– Mehsa Jina Eminî’nin azîz hatırâsına –
İran’da genç bir Kürt kızının “başörtü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra şiddet ve işkence görerek öldürülmesi üzerine başlayan gösteriler bütün ülke geneline yayıldı ve birçok şehirde hâlâ devam ediyor.
20 Eylül 1999 tarihinde Kürdistan ilinin Seqiz kentinde doğan Mehsa Jina Eminî (مهسا ژینا امینی), henüz 22 yaşındaydı ve 23’üne yeni girecekti; 4 gün sonra “doğum günü”ydü.
Eylül 2022’de, akrabalarını ziyaret için ailesiyle birlikte başkent Tahran’daydı. 13 Eylül günü Tahran’da, Şehîd Heqqanî Otoyolu’nun girişinde, “ahlak polisi” olarak bilinen ve gerçekte kadınlara yönelik her türlü ahlaksızlığı yapmakla sorumlu İrşad devriyeleri tarafından, “başörtüsünü kurallara uygun bağlamadığı” gerekçesiyle gözaltına alındı. Tutuklandığında yanında olan kardeşi Kiareş Eminî’ye, bir “bilgilendirme dersi” almak üzere gözaltı merkezine götürüleceği ve bir saat sonra serbest bırakılacağı söylendi.
Tutuklanmasından iki saat sonra polis karakolundan ambulansla hastaneye kaldırıldı. Polise göre, kalp krizi ve felç geçirdi. Kardeşi Kiareş Eminî iki saat karakolda beklemişti ve kendisine kızkardeşinin kalp krizi ve beyin nöbeti geçirdiği söylendi. Mehsa Jina Eminî, ambulansla Kesrî Hastanesi’ne kaldırıldı. Mehsa Jina iki gün boyunca hastanede komada kaldı ve bu durum “ahlak polisi” ve “başörtüsü yasası”na karşı bir protestoya yol açtı. Mehsa Jina Eminî, 16 Eylül günü yoğun bakım ünitesinde hayatını kaybetti.
Polis, Mehsa Jina Eminî’nin bir istasyonda aniden kalp yetmezliğine girdiğini, yere düştüğünü ve iki gün komada kaldıktan sonra öldüğünü iddiâ etti. Mehsa ile birlikte gözaltına alınan görgü tanıkları ve kadınlar ise, O’nun ciddi şekilde dövüldüğünü ve karakolda polis şiddetine maruz kalarak öldürüldüğünü belirttiler.
Mehsa’nın kardeşi Kiareş, kızkardeşinin başında ve bacaklarında morluklar olduğunu farketti. Mehsa ile birlikte gözaltına alınan kadınlar, kendisini tutuklayan polislerin hakaretlerine ve dayaklarına direndiği için Mehsa’nın ciddi şekilde dövüldüğünü söylediler.
Basında çıkan haberlere göre, Mehsa’nın kardeşi Kiareş ve diğer insanlar karakolun önünde beklerken çığlıklar duydular ve binadan çıkan kadınlar, “Orada birini öldürdüler” diye bağırdılar.
Mehsa’nın tedavi gördüğü Kesrî Hastanesi, resmî “Instagram” hesabında, Mehsa hastaneye getirildiğinde beyin ölümünün gerçekleştiğini belirten bir açıklama yaptı. “Instagram” gönderisi o zamandan sonra devlet baskısıyla silindi.
Birkaç doktor, kulak kanaması ve gözaltı morlukları gibi klinik semptomlara dayanarak Mehsa’nın beyin hasarı geçirdiğini belirttiler. Bu, bilgisayar korsanları tarafından sızdırılan ve kemik kırığı, kanama ve beyin ödemi gösteren kafatasının tıbbî taramalarıyla da doğrulandı
Ailesi, 23 yaşındaki kızları Mehsa Jina’nın herhangi bir sağlık sorunu olmadığını söyledi.
