Dünyanın dört bir yanından aydınlar Türkiye’nin Efrîn işgaline karşı çıkıyor. Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Lucina Kathmann’ın da aralarında bulunduğu yazar, tarihçi, dil bilimci gazetemize yaptıkları açıklamalarla Efrîn işgaline tepki gösterdi.
102 ülkenin üye olduğu, 144 merkezi olan uluslararası yazarlar birliği PEN Başkan Yardımcısı Lucina Kathmann ile San Miguel PEN Başkanı Judyth Hill yaptıkları ortak açıklamayla, ”Bu saldırıya her yönüyle karşıyız ve başkalarını da sesini yükseltmeye çağırıyoruz” dedi.
Ahlaki ve askeri olarak yanlış!
”Efrîn, Türkiye’nin saldırısına hedef olmuş bir Kürt kenti. Efrîn, Türkiye’de değil. Türkiye’ye karşı hiçbir saldırgan eylemde bulunmamış bu kent komşu bir ülke olan Suriye’de. Dolayısıyla, Türkiye’nin kendi sınırlarının ötesine geçerek Türkiye ile hiçbir alıp veremediği olmayan, onu işgal etmeyecek, ona karşı hiçbir tehdit teşkil etmeyen bir kente neden saldırdığı anlaşılmaz bir durum” diyen PEN yetkilileri ”Peki sorun ne?” diyerek şöyle devam ediyor: ”Öne sürülen gerekçe, Türkiye’de terörle suçlanan bazı kimselerin Efrîn’e sığınmış olduğu. Bu yüzden Türk ordusu onlarla birlikte onları barındıranları da cezalandırma peşinde olduğunu iddia ediyor. Ancak Türk ordusu savaş içinde olmadığı bir ülkede bulunan Efrîn’i ayrım gözetmeksizin bombalıyor. Bu yalnızca aşırı bir tedbir olmakla kalmıyor, bu kentte her kim buluyor olursa olsun, ahlaki ve askeri olarak da yanlış.”
Türkiye’nin Kürt fobisi
Efrîn’in öz yönetimle idare edildiğine dikkat çeken PEN yetkilileri, Türkiye’nin Kürt fobisine dikkat çekerek şunları belirtti: ”Türkiye, Kürtler ne zaman kendi kaderini ellerine almaya çalışsa bunu kendine karşı bir tehdit sayıyor. Başka bir yerde yaptıklarında bile bu fikre dayanamıyor. Irak’taki özerk Kürt bölgesi Türkiye’ye batan bir diken ancak burası uluslararası toplumun koruması altında. Efrîn ise daha korumasız. Durumun IŞİD veya Suriye’deki hükümet karşıtı veya destekçisi diğer pek çok kesimle hiçbir ilgisi yok. İdeolojik de değil, askeri bir strateji de yok ortada, sadece Türk devletinin Kürtlere karşı yeni bir saldırısı. Bu saldırıya her yönüyle karşıyız ve başkalarını da sesini yükseltmeye çağırıyoruz.”
Küresel bir skandal
Srećko Horvat
Hırvatistan’dan Yazar ve Felsefeci Srećko Horvat, Türkiye’nin Efrîn işgalinin küresel bir skandal olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: ”Efrîn’de yaşananlar günümüz seçkinlerinin kinizmini ortaya koyan küresel bir skandal. Silah satışlarına insan yaşamından daha fazla önem veriyorlar. Almanya Türkiye’ye Kürtlere karşı kullanacağı tankları satıyorken, bunun bizim -Avrupa’nın- gerçekliği ile ilgisi olmadığını söyleyemeyiz artık.”
Avrupa’yı ve NATO’ya tepki gösteren Horvat’ın açıklaması şöyle: ”Türkiye ‘anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümüne’ ve ‘demokratik değerleri yüceltme’ hedefine bağlılığı resmen benimsemiş olan NATO’nun önemli bir üyesi. Ancak Batılı seçkinler şu anda Türkiye’nin, IŞİD’e karşı mücadelede en büyük yükü üstlenmiş olan cesur Suriye Kürtlerine karşı açık saldırısını görmezden geliyorlar. Batı’nın yalnızca Kürtlere değil sahip olduğunu iddia ettiği kendi değerlerine de ihanet ettiği bir başka örnekle karşı karşıyayız. Avrupa, Efrîn’deki Türk saldırısına ve savaşa karşı hiçbir şey yapmıyorsa, demokrasi ve barışa bağlı olduğunu nasıl iddia edebilir?”
Devrimin kıvılcımlarından korkuyorlar!
Tomasz Konicz
Rojava geç kapitalizmin krizinin tarumar ettiği bir bölgede umut ışığı oldu.
Felaket kapitalizminin içinde bulunduğumuz karanlık evresinde, faşizm ve İslamcılık durdurulamaz görünürken, Rojava’daki devrim, barbarlığa gerileyişin kaçınılmaz olmadığının bir kanıtı oldu.
İlerici bir post-kapitalist alternatif mümkün, faşizmin hükümranlığı yıkılabilir, IŞİD’de cisimleşen barbarlık mağlup edilebilir.
