Tarihsel olarak olaylara yaklaşmak daha mantığa uygun geliyor. Kürtler devlet kurdukları zaman, Osmanlı devleti diye bir devlet yoktu. Parmakla sayılacak kadar yer küresinde az sayıda devlet vardı. Ruslar soğuk denizlerde hapis edilmişti. 1556 da Paris’te yapılan toplantıda, Almanların verdikleri destekle, Ruslar sıcak denizlere indi. Altı ay geçmeden, İngilizlerin itirazı üzerine Londra’da yapılan toplantıda, Ruslar sıcak denizlerden çıkarıldı ve tekrar soğuk denizlerde hapse mahkum edildiler. Ruslar Deli Petro döneminden hasretini çektikleri sıcak denizlere inmekti. Ortadoğu’da DAİŞ’in meydana çıkmasıyla, Rus devlet Başkanı Putin, eline geçen fırsatı değerlendirerek Akdeniz’in sıcak sularına indi. Artık hiçbir güç Rusları sıcak denizlerden çıkaramaz. Ruslar, Suriye’de hava üssü ve deniz üssü kurdu. Son model teknolojik silahlarla üslerini donattılar.
Nasıl ki nehirler sularını denizlere akıtarak bir daha geri alamıyorlarsa, dünyada ki bütün savaşlar be barışlar yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları için yapılıyor.
Ortadoğu’daki bütün kargaşanın en büyük nedeni mevcut olan enerji kaynakları içindir. Aslında petrolün tarihçesi uzundur. 5.000 yılı aşıyor. 1853’te Galiçya’da petrolün nasıl kıymetli bir ham madde olduğu anlaşılıyor. Petrolün kıymetli bir ham madde olduğunu gören; İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Ruslar ve Amerika Birleşik Devletleri bütün güçleriyle petrol sahalarını zapt etmek için ellerindeki bütün imkânları kullanmaya başladılar. Yukarıda adları yazdığım devletler bir yandan petrol sahalarını işgal etmek için uğraşırken diğer yandan da ekonomi alanında birbirileriyle rekabet ediyorlardı. İngilizler petrol için çok sayıda ajan kullanarak istedikleri başarıyı savaş cephesinde kazandılar.
Osmanlı devletinin yükselme döneminde zapt ettiği toprakların yüz öcümü 24 milyon kilometre karedir. En çok petrol sahaların olduğu alan Arap çölleriydi. Arap çölleri de, Osmanlının egemenliğindeydi. Yahudi ana ve Yahudi babadan doğma olan Henry Deterding İngiliz vatandaşı fakir bir ailenin çocuğuydu. Kara petrolün hatırı için kendi ajanların aracılığıyla her ay, Mekke Şerif’in düşmanı olan Vahabilerin lideri Suud Bin Abdülaziz’e 5.000 sterlin maş veriyordu. Çalkantıların sonucunda Birinci Dünya Petrol Paylaşım Savaşı başladı. İtilaf devletlerin baş aktörü İngilizlerdi. İngilizler petrol için dünya savaşını başlattılar. İngilizler petrol sahalarını işgal ettikten sonra savaşı bitirdiler. Osmanlı devleti mağlubiyeti kabul ederek kayıtsız şartsız teslim oldu. Bütün Arap çöllerini İngilizlere bırakmak zorunda kaldı. İngilizler Sevr antlaşmasıyla, Osmanlıyı saf dışı etti.
Petrol Paylaşım Savaşın bitiminden sonra İngilizler ve Fransızlar masa başında kalem ve cetvelle çizdiği haritalarla 22.5 Arap devletçiklerini kurdular. Sykes- Picokt anlaşmasıyla Kürdistan’ı dört parçaya ayırarak devletsiz bıraktılar. Dünyanın yetim çocukları olan Kürtleri ayrı devletlerin egemenliğine terk ettiler. Devletsiz kalan Kürtler 1920’lerden bugüne kadar dört ayrı devlete karşı haklarını almak için belli aralıklarla bu dört devletle savaşa başladılar ve halen savaşıyorlar. Buna inanıyorum ki 16 Ekim gecesi Kerkük düşmeseydi Kürtler bağımsızlığını ilan edeceklerdi ve Türk askerleri bugün Afrin’e girmeyecekti.
Ortadoğu’nun geri kalmış milletlerin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını talan etmek için, kan emici büyük devletler uzun, orta ve kısa vadeli planlarını aşamalı olarak uyguluyorlar. Kendi kan emici düşüncelerini kamufle etmek için birbirilerini suçlamaları da ihmal etmiyorlar. Tabii ki bu danışıklı bir düğüştür. Aklı başında olan hiçbir insan bu zalimlere inanmıyor ve inanmayacak.