İran Cumhurbaşkanı Seyyîd İbrahim Reis-ul Sedatî, İçişleri Bakanı Ahmed Wahidî Şahçerağî’den, “olayın nedenini acil ve özel bir dikkatle araştırmasını” istedi.
Kürt kızı Mehsa Jina Eminî’nin İran İslam Cumhuriyeti devleti tarafından vahşîce öldürülmesi, ülkede infiale yol açtı. Mehsa Jina’nın öldürülmesinden saatler sonra, göstericiler Mehsa’nın tedavi gördüğü Tahran’daki Kesrî Hastanesi önünde toplandı. İnsan hakları grupları, güvenlik (!) güçlerinin protestoculara biber gazı sıktığını ve çok sayıda kişinin tutuklandığını bildirdi.
Ferdâsı gün, Mehsa memleketi Seqiz’de toprağa verildi. Mehsa’nın cenaze töreninde, babası Emced Eminî, çeşitli uluslararası medya organlarına kızının ölümüyle ilgili röportaj verdi ve İran hükûmet yetkililerinin iddiâlarını yalanladı. Mehsa Jina’nın memleketi Kürdistan’ın Seqiz kentindeki cenazesinde akrabaları ve hemşerileri tarafından okunan mersiyede, “Kürdistan’ın Jina’sını öldürdüler. ‘Kürdistan’ın kızıdır ve canını almalıyız’ dediler. O, Kürdistan kızıdır. Direnişin sembolüdür. Hürriyet âşıklarının kızıdır” dizeleri okundu.
Aynı gün, 17 Eylül, Mehsa’nın doğduğu şehir Seqiz ve öldürüldüğü şehir Tahran’da eşzamanlı olarak protesto gösterileri başladı. Bu kitlesel protesto gösterilerinde, “Merg ber diktator!” (Diktatöre ölüm!), “Özgürlük istiyoruz!”, “Şâh da olsa Rehber de olsa diktatöre ölüm!” şeklinde direk İran molla rejimini hedef alan sloganlar ve “Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) şeklinde Kürdî ve Kürdistanî feminist sloganlar atıldı.
18 Eylül’den itibaren gösteriler bütün ülke geneline yayıldı. Seqiz ve Tahran başta olmak üzere Senendec (Sinê), İsfahan, Kerc, Reşt, Meşhed, İlam, Sarî, Tebriz, Kirman, Hamedan, Zahidan, hatta mollaların merkezi Qum ve tâ “ülkenin turizm merkezi” Kiş Adası dahil olmak üzere, ülke çapında halk ayaklanması başladı ve kadınların öncülük ettiği bu kitlesel devrim hareketi hâlâ tüm sıcaklığını koruyor.
Teokratik İran rejimi, kadınların öncülük ettiği bu halk ayaklanmasına karşı sert müdahalelerde bulunuyor. Durum, ateşli silahlarla göstericilere müdahale etme noktasına vardı. Çeşitli kaynaklardan gelen açıklamalara göre, öldürülen gösterici sayısı 100’ü aşmış durumda.
Ancak ölümlerin bu sayının çok üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Zirâ İran devleti ülkede interneti kesti ve ülkeyi dış dünyaya resmen kapattı. İçerden sağlıklı haber alınamıyor.
Yaşanan sürecin nasıl bir sonla noktalanacağı bilinmiyor. Mevcut dikta rejimi yıkılır mı veya olaylar bir süre sonra devletin sert müdahalesiyle durulur mu; tam bir muammâ. Sonuçta sözkonusu ülke İran ve burada hiçbir siyasî netice sürpriz sayılmaz.
Ama şu anda İran, adıyla müsemmâ bir şekilde, “Aryan ateşi” gibi hâlâ yanmakta.
İran’ın her tarafında kadınlar ayakta. Kürdistan ayakta. Loristan ayakta. Xuzistan ayakta. Azerbaycan ayakta. Mazenderan ayakta. Gülistan ayakta. Zencan ayakta. Gilan ayakta. Xorasan ayakta. Sistan û Belucistan ayakta.