Rojava, içsel çelişkilerinin derinleşmesi sonucu cehennemleşen kapitalizme ilerici bir alternatif teşkil ediyor.
Erdoğan rejimi tarafından Rojava’ya karşı bir savaşın başlangıcı olarak tasarlanıp hayata geçirilen Efrîn’e yönelik saldırı, Rojava’da şekillenen bu toplum alternatifini yok etme amaçlı faşist bir girişim.
Sadece Türkiye’deki değil, bölgedeki tüm rejimler, sadece ulus devletler değil inanç veya etnik kimlikler arasındaki sınırları da aşabilecek doğrudan demokrasi, kapsayıcı öz yönetim ihtimallerinden korkuyorlar. Türkiye, İran, Esad rejimi: Hepsi Rojava’dan tüm bölgeye yayılan bu devrimin kıvılcımlarından korkuyorlar.
Efrîn ve Rojava’daki devrimci mücadelenin önemi burada yatıyor: Bu, tüm bölgenin gelecekteki dönüşümünün şekillenebileceği bir konjonktür: Devrim mi, barbarlık mı?
İşte bu yüzden: Efrîn düşmemeli!
Tomasz Konicz; Yazar ve Gazeteci, Hannover, Almanya
Derhal harekete geçin!
Thomas Benedikter
İtalya’da Güney Tirol’un Bozen Özerk Bölgesi’nden Yazar ve İktisatçı Thomas Benedikter, Efrîn İçin dünya kamuoyuna şöyle sesleniyor: ”Efrîn’deki Türk devlet terörünü durdurun. Kuzey Suriye Rojava Özerk Bölgesi’ni koruyun.”
Efrîn’in Suriye’deki 7 yıllık savaştan bu yana ülkenin en güvenli ve istikrarlı bölgelerinden biri olduğunun altını çizen Benedikter, ”Efrîn hiç kimse için bir tehdit arz etmiyor. Bölge kendi nüfusuna denk yüz binlerce mülteciye kucak açtı. Efrîn Türk topraklarına yönelik hiçbir operasyon düzenlemedi” diyerek, Türkiye’ye karşı harekete geçilmesini istiyor. Tespitleri ardından Benedikter, acil atılması gereken adımları sıralıyor:
Türkiye yargılanmalı
* Türk devletinin egemen Suriye devletinin parçası olan Rojava-Kuzey Suriye özerk bölgesinin kantonu Efrîn’e yönelik saldırı ve işgali, uluslararası hukukun ihlali.
* Sivil nüfusu bombalamak, savunma yapılarını, üretim alanlarını ve kamusal altyapıyı yok etmek de Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin temel değerlerinin ve ilkelerinin bir ihlali.
* Dahası, Türkiye’nin Efrîn’e ve Rojava’ya uluslararası hukuku çiğneyen bu saldırısı, NATO üyesi demokratik ülkeler ittifakı için de kabul edilemez.
* Bu savaş BM tarafından kınanmakla kalmamalı, Türk liderliği, Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanmalı da.
* Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye, Kürt halkına, bölgedeki diğer etnik ve dini azınlıklara, Arap nüfusa ve özerk bölgede barınan mültecilere karşı işlediği suçlardan ve terörden uluslararası insancıl hukuk kapsamında sorumlu tutulmalı.
Avrupa harekete geçmeli
QSD, YPG/YPJ güçlerinin Rojava bölgesinin istikrar ve güvenliğini sağlamakla kalmayıp DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasına da belirleyici bir katkı sunduğunun da altını çizen Benedikter şöyle devam ediyor: ”IŞİD’e karşı mücadelenin sahadaki etkin gücü olan bu kuvvetler, en ağır can kayıplarını vererek yükü en çok üstlenenler oldular. Şimdi Suriye ve Irak’ta IŞİD’in terör rejiminin yükselmesine ve yayılmasına bilerek katkı yapmış olan bir devletin saldırısı altındalar. Milyonlarca Avrupalı, binlerce Tirollü, Avrupa hükümetlerinin Efrîn’deki Türk terörüne derhal son verilmesi için Rojava-Kuzey Suriye ile dayanışma içinde olmaması, onları aktif şekilde desteklememesi karşısında utanç duyuyor.
Rojava’yı koruyun
Avrupa kamuoyunun ve sivil toplumun geniş kesimlerinin, IŞİD’e karşı verilen mücadelede binlerce can veren Kürtleri unutan bu sessizliği ve pasifliği karşısında esef duyuyoruz. ABD, Rusya ve BM’ye, öncelikle Efrîn ve Kuzey Suriye’nin tümü üzerinde bir uçuşa yasak bölge ilan ederek, Rojava nüfusunu korumak üzere derhal harekete geçme çağrısı yapıyoruz.
