu” din adamı Jan Hus’tur. Jan Hus, Vatikan’a görüşmeye davet edilmiş, Vatikan’ın görüşme talebini kabul etmiş, Vatikan yolculuğunda bugün artık Almanya kenti olan Kostanz Kenti’nde Katolik piskoposun konağında önce ağırlanmış daha sonra tutuklanıp Kostanz Meydanı’nda canlı-canlı yakılmıştı. Bu olay Çek halkının “ilelebet” Vatikan’dan ve Hıristiyanlıktan uzaklaşmasına neden olan ana faktör olarak günümüze kadar Çek halkının beleğinde canlılığını korumuştur. Çekler'in Avrupa’da dine en az inanan halk olma sıfatının nedeni tarihlerinde Vatikan ile yaşadıkları bu tür kanlı, trajik deneyimlerdir. Slovaklar Vatikan’la yoğun olmazsa da hep uyum içinde oldular. Yalınlaştırırsak; Çekler dine başkaldıran Slovaklar ise yoğun olmazsa da Hıristiyan dinini kabul eden halk oldu. 1434 yılında Çekler Vatikan’ı temsilen Habsburg Hanedanlığı ile 15 yıl sürdürdükleri savaştan yenilen taraf olarak çıkınca, 484 yıl süren Habsburg Hanedanlığı’nın egemenliği altında yaşamak zorunda kaldılar. Slovaklar ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu çerçevesinde Macarlar'ın egemenliği altında yaşamak zorunda kaldılar. Çek kültürünü etkileyen hakim kültür Avusturya kültürüyken, Slovakları etkileyen hakim kültür Macar kültürü oldu.
Çekleri, Slovaklar'dan ayrıştıran ana faktör, din ve iki farklı hakim kültürdür. Lisan açısından iki lisanın Almanca’daki birbirine iki farklı lehçeden daha yakın olmalarına rağmen.
1.Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Çekoslovakya, Avrupa’nın sınırlarının yeniden çizilmesi projesi çerçevesinde Çek filozof T. G. Masaryk’in ABD’yi ikna etmesi sonucu 28 Ekim 1918’de federatif bir devlet olarak ortaya çıktı.
Çek ve Slovaklar neden birleştirildi, bugün iki ayrı devlet olan bu halklar geçmişte ortak bir devlet olmak mecburiyeti ile karşı karşıya neden kaldı? Çekoslovakya nasıl bir devlet idi?
-Çekoslovakya yukarıda belirttiğim şartlarda ortaya çıktı ve başlangıçtan itibaren federatifti. O dönemin Avrupa şartlarına göre çok ileri bir demokrasiyle doğdu. Federatif yapının yanı sıra o dönemde ülkede yaşayan diğer tüm azınlıkların hakları da yasal anlamda güvence altına alınmış ender bir ülkeydi. 1918 yılında doğan Çekoslovakya sınırları içinde Çek ve Slovaklar'ın dışında 1.2 milyon civarında Alman, 300 bin civarında Macar ve 200 bin civarında Çingene, 100 bin Yahudi yaşıyordu ve tüm bu azınlıkların, çoğunlukla eşit hakları vardı. 1918-1938 yılları arasında kurulan koalisyon hükümetlerinin çoğunda Alman Partisi koalisyon ortağı olarak hep vardı.
Çekoslavakya iki halkın ortak devleti olabildi mi? Bu örnek baz alınırsa iki ayrı halk tek bir devlet çatısı altında ‘eşit’ olarak birlikte yaşayabilir mi?
-Milliyetçiliğin hakim olduğu o dönemin Avrupası’nda Çekoslovakya post-modern modeli yaşayabilirliğini kanıtlayan bir örnek ve istisnaydı. Çekoslovakya’nın eşit haklara sahip çok uluslu yapısı onu sadece, kültürde, sanatta, teknikte ve bilimde değil buna paralel olarak Avrupa’nın o döneminin en gelişmiş ekonomisine sahipliğini de beraberinde getirdi.
1938 yılında Hitler’in Çekoslovakya’yı istilasında, dönemin Avrupası’nda hakim olan ulus-devlet modeliyle zıtlaşan bu ender örneği ideolojik nedenlerle yok etmekte yatıyordu. Hitler, Çekoslovakya’yı işgal ettikten sonra Çekoslovakya’yı parçalamış, azınlık Slovakya’dan özgür bir ulus-devlet yaratırken, Çekya’yı Almanya’nın vilayeti ilan etmiş, Yahudi ve Sinti-Romanları gaz odalarına göndermişti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden kurulan Çekoslovakya ise, 1992 yılı sonuna kadar federatif yapısını korumayı başarmıştır. Çekoslovakya’nın gerek 1938’de gerekse de 1992 yılında parçalanmasının nedenleri hep dış faktörler, askeri, ideolojik, ekonomik müdahalelerle olmuştur.
Hitlerin 1938 işgali Çekoslovakya Yahudilerini gaz odalarına, sürgüne göndermiş, yine o yılların Çekoslovakya’sının multi kültürle mozaiğini oluşturan Sinti-Romalıları aynı “kadere” mahkum kılmıştı. Savaş bitiminde de bu kez Çekler ve Slovaklar Çekoslovakya sınırları içinde yaşayan 1.2 milyon Alman’a, Hitler Almanya’sının Yahudi ve Sinti-Romalılara yaptığını yaptırtmış, 1.2 milyon Almanı sürgüne zorlamış, kıyımdan geçirterek artık hiçbir zaman onarımı mümkün olmayacak şekilde bu dünyada eşine rastlanılmayacak çok kültürlü, çok uluslu medeni, hukukun üstünlüğüyle hayatın tüm alanlarında dünyanın en gelişmiş toplumunu-devletini oluşturan örnek yok edilmişti. Bununla da kalınmayıp 1992’de, 1918’de Çekoslovakya modelini oluşturan halklardan geriye kalan Çekler ve Slovaklarda dış etkenlerle birbirinden ayrılmıştır. Eylül 1991 yılında Çekoslovakya’yı ziyaret eden Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal hissettiği Çekoslovakya modelini dış etkenlerle yıkma eğilimini şu cesur, diplomasi geleneklerini aşan üslupla ifade etmişti; Hitler Almanya’sının başaramadığı Çekoslovakya’yı parçalama girişimini şimdi Federal Almanya ekonomik yollarla başarmak istiyor. Turgut Özal’ın Prag’da cesurca dile getirdiği bu gerçek Çekoslovakya’nın bir yıl sonra parçalanmasını durduramamıştı.