Belucistan’daki gösterilerde, “Kürtler’in namusu Beluclar’ın namusudur. Belucistan Kürdistan’ın yanındadır” sloganları atılıyor.
Şiraz’da Fars kadınlar, Ahvaz’da Arap kadınlar, Tebriz’de Azerî kadınlar, Sarî’de Mazenderî kadınlar, Zahidan’da Beluc kadınlar, Kürtçe olarak “Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganı atıyorlar. İran’ın dört bir yanında bu Kürtçe slogan yankılanıyor.
Daha düne kadar sadece Kürtler’in ve Kürt kadınlarının ağzından çıkan “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı, şimdi Fars, Arap, Azerî, Mazenderî, Beluc, tüm İranlı kadınların dilinde yankılanıyor.
Ve Kürt kadınlarının dünyanın her yerindeki kızkardeşleri, eşlik ediyorlar bu Kürtçe slogana. Buenos Aires’te yankılanıyor “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı, Londra’da yankılanıyor. Kahire’de yankılanıyor bu Kürtçe slogan, Tokyo’da yankılanıyor.
Bütün dünya milletlerinin bildiği, öğrendiği bir Kürtçe söz oluyor bu.
* * *
İran’daki “başörtü takma zorunluluğu”na, polis şiddetine ve kadınlar üzerindeki devlet terörüne karşı kadınların öncülüğünde başlayan bu halk ayaklanmasında, en ilginç ve dikkat çekici husus, bu başkaldırının dalgalandırdığı bayraktır.
Bu, “bayrak” denildiğinde anladığımız şekilde, herhangi bir bez parçası üzerine birtakım semboller işleyip oluşturulmuş bir bayrak değil. Tamamen farklı ve insanlık tarihinde oldukça orijinal bir buluş.
Kadınlar saçlarını bayrak yaptılar. Saçlarını kesip onu kendilerine bayrak yaptılar.
Muhteşem bir buluş. Bir devrim hareketinin bayrağı, o devrim hareketini ancak bu kadar güzel sembolleştirebilir.
İşte bu, bir mucize olan kadın zekâsıdır. Kadın aklıdır.
Dünyanın en güzel bayrağıdır o. Ve en kutsal bayrağıdır.
Neden derseniz; çünkü dünyadaki istisnasız tüm bayraklar, beşer ürünüdürler ve hepsi de belli bir ideoloji, inanç veya millî kültürü sembolize etmek için hazırlanıp işlenmiştir.
Bir tek bu bayrak hariç.
Çünkü bu bayrak, insan ürünü değil, Tanrı’nın sanatıdır. Tanrı’nın yarattığı ve kadına bahşettiği o güzel saçların olduğu gibi bayraklaştırılmasıdır.
Yapay değil, doğaldır. Sunî değil, fıtrîdir.
Herhangi bir ideolojinin veya inancın değil, dünyayı ve üzerindeki yaşamı anaerkil yaratan Tanrı’nın sanatı olan bu güzelliğin bayrak yapılmasıdır.
Bu bayrağın terzisi, bizatihi Yüce Tanrı’nın kendisidir.
Tanrı’nın ilahî iradesinin, Tanrı’nın yarattığı en büyük güç olan Kürt kadınının aklıyla birleşmesiyle oluşan mucizedir, bu bayrak.
* * *
Dünyanın en güzel bayrağıdır bu. En kutsal bayrağıdır.
Dünya üzerindeki yaşamın “kurucu unsuru” olan, hem dînleri hem uygarlıkları “doğuran”, dünyada ilk uygarlıkları kuran, dünya üzerinde Tek Tanrı inancını başlatan, yerleşik hayata ilk kez geçen, ilk evleri inşâ eden, ilk şehirleri kuran, yeryüzünde tarımı başlatan, ilk kez hayvanları evcilleştiren, ilk yazılı kanunları koyan ve gerçek anlamda bir mucize olan Kürt kadınının aklı ve zekâsıdır bu bayrak.