Denize düşen yılana sarılır hikâyesi gibi, Kürtler hangi devlete dostluk elini uzatıyorlarsa o devletin yöneticileri çok samimi bir şekilde Kürtlerin elini sıkıyor. Günü geldiği zaman, Kürtleri sırtından hançerlıyarak kan revan içinde bırakıyorlar. Türk askerleri Afrin’e saldırırken, Rusya, ABD, İngiltere ve benzeri devletler zevkle seyir ediyorlar.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Efrin operasyonuna ilişkin yaptığı açıklamada, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi için çağrıda bulunuyor. Asırlardan beridir devamlı Ruslar, Kürtleri kandırarak arkadan hançerlemişler. Hiçbir Kürt, Rusların bu ihanetlerini af etmeyecek. Lavrov, Kürtlerin gözlerini boyamak için utanmadan yuvarlak cümlelerle kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Aslında, Lavrov ve Lavrov gibi kişilerde utanacak yüz yoktur.
Rusya, Kürtlere ihanet ettiği gibi, ABD de, Kürtlere ihanet etti. Güney Kürdistan da bağımsızlık referandumu yapılırken, ABD karşı çıktı. Bugün Türkiye, Afrin’e saldırıyor, ABD de global cümlelerle kendini temize çıkarmaya uğraşıyor. Kürtler deli değiller, kör değiller. Kimin dost kimin düşman olduğunu çok iyi biliyorlar. Dünyada yalnız İsrail devleti Kürtlerin dostudur. Suudi Arabistan Kralı, Şii hilalin Arap çöllerine ulaşmasını engellemek için, Bağımsız Kürt devletinin kurulmasını istiyor. Hicretin 18. yılında Arapların Kürtlere yaktıkları zulmü çok iyi biliyorum. Hiçbir millet başka bir millete böyle zulüm yapmamış.
Ortadoğu’daki enerji kaynakların paylaşımı için ABD eski Başkanı Bush, Büyük Ortadoğu Projesini ortaya attı. Arkasında ABD’de ikiz kulelerin yolcu uçaklarıyla füze gibi vurulması da ABD’nin kendi planlarıydı. Bu olayı bilmeyene deli derim. ABD ikiz kulelerin vurulmasıyla dünya devletlerin desteğini arkasına alarak daha rahat hareket etmeye başladı. İkinci aşamada, Ortadoğu da Arap Baharını,
Tunus’ta başlatarak hızlı bir şekilde yaygınlaştırdı. Geri kalmış ülkelerde bir çalkantı başladığı zaman hızlı bir şekilde dalga dalga yayılıyor. Bu da yetmedi. Şeytanın aklından geçmeyen, 85 ülkeden toplanan çapulcularla DAİŞ olayı Musul da boy göstermesi ile Irak ve Suriye topraklarında hızlı bir şekilde yayılmaya başlaması asla tesadüf olayı değil. Çok uzun vadeli hesapların yapıldığı sonuç olarak, Ortadoğu’da oynanan oyun bir tiyatro olarak sahneye konuldu.
Çok ilginçtir, DAİŞ çeteleri Irak ve Suriye de, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyada, Kürt milletine saldırması da tesadüf olamaz. Mutlaka birileri Kürt düşmanlığını DAİŞ çetelerine enjekte etmişler. Bu iki kere iki dört eder gibi görüyorum. Şuna inanıyorum, DAİŞ çeteleri, Kürtlere saldırmasalardı, Irak ve Suriye’deki Arapların topraklarını alacaklardı. Araplar savaşçı olmadıkları gibi, DAİŞ çetelerine karşı savaşamayacaklardı. Bu senaryoyu hazırlayan veya hazırlayanlar, Kürtlere karşı resmen düşmanca hareket edenlerdir.
Güney Kürdistan da olsun, Rojeva Kürdistan’ında olsun, Kürtlerin DAİŞ’e karşı nasıl kahramanca savaştıklarını dünya kamuoyu gördü. Dünyadaki devletlerin yöneticileri olsun, dünya medyası olsun çok sık aralıklarla Kürtlerin nasıl savaşçı bir millet olduğun ballandıra ballandıra anlatılar. İhanetçilerin yardımıyla Kürtler Kerkük’ü kayıp ettikten sonra, Türkiye-Afrine çıkarma yaparken, Afrindeki Kürtler ellerindeki kısıtlı silahlarla, Türk ordusuna karşı direniyor. Durumu görüp izleyen dünya devletleri suspus olmuşlar. Kürtlerin kahramanlıkları unutuldu gitti.