Bozen Özerk Bölgesi Rojava’yla
Güney Tirol’ün Bozen Özerk bölgesi, 15 Eylül 2016’da yerel meclis tarafından onaylanan 663/206 sayılı önergesinde, Rojava-Kuzey Suriye’deki nüfusla ve demokrasi deneyimleri ile dayanışma içinde olduğunu ifade etmişti. Güney Tirol Özerk Konseyi ve Yönetimi, Rojava ve Kuzey Suriye bölgesini paylaşan Kürtlerle ve diğer azınlık grupları ile dayanışmasını Mart 2018’de tekrar gösterecek. Yerel STK’lar bu kurumlara, Rojava’daki demokratik konfederalizmi ve onun geleceğin federal ve demokratik Suriye’sindeki özgür, çok kültürlü, seküler, demokratik bölgesini korumaları ve savunmaları için İtalyan Meclisi ve hükümeti ile aktif şekilde temasa geçmeleri konusunda basınç uyguluyor. Yerel özerk yönetime, siyasi dayanışmanın yanı sıra, Rojava-Kuzey Suriye için aktif ve somut destek sağlayacak özellikle de insani temeldeki tüm olası adımları atma çağrısında bulunuyor.
Konuşmaktan fazlası gerekiyor
Dr. Tove Skutnabb-Kangas
Finlandiya’dan Dilbilimci ve Yazar Dr. Tove Skutnabb-Kangas: ”Türkiye’nin Kürdistan’da, Efrîn’de vb. yerlerde yaptıklarını vahim buluyorum ancak binlercemizin ne söylediği veya ne yazdığı Erdoğan’ı pek etkiliyor gibi görünmüyor. Çok daha fazlası gerekiyor.”
Kıbrıs’tan Efrîn’e: SİZİNLEYİZ
Dr. Ahmet Djavit An
Kıbrıs’tan Tarihçi Dr. Ahmet Djavit An: ”Ülkem Kıbrıs da 1974’ten bu yana küçük adamızı bölen, etnik temizlik uygulayan ve sömürgeleştiren Türkiye’nin saldırganlığının bir kurbanı.
Komşumuz Suriye’de süregiden savaşa karşı sesimi yükseltmek ve Efrîn halkı ile dayanışmamı ifade etmek istiyorum. Uluslararası hukuku sizin ülkenizde de ihlal eden Türk saldırılarını kınıyorum.
Bölgemizde halklar arasında barış ve dostluğun en kısa zamanda galip gelmesini diliyorum.”
Türkiye’ye baskı yapılmalı
Prof. Dr. Elmar Altvater
Almanya’dan Siyaset Bilimci ve Yazar Prof. Dr. Elmar Altvater de Türkiye’nin Efrîn işgaline tepkili. Alvater’in Efrî’nle dayanışma mesajı şöyle: ”Evet, Efrîn ve Suriye’nin diğer yerlerindeki Türk işgaline karşı protestonuza katılıyorum. Bu, uluslararası hukukun, insan haklarının ve halkların haklarının ihlali. Türk hükümetine, Türk ordusunun Suriye’nin Kürt nüfusuna karşı terörist saldırılarını derhal durdurması yönünde baskı uygulanması gerekli.”
Efrîn ilham kaynağı
Dr. Annelies Broekman
Rojava’daki halkın Efrîn’e yönelik saldırıya karşı direnişi hepimiz açısından çok önemli. Onların direnişi, geçim kaynaklarının yıkımına karşı mücadele eden tüm halkların direnişinin bir örneği. Su tesislerinin ve altyapısının, ekili toprakların ve doğanın Türk ordusu tarafından bombalanmasını kınıyoruz. Efrîn direnişi, yaşam savunusunun küresel bir örneği ve Avrupa’nın bizim gibi toplumsal ve çevresel adalet hareketlerine ilham veriyor.
Dr. Annelies Broekman; CREAF Su ve Küresel Değişim Araştırma Grubu üyesi, Barcelona Otonom Üniversitesi, Katalonya
Derebeyine yakışır aldatıcılık
Dimitri Roussopoulos
”Ankara’daki kinik hükümetin akıl almaz askeri katliamı ile yüz yüze olan cesur Rojava halkıyla dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek istiyoruz” diyor Yunanistan’dan Ekolojist, Yazar, Editörcü ve Yayıncı Dimitri Roussopoulos. Efrîn’i işgal girişimine Yunan tarihinin büyük önemdeki bir sembolü olan ”zeytin dalı” isminin verilmesini ”Orwellyen bir derebeyine yaraşır aldatıcılıkta” diyen Roussopoulos ekliyor: ”Ancak ortalıkta bu ismin vaat ettiği bir barış yok, yalnızca cepheye sürülen Türk askerleri var. Karşılarında ise kadın ve erkek bir bütün olarak verdikleri mücadelede pişmiş, eğitimli savaşçılar var.
Türk ordusunun ve onun Suriyeli müttefik milislerinin saldırısı yalnızca Kürt nüfusunun değil, Efrîn’in verimli ovalarında güvenli bir korunak bulmuş binlerce yerinden edilmiş Suriyeli mültecinin de yaşamını ve esenliğini tehdit ediyor. Türk siyasetçilere Suriye topraklarını derhal terk etme ve Rojava’dakiler dahil, yeni bir toplum inşa etme çabasındaki insanların barış ve güvenliğini tehdit edenleri daha fazla desteklememe çağrısı yapıyoruz.”