Sümerliler’i, Hurriler’i, Lololar’ı, Gutiler’i, Kassitler’i, Hititler’i, Mittaniler’i, Urartular’ı, Axamenîşler’i, Medler’i, Kadueneler’i, Kardular’ı, Sophaneler’i, Adiabeneler’i, Mihranîler’i, Deysemîler’i, Revadîler’i, Şeddadîler’i, Eyyubîler’i, Mervanîler’i doğuran Kürt analarının yaşama dair bitmeyen enerjisidir.
Sara’nın dünyayı yenibaştan şekillendiren insanüstü aklı vardır bu bayrakta, Xetura’nın doğurganlığı vardır.
Asiye (Taduxepa; Nefertiti)’nin sarsılmaz imânı vardır bu bayrakta, Bat-Şeva’nın tertemiz iffeti vardır.
Tavananna’nın tüm aileyi birarada tutan otoritesi vardır bu bayrakta, Xarap Şili’nin kavgaları kesen sözü vardır.
Daduxepa’nın sütü vardır bu bayrakta, Danuxepa’nın tüm ulusu birleştiren millî ruhu vardır.
Tanuxepa’nın hayâli, Kiluşxepa’nın düşü vardır.
Tarihin ilk kadın-egemen devletini kuran Kürt kraliçe Puduxepa’nın mührü vardır bu bayrakta, Çawaşkani’nin çeşme gözleri vardır.
Giluxepa’nın mutsuzluğu vardır, Anxesenpaaton’un henüz giyemeden dul kaldığı gelinliği vardır.
Putları yıkıp otoritelere başkaldıran Meryetaton’un halis inancı vardır bu bayrakta, Umati’nin bahçesindeki meyvelerin tatlı kokusu vardır.
İmparatorluklara diz çöktüren Esther’in zekâsı vardır bu bayrakta, Vaşti’nin kutsal kitapların bile anlatmaya korktuğu intikamı vardır.
Kadının kadim acısı vardır, derdi vardır, sızısı vardır. Kimseye anlatamadığı hüznü, anlatmaktan çekindiği özlemi vardır.
Kadın Peygamberler’in anaerkil şeriâtı vardır bu bayrakta, Miryam’ın, Deborah’ın, Hannah’ın, Abigail’in, Hulda’nın, Nadya’nın maderşahî öğretileri vardır.
Kadını insan yerine bile koymayan, muhatap dahi almayan, peygamberlik ve yöneticilik makamlarını yalnızca erkeklere layık gören, kadına yalnızca itaatkâr olmayı ve suskunluğu reva gören, Cennet’te bile kadına hiçbir ödül vaadetmeyen hatta kadını “ödül” diye sunan, bütün peygamberleri erkek olan, hatta Tanrı’sı da erkek olan hakim dîn anlayışının ve dînî otoritelerin baskı altına almaya çalıştığı kadının, yasak meyvâyı yedi diye Hevsel Bahçeleri’nden kovulmasıyla başlayıp, Gehonnim Vadisi’nde ateşe atılmasıyla son bulan trajik hikâyesi vardır.
Halen dahi, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde ve en uygar toplumlarında bile negatif ayrımcılığa uğrayan, eşit işe eşit ücret alamayan, iş ve eğitim hayatında mobbinge maruz bırakılan, taciz edilen, kapitalistler ve sermayedarlar tarafından daha çok para için reklâm objesi olarak kullanılan, cinsel bir meta olarak görülen kadının, bu lanet olası yazgıya isyanı vardır.
Dünyanın tek haklı ideolojisi olan Feminizm’in, son 4000 yıllık makus talihe karşı başkaldırısı vardır.
Göbeklitepe (Xrabe Reşk)’den seslenen 12.000 yıllık sessiz çığlık vardır bu bayrakta, “Adını Arayan Coğrafya”da isimleri haritadan silinen ve hepsine masa başında uyduruk yeni isimler verilen köylerin ve şehirlerin eski gerçek isimlerindeki tüm sesli harfler vardır.
