Düşmanın Ölümüne Sevinmeyenler

Diyar Budak

 

Aslında yazınını başlığını “generalin ölümü” olarak atmayı düşünmüştüm. Ancak bu mevki ve rütbeyi belirleyen general terimi insana “askerlik, cesaret, şeref ve haysiyet” gibi birtakım kavramları hatırlattığı için değiştirmeye karar verdim. Çünkü bu kavramların Kasım Süleymaniye yakışmayacağını düşünerek vazgeçtim.

O aslında savunmasız Kürdleri öldürerek nam salmış, unvan almış bir katildir. Bir dönem TC devletinin kuruluş yıllarında Koçgiri yöresinde Kürdlerin ulusal taleplerini bastırmak için görevlendirilen Topal Osman’ın ruh ikizi gibidir. Topal Osman Kürdleri acımasızca katlettiği için Cumhuriyet devleti tarafından kendisine ödüller verilmiş, üniformalarına yıldızlar asılmış, sonradan aynı hükümeti tarafından rütbeleri sökülerek öldürülmüş, öldürüldükten sonrada heykeli dikilmiş bir Kürd katildir. Bugün de bu topalın siyasi varisleri başka bir topal olan Doğu Perinçek’tir. Koçgirili halkımız için bu eli kanlı topal kim ise, Irak ve İran’daki Kürdler için de Kasım Süleymani de odur.

Sadece bu defa onun yanlışı ve hesaplayamadığı Kürdü öldürdüğünde kalbinin üzerine asılan madeni nişanların asılmayacağını bilmemesiydi. Kürde yaptığı gibi başkasına da Ali cengiz oyunu yapması karşılıksız kalmazdı. Bu defa Madeni nişanları ile Kürdü geçip, ABD ye çakallık yapması, sahiplerine ne denli iyi bir avcı olduğunu kanıtlamaya çalışması hayatına mal oldu. Devleti olmayan savunmasız Kürd güçlerine karşı alçakça davranması anlaşılırdı. Ancak karşısında ABD gibi “kıçının kıllarını sayan” bir teknoloji devine bunu yapması tabi ki af edilmezdi. Yanlış bir adımın Bağdat’tan döneceğini daha bir kaç ay önce aynı akıbete uğrayan Ebubekir Bağdadi’den de mi dersini almamıştı?

Ortadoğu’nun en büyük terör baronu ve lideri konumunda bulunan bu zat, defalarca ABD’yi Irak devletinin iç işlerini karıştırmakla suçlamakta iken, kendisi basından habersiz, gizlice İran’ı terk ederek Irak’a gelip ABD menfaatlerine ters ve kışkırtıcı davranınca suç üstü yakalanıp, bu hatasını canıyla ödemek zorunda kaldı.

Yakasında asılı bulunan bunca “ödül ve nişaneleri” ile beraber eriyip yerin dibine gönderildi.

Vücudundan geriye kalan en büyük parça, sadece parmağında bulunan kanlı yüzük ve bileğinden kopmuş 5 parmağı oldu.

Umarım şeref yoksunu bu katil için, İran’ın savaş Pastarları ABD’li sivillerin kanına ve canlarına yönelmezler. Bu vesile ile diğer eli kanlı katil ve paramiliter güçlere bir ders olur.

Hiç bir hak ve hukuku olmayan devletsiz bir halkı öldürmekten dolayı generallik unvanı almak kolaydır.

Senin zulmünü, Mahabad, Urmiye, Evin Hapishanelerinden, Kasımlo, Şerefkendi gibi Kürd liderlerin canına kıyan ve binlerce kadın ve gencimizin ölümünden tanımaktayız.

Kürdistan kalbi Kerkük şehrini cahşlarla beraber işgal edişini hiç unutmadık. Daha geçen hafta 2020 girmeden yüzlerce Rojhilat (İran Kürdistanı) Kürdünü öldürdünüz.

Bu katilin cezalandırılması son birkaç yıldır gülümsemez yüzümüze gülücükleri geri getirdi. Gülmenin yenilikçi bir eylem olduğunu bana tekrar hatırlattı.

Bu katili öldüren, insansız hava aracı MQ-9 Reaper’i bir Kürd zengini satın alıp Erbil Müzesine koymalıdır.

Savaşa Hayır Naraları

Süper güçlerin, sömürgeci devletler ile olan çelişki ve savaşlarında solcu ve sosyalist geçinenlerin “savaşa hayır, halklar kardeştir” demeleri son derece iki yüzlü ve riyakarcadır.

Böyle dönemlerde savaşa hayır demek, kendi devletinin tarafını tutmak anlamına gelmektedir. Yani çaktırmadan, kendi devletini desteklemek, Kürdistan halkının sömürge statüsünün devamına onay vermek anlamına gelmektedir.

İran’ın TC devleti ilen el ele vererek yıllardır Rojava, Rojhilat ve Başur’un Kürdistan Federe Hükümetine karşı yürüttükleri kirli politikalara ve savaşa sesiz kalmaktadırlar. Sol geçinen bu güçler katil bir generalin ABD güçlerince öldürülmesinden hemen sonra, savaş düşmanı ve barış havarisi kesilmektedirler. Binlerce insanın ölümünde direkt payı olan bir katili Che Guvera’ya benzeten bir Şarlatan gazeteci İsmail Saymaz; “Ben savaşa karşıyım ama Afrin Savaşı hariç diyen bir dümbük sanatçı” gibi.

Böyle dönemlerde Kürd düşmanlığının saf değiştirmesi görülmeye değerdir.

Döneklik ve kıvraklığın, aniden anti-Emperyalizm dönüşleri…

Sosyalistlerin bir gecede faşistleşmeleri…

Kürdler söz konusu olunca Emperyalistler bile anti-Emperyalist olabiliyorlar. Türkiye ve İran devletlerinde olduğu gibi.

Gelen tepkilere bakıldığında, Irak Cumhurbaşkanı B. Salih’in ve Suriye Devlet Başkanı Esad’ın açıklamalarını anlayışla karşılamak mümkün.

Ancak HDP’nin rotasız açıklamaları, Kandilin sessizliği, YNK’li ihanetçilerin tavrı asla ve asla Kürdi değildir. Bu cezalandırmada Kürd tarafının da kendince dersler çıkarması önemlidir. Kendi örgütsel ve parti çıkarlarını, geç olmadan,50 milyonluk bir halkın çıkarlarına ters düşmeyecek bir konuma dönüştürmelidirler. ABD ve İsrail karşıtlığı Kürd halkının çıkarları ile çelişmektedir. Her Kürd partisi Türk ve İran devleti olmak üzere kendi sömürgeci devletine karşı olmalıdır. Sömürgecilerden taktik ilişki, eşme ruhu modundan bir an önce vazgeçilmelidir.

Savaşı kazanmanın yolu haklı olmanın yanı sıra, teknolojinin hızla gelişen nimetinden faydalanmak olduğu da unutulmamalıdır. Eski soğuk savaş dönemi lider, parti kadro, anlayışından vazgeçilmelidir.

En büyük lider güç, Kasım Süleymani’yi yerin altına gönderen Google ve navigasyon olduğu unutulmamalıdır.

Öyle görünüyor ki Mezopotamya coğrafyasındaki kış yerini yaza bırakacak.

Bereketli ve güneşli günler bizi beklemekte..

Buna her koşulda hazırlıklı olmalıyız.