Çekoslovakya Modeli, barışçıl, kavga gürültü etmeden, yanı başlarında etnik temizliklerin yapıldığı, yüzyılın en korkunç katliamlarının yaşandığı Yugoslavya deneyiminin alternatif olarak siyasi literatüre girdi. Bu iki halk ayrılma konusunda nasıl süreçler izledi?
-1992 yılında Slovak yerel hükümeti federal hükümetin dışında ayrılma kararı aldı, Çek hükümeti de Slovak hükümetinin bu isteğine karşı çıkmadı, federal hükümet kendisine bağlı polis ve ordu ile bu ayrılışa karşı çıkabilirdi ancak iki hükümetin aldığı karara saygılı davrandı ve federasyon yıkıldı. Bu ayrılışın hukuki eksikliği ise referanduma gidilmeden gerçekleştirilmiş olmasıydı.
Ülkenin mali değerleri 2/3 - 1/3 prensibi baz alınarak çözüldü. O dönemde Çekoslovakya’nın nüfusu 15 milyondu, Çekler 10, Slovaklar 5 milyondu. 2/3 - 1/3 modeli ise, nüfus sayısına göre alındı. Örneğin ordunun 750 tankı varsa, 250 Slovakya’ya 500 tanesi Çekya’ya gönderildi.
Ayrılma iki toplum ve devlet açısından mutlu son olabildi mi? İki halk ve devletten biri diğerine göre mağdur olmadı mı?
-Ayrılık isteyenler Slovaklar’dı ama ayrılmadan sonra ekonomik açıdan yıkım yaşayan da Slovaklar oldu. Bu çöküş günümüze kadar da durdurulabilmiş değil. Slovakya’da ayrılıştan sonra patlayan işsizlik yüz binlerce Slovak’ın Çekya’da iş ve yeni bir yaşam aramasına neden oldu.
Diğer tarafa yerleşmiş nüfus sorunu, evliliklerden kaynaklı melez nüfus sorunu, mülk, mübadele vs gibi sorunlar yaşandı mı?
-Hayır kesinlikle her şey eşine rastlanılmayan medeni bir hukuk ve ahlak çerçevesinde gerçekleştirildi. Çekya’da yaşayan Slovaklar’a Çek vatandaşlığı hakkı verildi, vatandaşlık milliyet baz alınarak oluşturulmadı.
Ayrılıktan sonra iki toplum ve devlet arasında nasıl bir ilişki gelişti? Çifte vatandaşlık vs. gibi..
-Çekler Slovaklar'a karşı hep eşine ender rastlanılır bir toleransla yaklaştılar ve hemen ayrıldıktan sonra Slovakya’ya karşı gümrük uygulamama kararı aldılar. Aynı olgunluğu ilk ayrılış yıllarında Slovaklar gösteremediyse de daha sonra onlarda olgunlaştı ve 18 yıldır iki ülke Avrupa’da her alanda birbirine karşı en yakın ülkedirler. Her hükümetin veya seçilen her yeni Cumhurbaşkanı’nın ilk yurtdışı ziyaretini ayrıldıkları ülkeye yapması ise gelenek haline getirilmiştir.
İki toplum ve devlet arasında şu anda hala devam eden, ertelenen sorunları var mı?
-Ne devletler arasında ne de halklar arasında kesinlikle bir sorun yok, aksine Slovakya, Çekler'in, Çekya Slovaklar’ın en çok ziyaret ettiği iki ülkedir. En yoğun işbirliği ise kültürel alandadır.
Çek ve Slovaklar'ın yaşadığı ‘kavgasız ayrılık’ deneyimi Kürd ve Arap ilişkilerinde bir model, esin kaynağı olabilmesi mümkün mü?
-Bu konuyu yıllardır araştırıyorum, Çekoslovakya’nın medeni ayrılışı Kürdler için model olamaz, çünkü karşı taraf medeni değil. Bağdat’taki bir boşanma olayında bile Çekoslovakya’nın ayrılışından daha fazla kavga çıkar.
KBY Başkanı Mesud Barzani, amaçlarının ‘Çekoslovakya Modeli’ne benzer bir yöntemle ayrılmak olduğunu ifade ediyor. Bu sadece bir niyet ifadesi mi? Yıllarca boğazlaşmış, diktalar, radikal örgütler doğurmuş Irak topraklarında Çekoslovakya benzeri medeni bir ayrılık söz konusu olabilir mi?
-Bu Sayın Mesud Barzani’nin çok iyi niyet ifadesidir ama var olan konjonktürde bunun kavgasız gerçekleşmesi mümkün gözükmüyor. Sayın Mesud Barzani’nin Çekoslovakya Modeli'ne işaret etmesi şahsının medeni yapısından kaynaklanıyor, ümidim karşısındakinin kendisi gibi medeni ve insancıl olmadığını bilmiş olmasıdır.
http://www.basnews.com/index.php/tr/interviews/268514