Mittanili annelerin Vaşşuganni’de sacın üzerinde pişirdiği ekmeğin buram buram kokusu vardır bu bayrakta, Fenikeli kızların Sur ve Sayda’da giydiği mor renkli elbiseler vardır.
Avesta’nın kayıp âyetleri vardır bu bayrakta, Ginza Rabba’nın unutulmuş buyrukları, Mushafa Reş’in okunmamış sayfaları vardır.
Bir yüzünde “Ya sirûyê parê Macîyano” diye sesleniyor bu bayrak, bir yüzünde “Elohi, Elohi, lema şevaktani?”…
Bir yüzünde “Wehta mêrexîm heskiru iwasê û şofetê ares” diyor, bir yüzünde “Elem yecidke yetîmen feâwâ”…
Hatice’nin yarım kalan devrimi vardır bu bayrakta, Zozan’ın metaneti vardır.
Fatımâ’nın içine gömdüğü acısı vardır bu bayrakta, Zeyneb’in çağlarüstü mesajı vardır.
Asenath Barzanî’nin ilmi, Nusret Begüm Emin’in irfanı vardır.
Xanzâde Banû’nun adaleti, Gevra Nergiz’in kardeşinin öcünü alan elbisesi vardır.
Gülher Xanım’ın Safevî kalelerini fetheden komutanlığı vardır bu bayrakta, Zümrüt Xatun’un kızlar için açtığı yüzlerce okul ve medrese vardır.
Zarife Xanım’ın yiğit direnişi, Gülnaz Xanım’ın cesareti vardır.
Encam Yalmukî’nin Osmanlı’nın payitahtında okuduğu Kürdistanî manifesto vardır bu bayrakta, Reşwan Bedirxan’ın uluslararası arenaya taşıdığı Kürt millî siyaseti vardır.
Kürtler’in millî birliği için ilk önce Kürt kadınlarının birliğini sağlamakla işe başlayan Mina Qazî’nin anacıl aklı, Benazir Butto’nun gerdanlığında sakladığı kimliği vardır.
Ayşe Şan’ın ciğerden söylediği şarkılarındaki yanık melodi vardır bu bayrakta, Leyla Qasım’ın ipek saçlarına düşen ayışığı vardır.
Dünyanın en güzel kızı Leyla Qasım, 12 Mayıs 1974’te aşağılık Irak Baas rejimi tarafından idam edildiğinde, Kürt kızlarına, “Benim saçlarımın örgüsünden bayrak yapın” diye vasiyet etmişti.
O vasiyetin yerine getirilmesidir, bu bayrak.
* * *
Selam olsun size, ey Kürt kızları, Kürt kadınları, Kürt anaları…
Ey Hurriler’in, Hititler’in, Mittaniler’in torunları…
Nûh’un, İbrahim’in, Zerdüşt’ün çocukları…
Sara’nın, Asiye’nin, Esther’in kızları…
Sözünüz sözümüz, sesiniz sesimizdir. Binlerce, yüzbinlerce selam olsun size…
Erdemli bir yaşamın ve samimi gönüldaşlığın, yoldaşlığın, kardeşliğin peygamberi Zerdüşt’ün, öğretileriyle bir güneş gibi aydınlattığı topraklarda, siz bugün o ışığı her şehre, her sokağa, her eve, her kalbe yayıyorsunuz.
Her peygamber gibi ve her insan evladı gibi, Zerdüşt de insanları söylediklerine inandırabilmek için yemin etmiştir. Bu doğaldır ve bizim coğrafyanın karakteristiğidir. Zerdüşt de bazen sözlerine yemin ederek başlamış, yemin edip öyle konuşmuştur.
Bilgeliğin ve yüceliğin babası Zerdüşt Peygamber’in bir yemini şöyledir:
“Kadınların bastığı toprağa yemin olsun ki…”
sediyani@gmail.com